KUR’AN’DAN ÖNCEKİ KİTAPLAR

İNCİL.

(Resulüm!) O, sana Kitab’ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil’i ve Furkan’ı indirmiştir. Bilmeli ki, Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir.(-3/3,4)

(Melekler, Meryem’e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i öğretecek.(-3/48)

Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?(-3/65)

Kendinden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerine, Meryem oğlu İsa’yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nur bulunmak, önündeki Tevrat’ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil’i verdik.(-5/46)

İncil’e inananlar, Allah’ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır.(-5/47)

Eğer onlar Tevrat’ı,İncil’i ve Rablerinden onlara indirileni (Kur’an’ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı). Onlardan aşırılığa kaçmayan (iktisatlı, mutedil) bir zümre vardır; fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!(-5/66)

“Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyle uygulamadıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir” de. Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Kafirler topluluğuna üzülme.(-5/68)

Allah o zaman şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştim. Benimiznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrilailoğullarını (seni ödürmekten) engellemiştim; kendilerine apaçık deliller (mucizeler) getirdiğin zaman içlerinden inkar edenler, “Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir” demişlerdi.(-5/110)

Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. …..(-7/157)

Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat’ta ,İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir! …..(-9/111)

Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rüküya varırken, secde ederken görürsün.Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: ….(-48/29)

Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik, ona İncil’i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. ….(-57/27)

TEVRAT.

(Resulüm!) O, sana Kitab’ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil’i ve Furkan’ı indirmiştir. ….(-3/3,4.)

(Melekler, Meryem’e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i öğretecek.(-3/48)

Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helal kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah’tan korkun, bana da itaat edin.(-3/50)

Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?(-3/65)

Tevrat’ın indirilmesinden önce, İsrail’in (Ya’kub’un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helal idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz, o zaman Tevrat’ı getirip onu okuyun.(-3/93)

İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çeviririp gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.(-5/43)

Biz içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat’ı indirdik. Kendilerini (Allah’a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. ….(5/44)

Kendilerinden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izler üzerine, Meryem oğlu İsa’yı arkalarından gönderdik. ….(-5/46)

Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i Rablerinden onlara indirileni (Kur’an’ı) doğrü dürüst uygulasalardı, ….(-5/66)

“Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rablerinden size indirileni hakkıyle uygulamadıkça,….(-5/68)

….sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştim. ….(-5/110)

Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kedilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Alah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir. ….(-9/111)

Hatırla ki, Meryem oğlu İsa:Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerineaçık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.(-61/6)

Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah’ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.(-62/5)

ZEBUR.
Biz Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, esbata (torunlara), İsa’ya, Eyyub’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettik. .Davud’a da Zebur’u verdik.(-4/163)

Andolsun Zikir’den sonra ZEBUR’da da: ” Yeryüzüne iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık.(-21/105)

Continue ReadingKUR’AN’DAN ÖNCEKİ KİTAPLAR

AKLETMEYİ öğütleyen ayetler.

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan) birçok deliller vardır. (-2/164)

(Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kafirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dinsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler.(-2/171)

Sana Kitab’ı indiren O’dur. O’nun (Kur’an’ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek payeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbmiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.(-3/7)

Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz? (-3/65)

Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür.Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.(-3/118)

Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.Müttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır.Hala akıl erdiremiyor musunuz?(-6/32)

De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın,ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin-sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah’ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.(-6/151)

Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.(-8/22)

Ey kavmim! Ben, ona (peygamberliğe) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?(-11/51)

Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.(-12/2)

Senden önce de, şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber göndermedik. (Kafirler) yeryüzünde hiç gezmedilermi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler! Sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha iyidir. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?(-12/109)

Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.(-13/4)

O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah’ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.(-16/12)

Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.(-16/67)

(Sana karşı çıkanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lakin göğüsler içindeki kalpler kör olur.(-22/46)

Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O’nun eseridir. Hala aklınızı kullanmaz mısınız!(-23/80)

Amaya güçlük yoktur; topala gùçlük yoktur;hastaya da güçlük yoktur. (Bunlara yapamayacakları görev yüklenmez; yapamadıklarından dolayı günahkar olmazlar.) Sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, veya anahtarlarını uhdenizde bulundurduğunuz yerlerden, yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selam verin. İşte Allah, düşnüp anlayasınız diye size ayetleri böyle açıklar.(-24/61)

Yoksa sen, onların çoğunun gercekten(söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.(-25/44)

Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun,batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.(-26/28)

Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hala buna aklınız ermeyecek mi?(-28/60)

Andolsun ki onlara:”Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?” diye sorsan, mutlaka, “Allah” derler. De ki:(Öyleyse) hamd da Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler(-29/63)

Yine O’nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için (alınacak) dersler vardır.(-30/24)

Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz?(-36/62)

Kime uzun ömür verirsek biz onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?(-36/68)

(Ey insanlar!) Elbette siz de sabah ve akşam onlara uğruyorsunuz. Hala akıllanmayacak mısınız?(-37/137,138)

Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır.(-39/42)

Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan) yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız-ki içinizden daha önce vefat edenler de vardır-ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaşatan O’dur. Umulur ki düşünürsünüz.(-40/67)

Apaçık Kitab’a andolsun ki biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur’an kıldık.(-43/2,3)

Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgarları değişik yönlerden estirmesinde,aklını kullanan toplum için dersler vardır.(-45/5)

Bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü canlandırıyor. Düşünesiniz diye gerçekten, size ayetleri açıkladık.(-57/17)

Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşlarıise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.(-59/14)

Ve; Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkümları arasında olmazdık! diye ilave ederler.(-67/10)

Continue ReadingAKLETMEYİ öğütleyen ayetler.

KISSALAR : HZ. ADEM’İN VE HZ. HAVVA’NIN CENNETTEN ÇIKARILMASI

Biz: Ey Adem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.(-2/35)

Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.(-2/36)

HZ.ADEM’İN İKİ OĞLU

Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gercek olararak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), “Andolsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder” dedi (ve ekledi:)(-5/27)

“Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile) ben sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”(-5/28)

“Ben istiyorum ki, sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın; zalimlerin cezası işte budur.”(-5/29)

Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü: bu yüzden de kaybedenlerden oldu.(-5/30)

Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Katil kardeş) “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar da olamadım mı ki, kardeşimin cesedini gömeyim” dedi ve ettiğine yananlardan oldu.(-5/31)

HZ. YUSUF’UN İFFETİ

(Yusuf) erginlik çağına erişince, ona(isabetle) hükmetme (yeteneği) ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükafatlandırırız.(-12/22)

Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve “Haydi gel!” dedi. O da “(Haşa), Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!” dedi.(-12/23)

Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlaslı kullarımızdandı.(-12/24)

İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir!(-12/25)

Yusuf: “Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi” dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır.”(-12/26)

“Eğer ğömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.”(-12/27)

(Kocası, Yusuf’un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): “Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür.”(-12/28)

“Ey Yusuf! Sen bundan (olanları söylemekten) vazgeç! (Ey kadın!) Sen de günahının affını dile! Çünkü sen günahkarlardan oldun”(-12/29)

Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusuf’un sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz.(-12/30)

Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara davetçi gönderdi; onlar için dayanak yastıklar hazırladı. Her birine bir bıçak verdi. (Kadınlar meyveleri soyarken Yusuf’a): “Çık karşılarına!” dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: Haşa Rabbimiz! Bu bir beşer değil… Bu ancak üstün bir melektir!(-12/31)

Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!(-12/32)

(Yusuf:) Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi.(-12/33)

Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir.(-12/34)

Sonunda (aziz ve arkadaşları) kesin delilleri görmelerine rağmen (halkın dedikodusunu kesmek için yine de) onu bir zamana kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine uygun göründü.(-12/35)

ASHAB-I KEHF

(Resulüm)! Yoksa sen, bizim âyetlerimizden (sadece) Kehf ve Rakım sahiplerinin ibrete şayan olduklarını mı sandın?(-18/9)

O (yiğit) geçler mağaraya sığınmışlar ve: Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, (şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla! demişlerdi.(-18/10)

Bunun üzerine biz de o mağarada onların kulaklarına nice yıllar perde koyduk (uykuya daldırdık.)(-18/11)

Sonra da iki guruptan (Ashab-ı Kehf ile hasımlarından) hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesap edeceğini görelim diye onları uyandırdık.(-18/12)

Biz sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetini arttırdık.(-18/13)

Onların kalplerini metin kıldık. O yiğitler (o yerin hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O’ndan başkasına tanrı demeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.(-18/14)

Şu bizim kavmimiz Allah’tan başka tanrılar edindiler. Bari bu tanrılar konusunda açık bir delil getirsinler. (Ne mümkün!) Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi var mı?(-18/15)

(İçlerinden biri şöyle demişti:) “Madem ki siz onlardan ve onların Allah’ın dışında tapmakta oldukları varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbimiz size rahmetini yaysın ve işinizde sizin için fayda ve kolaylık sağlasın.”(-18/16)

(Resulüm! Orada bulunsaydın) güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı). İşte bu, Allah’ın ayetlerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın.(-18/17)

Kendileri uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çevirdik. Köpekleri de mağaranın girişimde ön ayaklarını uzatmış yatmakta idi. Eğer onların durumlarına muttali olsa idin dönüp onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.(-18/18)

Böylece biz, aralarında birbirlerine sormaları için onları uyandırdık: İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız?” dedi. (Kimi) “Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık” dediler;(kimi de) şöyle dediler: “Rabbiniz, kaldığınız müddeti daha iyi bilir. Şimdi siz, içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de, baksın, (şehrin) hangi yiyeceği daha temiz ise size ondan erzak getirsin; ayrıca, nazik davransın (gizli hareket etsin) ve sakın sizi kimseye sezdirmesin.”(-18/19)

“Çükü onlar eğer size muttali olurlarsa, ya sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman ebediyyen iflah olmazsınız.”(-18/20)

Böylece (insanları) onlardan haberdar ettik ki, Allah’ın vadinin hak olduğunu, kıyametin şüphe götürmez olduğunu bilsinler. Hani onlar aralarında Ashab-ı Kehf’in durumunu tartışıyorlardı. Dediler ki: “Üzerlerine bir bina yapın. Rableri onları daha iyi bilir.” Onların durumuna vakıf olanlar ise: “Bizler, kesinlikle onların yanıbaşlarına bir mescit yapacağız” dediler.(-18/21)

(İnsanların kimi:) “Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir” diyecekler, yine: “Beş kişidir; altıncıları köpekleridir” diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektedir. (Kimileri de:) “Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir” derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Öyle ise Ashab-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri geri konuşan) kimselerin hiçbirinden malumat isteme.(-18/22)

Alla’ın dilemesine bağlamadıkça (inşallah demedikçe) hiçbir şey için “Bunu yarın yapacağım” deme. Bunu unuttuğun takdirde Allah’ı an ve:”Umarım Rabbim beni, doğruya bundan daha yakın olan bir yola iletir” de.(-18/23,24)

Onlar mağaralında üç yüzyıl ve buna ilaveten dokuz yıl kalmışlardır.(-18/25)

De ki: Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gizli bilgisi O’na aittir. O’nun görmesi de, işitmesin de şayanı hayrettir. Onların (göklerde ve yerde olanların), O’ndan başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.(-18/26)

Hz. MUSA’NIN Hz. ALAH’I GÖRMEK İSTEMESİ

Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tur’a) gelip de Rabbi onunla konuşunca “Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!” dedi. (Rabbi): “Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!” buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.(-7/143)

Hz. MUSA VE HIZIR

Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: ” Durup dinlenmeyeceğim; ta iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim.”(/18/60)

Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti.(-18/61)

(Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi.(-18/62)

(Genç adam:) Gördün mü! dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası inutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.(-18/63)

Musa: İşte aradığımız o idi, dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler.(-18/64)

Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.(-18/65)

Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı? dedi.(-18/66)

Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin.(-18/67)

(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?(-18/68)

Musa: İnşallah, dedi,sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem.(-18/69)

(O kul:) Eğer bana tabi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! dedi.(-18/70)

Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gercekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi.(-18/71)

(Hızır:) Ben sana, benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mı? dedi.(-18/72)

Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi.(-18/73)

Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın!(-18/74)

(Hızır:) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi?dedi.(-18/75)

Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın.(-18/76)

Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla kaşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın,dedi(-18/77)

(Hızır) şöyle dedi: ” İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabremediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.”(-18/78)

“Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerinde. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı.”(-18/79)

“Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk.”(-18/80)

(Devam etti:) “böylece istedik ki Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin.”(-18/81)

“Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”(-18/82)

Hz. İBRAHİM VE OĞLU

İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.(-37/101)

Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyamda seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.(-37/102)

Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.(-37/103,104, 105, 106.)

Biz oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim’e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.(-37/107,108,109,110,111.)

Continue ReadingKISSALAR : HZ. ADEM’İN VE HZ. HAVVA’NIN CENNETTEN ÇIKARILMASI

KUR’AN AYETLERİ (4)

İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde “Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler.(-2/8)

Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah’ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini altadırlar ve bunun farkında değillerdir.

Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elim bir azap vardır.(-2/10)

Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler.(-2/11)

Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamazlar.(-2/12)

Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit “Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!” derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler ( veya bilmezlikten gelirler).(-2/13)

Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri dönmezler.(-2/18)

Hani biz meleklere (ve cinlere): Adem’e secde edin,demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kafirlerden oldu.(-2/34)

Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayïn, hakkı gizlemeyin.(-2/42)

Namazı tam kılın, zekatı hakkıyle verin, rüku edenlerle beraber rüku edin.(-2/43)

Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sabiılerden Allah’a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.(-2/62)

(Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah’ındır? Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.(-2/107)

Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! …..(-2/114)

(Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara:) Yahudi ve hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim’in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.(-2/135)

“Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbata indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlere Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk” deyin.(-2/136)

Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız.(-2/154)

(Ayetlerimizi) inkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerinedir.(-2/161)

Onlar ebediyen lanet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.(-2/162)

(Hidayet çağırana kulak vermeyen) kafirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çùnkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler.
(-2/171)

Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.(-2/183)

Kafir olanlar için dünya hayatı cazip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkardan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.(-2/212)

Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. …..(-2/216)

Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.(-2/257)

Bilinmelidir ki inkar edenlerin ne malları ne evlatları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennemin yakıtıdır.(-3/10)

Alah nezdinde hak din İslam’dır. …..(-3/19)

Allah’ın ayetlerini inkar edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti emreden insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı haber ver!(-3/21)

Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. …..(-3/28)

Hani melekler demişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına tercih etti.(-3/42)

Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime’yi müjdeliyor.Adı Meryem oğlu İsa’dır. Mesih’tir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’ın kendisine yakın kıldıklarındandır(-3/45)

O, salihlerden olarak beşikte iken ve yetişkinlik halinde insanlara (peygamber sözleri ile) konuşacak.(-3/46)

Meryem: Rabbim! dedi, bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona sadece “Ol!” der; o da oluverir.(-3/47)

(Melekler, Meryem’e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i öğretecek.(-3/48)

İsa, onlardaki inkarcılığı sezince: Allah yolunda bana yardımcı olacak kimlerdir? dedi. Havariler: Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler müslümanlarız, cevabını verdiler.(-3/52)

Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkar edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kafirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.(-3/55)

İbrahim, ne Yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi.(/3/67)

Şüphesiz, alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mabet), Mekke’deki (Kabe) dir.(-3/96)

Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalïk etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. …..(-3/18)

Evet, siz sabır gösterir ve Allah’tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder.(-3/125)

Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. …..(-5-8)

Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat’ı indirdik. …..(-5/44)

Ey iman edenler! Şarap, kumar, putlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.(-5/90)

Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mı?(-5/91)

Lut’u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: “Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?(-7/80)

Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.”(-7/81)

Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. (Ey kafirler!) İnkar etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadın!(-8/35)

Allah katında,yürüyen canlıların en kötüsü kafir olanlardır. Çünkü onlar iman etmezler.(/8/55)

(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i (İsa’yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.(-9/31)

Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylarıdır. …..(-9/36)

Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. …..(-9/71)

Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.(-9/119)

Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.(-10/47)

Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah’a secde ederler.(-13/15)

Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette O’nu yine biz koruyacağız.(-15/9)

Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler.(-16/49)

Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen halis bir süt içiriyoruz.(-16/66)

Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gercekten işitendir, görendir.(-17/1)

Biz, Kitap’ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik.(-17/4)

Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür; üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.(-17/72)

Allah kime hidayet verirse, işte doğru yolu bulan odur; kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık onlara, Allah’tan başka dostlar bulamazsın. Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun haşrederiz. Onların varacağı ve kalacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça onun alevini artırırız.(-17/97)

Cezaları işte budur! Çünkü onlar, ayetlerimizi inkar etmişler ve: “Sahi bizler, bir kemik yığını ve kokuşmuş toprak olduktan sonra yeni bir yaratılışla diriltilmiş mi olacağız?” demişlerdir.(-17/98)

De ki: Rabbimin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir.(-18/109)

Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik:(-20/38)

Musa’yı sandığa koy; sonra O’nu denize (Nil’e) bırak; deniz onu kıyıya atsın da, benim düşmanım ve onun düşmanı olan biri onu alsın. (Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden sevgi verdim.(-20/39)

Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.(-21/47)

Allah’a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım!(-21/57)

Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.(-21/58)

(Bir kısmı:) Eğer iş yapacaksanız,yakın onu da tanrılarınıza yardım edin! dediler.

“Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!” dedik.(-21/69)

Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!(-22/1)

O’nu gördüğùnüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah’ın azabı çok dehşetlidir!(-22/2)

Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah’ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de aciz, kendinden istenen de!(-22/73)

Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir;(-23/1)

Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler;(-23/2)

Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler;(-23/3)

Onlar ki, zekatı verirler;(-23/4)

Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;(-23/5)

Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeler) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.(-23/6)

Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.(-23/7)

Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;(-23/8)

Ve onlar ki, namazlarına devam ederler.(-23/9)

İşte, asıl bunlar varis olacaklardır;(-23/10)

(Evet) Firdevs’e varis olan bu kimseler, orada ebedi kalıcıdırlar.(-23/11)

Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk. Bizim O’nu gidermeye de elbet gücümüz yeter.(-23/18)

(Nuh), Rabbim! dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!(-23/26)

Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamız altında) ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de, içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır.(-23/27)

O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne de az şükrediyorsunuz!(-23/78)

Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O’nun eseridir. Hala aklınızı kullanmaz mısınız!(-23/80)

Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.(-24/35)

Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.(-24/37)

Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah’ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyle bilir.(-24/41)

Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür…Allah dilediğini yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir.(-24/45)

Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılamaz bir sınır koyan O’dur.(-25/53)

Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi(-26/221)

Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.(-26/222)

Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.(-26/223)

Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.(-26/224)

Onların her vadide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?(-26/225,226)

Oraya gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi:Ey Musa! Bil ki ben, bütün alemlerin Rabbi olan Allah’ım.(-28/30)

Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.(-28/76)

Allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşki bilselerdi!(-29/41)

Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.(-29/48)

Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden,bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna(oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!(-29/64)

Kıyamet kopacağı gün, işte o gün (müminlerle inkarcılar) birbirlerinden ayrılacaklardır(-30/14)

Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O, kalplerin içinde ne varsa onuda hakkıyle bilendir.(-35/38)

Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görmektedir.(-35/45)

Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.(-36/10)

Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz’da) sayıp yazmışızdır.(-36/12)

Yavaşça putların yanına vardı.(Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi.(-37/91,92)

Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.(-37/93)

İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.(-37/101)

Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.(-37/102)

Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam)bıraktık: İbrahim’e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.(-37/107,108,109,110,111)

Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.(-37/142)

Bu Kur’an,ancak alemler için bir öğüttür.(-38/87)

Sur’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!(-39/68)

Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.(-40/19)

Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.(-40/57)

Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar.(-40/59)

Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.(-41/22)

Gece ve gündüz, güneş ve ay O’nun ayetlerindendir. Eğer Allah’a ibadet etmek istiyorsanız, güneşe de aya da secde etmeyin. Onları yaratan Allah’a secde edin!(-41/37)

Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Araba yabancı dilden (kitap) olur mu?…..(-41/44)

İnsana bir nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirir ve yan çizer. Fakat ona bir şer dokunduğu zaman da yalvarıp durur.(-41/51)

Apaçık Kitab’a andolsun ki biz, anlayıp düşünmeniz için Onu Arapça bir Kur’an kıldık.(-43/2,3)

O, katımızda bulunan Ana Kitap’ta (levh-i mahfuzda) mevcut, yüce ve hikmetle dolu bir kitaptır.(-43/4)

Ey âyetlerimize inanan ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.(-43/68,69)

Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz!(-43/70)

Şüphesiz zakkum ağacı, günahkarların yemeğidir.(-44/43,44)

Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah azizdir, hakimdir.(-48/7)

Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.(-48/28)

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız(-50/16)

Gerçekten hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenmez.(-53/38)

İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.(-55/19)

Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.(-55/20)

O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz Demir’i de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalarvardır. Bu, Allah’ın, dinine ve peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.(-57/25)

Göklerde ve yerde olanları Allah’ın bildiğinigörmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veyaçok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlara beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir.(-58/7)

Gizli konuşmalar şeytandandır. Bu, iman edenleri üzmek içindir. Oysa şeytan, Allah’ın izni olmadıkça, müminlere hiçbir zarar veremez. Müminler Allah’a dayanıp güvensinler.(-58/10)

Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.(-64/14)

Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah’ın yanındadır.(-64/15)

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. …..(-66/6)

Ey kafirler! Bugün özür dilemeyin! Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz, (denilir).(-66/7)

Üstlerinde kanatlarını aça-kapata uçan kuşları (hiç) görmediler mi? Onları (havada) rahman olan Allah’tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.(-67/19)

(Resulüm!) Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan laf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecaviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.68/10,11,12,13,14.)

(Resulüm!) Sen bu sözü (Kur’an’ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.(-68/44)

Oysa o (Kur’an), alemler için ancak bir öğüttür.(-68/52)

Hiç şüphesiz o (Kur’an), çok şerefli bir elçinin sözüdür.(-69/40)

Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!(-69/41)

Bir kahin sözü de değildir (o). Ne de az düşünüyorsunuz!(-69/42)

(O), alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.(-69/43)

Eğer (Peyganber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı,(-69/44)

Elbette onu kıskıvrak yakalardık.(-69/45)

Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık).(-69/46)

Hiçbiriniz buna mani de olamazdınız.(-69/47)

O gün gökyüzü, erimiş maden gibi olur.(-70/8)

Dağlar da atılmış yüne döner.(-70/9)

Dost, dostu sormaz.(-70/10)

Ben O’nu sekara (cehenneme) sokacağım.(-74/26)

Sen biliyor musun sekar nedir?(-74/27)

Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz,hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o.(-74/28)

İnsanın derisini kavurur.(-74/29)

Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır.(-74/30)

Şu insanlar, çarçabuk gecen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.(-76/27)

Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gökkubbe yarıldığı,dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).(-77/8,9,10,11.)

Biz, yeryüzünü dirilere ve ölülere toplanma yeri yapmadık mı?(-77/25,26)

Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik.(-77/27)

O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!(-77/28)

Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;(-79/1,2,3,4,5.)

Birinci üflemenin (kainatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözler yorgun düşer.(-79/6,7,8,9.)

“Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz, (hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra mı?” derler.(-79/10,11.)

“O zaman bu, ziyanlı bir dönüş olur” dediler.(-79/12)

Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar.(-79/13)

Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.(-79/14)

Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.(-79/46)

İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.(-80/34,35,36.)

Güneş katlanıp dürüldüğünde,(-81/1)

Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde,(-81/2)

Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde,(-81/3)

Gebe develer salıverildiğinde,(-81/4)

Vahşi hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde,(-81/5)

Denizler kaynatıldığında,(-81/6)

Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde,(-81/7)

Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,)-81/8,9.)

(Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında,)-81/10)

İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan yapan hilekarlara yazıklar olsun!(-83/1,2,3.)

Onlar düşünmezler mi ki, büyük bir günde (hesap vermek için) diriltilecekler! Öyle bir gün ki, insanlar o günde alemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır.(-83/4,5,6.)

Kimin kitabı sağından verilirse,(-84/7)

Kolay bir hesapla hesaba çekilecek;(-84/8)

Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.(-84/9)

Kimin de kitabı arkasından verilirse, derhal yok olmayı isteyecek; alevli ateşe girecektir. Zira o, (dünyada) ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı.(-84/10,11,12,13.)

Dini yalanlayanı gördün mü?(-107/1)

İşte o, yetimi itip kakar;(-107/2)

Yoksulu doyurmaya teşvik etmez;(-107/3)

Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar.(-107/4,5.)

Onlar gösteriş yapanlardır; hayra da mani olurlar.(-107/6,7.)

Ebu Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da. Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi. O,alevli bir ateşte yanacak. Odun taşıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde karısı da (ateşe girecek).(111/1,2,3,4,5.)

Continue ReadingKUR’AN AYETLERİ (4)

KUR’AN AYETLERİ (3)

Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla.(-1/1)

Hamd (övme ve övünme), alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.(-1/2)

O, rahmandır ve rahimdir.(-1/3)

Ceza gününün malikidir.(-1/4)

(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.(-1/5)

Bize doğru yolu göster.(-1/6)

Kendilerine lütüf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!(-1/7)!

Âmin.

Elif.Lam.Mim.(-2/1)

O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.(-2/2)

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.(-2/3)

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.(-2/4)

İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.(-2/5)

Gerçek şu ki, kafir olanları (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler.(-2/6)

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) bir azap vardır.(-2/7)

Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler.(-2/11)

Şunu bilin ki,onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamazlar.(-2/12)

Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit “Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!” derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler).(-2/13)

…..- yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kafirler için hazırlanmıştır.(-2/24)

Kim, Allah’a, meleklerine, peygamberlerine,Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcı kafirlerin düşmanıdır.(-2/98)

“Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbata indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle, Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere,onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık biz sadece Allah’a teslim olduk” deyin.(-2/136)

Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak ner ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. . . . .(-2/219)

Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza hasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık tapın. Allah’tan korkun, biliniz ki siz O’na kavuşacaksınız. (Ya Muhammed!) müminleri müjdele!(-2/223)

Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyumdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O’na hiçbir şey gizli kalmaz.) O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.(-2/255)

Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tagutu reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.(-2/256)

Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vadeden. Allah herşeyi ihata eden ve herşeyi bilendir.(-2/268)

Faiz yiyenler (kabirlerinden) şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların “Alım-satım tıpkı faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır. …..(-2/275)

Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.(-2/276)

Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine,kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. “Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler.(-2/285)

Allah her şahsi, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et!(-2/286)

(Resulüm!) O, sana Kitab’ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncili ve Furkan’ı indirmiştir. Bilinmeli ki, Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir.(-3/3,4.)

De ki: Biz, Allah’a, bize indirilene, İbrahim,İsmail, İshak, Ya’kub ve Ya’kup oğullarına indirilene, Musa, İsa ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırdemeyiz. Biz ancak O’na teslim oluruz.(-3/84)

Kim, İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.(-3/85)

Hep birlikte Allah’ın ipine (İslama) sımsıkı yapışın; parçalanmayın…..(-3/103)

Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah’a güvenip dayanmalıdırlar.(-3/160)

Bir Peygamber’e, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese-asla haksızlığa uğratılmaksızın-kazandığı tastamam verilir.(-3/161)

Her canlı ölümü tatacaktır…..(-3/185)

Ey iman edenler! Siz sarhoş iken-ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül erinceye kadar namaza yaklaşmasın…..(-4/43)

Allah size mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.(-4/58)

Kim Allah’a ve Resul’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!(-4/69)

Kim iyi bir işe aracılık ederse O’nun da o işte bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.(-4/85)

Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, O’nu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.(-4/93)

Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.(-4/135)

Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberlerine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkar ederse tam manasıyle sapıtmıştır.(-4/136)

Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.(-4/139)

Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.(-4/147)

Ve “Allah elçisi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük” demeleri yüzünden (onları lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.(-4/157)

Bilakis Allah onu (İsa’yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.(-4/158)

….. Davud’a da Zebur’u verdik.(-4/163)

….. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu.(-4/164)

Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.(-7/179)

Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki:Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini O’ndan başkaşı açıklayayamaz. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki : Onun bilgisi ancak Alah’ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler.(-7/187)

Kendileri yaratıldığı halde hiçbir şeyi yaratamayan varlıkları (Allah’a) ortak mı koşuyorlar?(-7/191)

Halbuki (putlar) ne onlara bir yardım edebilirler ne de kendilerine bir yardımları olur.(-7/192)

Kur’an okunduğu zaman O’nu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.(-7/204)

Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükafat Allah’ın katındadır.(-8/28)

Allah katında, yürüyen canlıların en kötüsü kafir olanlardır. Çünkü onlar iman etmezler.(-8/55)

Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.(-9/18)

Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kafir olmuş kimselerin sözlerine bezetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan batıla) döndürülüyorlar!(-9/30)

(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i (İsa’yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.(-9/31)

Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!(-9/34)

(Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sıtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): “İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!”(-9/35)

Sadakalar (zekatlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekat toplayan) memurlara, gönülleri (İslam’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere,yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, Hikmet sahibidir.(-9/60)

Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları
çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.(-16/68,69.)

Allah kime hidayet verirse, işte doğru yolu bulan odur; kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık onlara, Allah’tan başka dostlar bulamazsın. Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun haşrederiz. Onların varacağı ve kalacağı yer cehennemdir ki, ateşi yavaşladıkça o’nun alevini artırırız.(-17/97)

Biz, Kur’an’ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah’tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.(-20/2,3.)

Firavun’a git. Çünkü o iyice azdı.(-20/24)

Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver.(-20/25)

İşimi bana kolaylaştır.(-20/26)o

Dilimden (şu) bağı çöz.(-20/27)

Ki sözümü anlasınlar.(-20/28)

Bana ailemden bir de vezir (yardımcı) ver,(-20/29)

Kardeşim Harun’u.(-20/30)

Onun sayesinde arkamı kuvvetlendir.(-20/31)

Ve onu işime ortak kıl.(-20/32)

Böylece seni bol bol tesbih edelim.(-20/33)

Ve çok çok analım seni.(-20/34)

Şüphesiz sen bizi görmektesin.(-20/35)

Allah: Ey Musa! dedi, istediğin sana verildi.(-20/36)

Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab’a yabancı dilden (kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur’an’da ne söylendiğini anlamıyorlar.)(-41/44)

Doğrusu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.(43/44)

Şimdi sen, göğün insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir azaptır.(-44/10,11.)

Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah azizdir, hakimdir.(-48/7)

Şüphesiz biz seni şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.(-48/8)

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.(-51/56)

Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz.(-53/1,2,3.)

O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.(-53/4)

Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaradılışlı biri (Cebrail) öğretti. Sonra en yüksek ufukta iken asıl şekliyle doğruldu.(-53/5,6,7.)

Sonra (Muhammed’e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.(53/8,9.)

Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.(-53/10,11.)

O’nun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?(-53/12)

Andolsun onu, Sidretü’l-Münteha’nın yanında önceden bir defa daha görmüştü.(-53/13,14.)

Cennetü’l-Me’va da onun yanındadır.(-53/15)

Sidre’yi kaplayan kaplamışrı.(-53/16)

Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.(-53/17)

Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.(-53/18)

Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.(-57/22)

Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik,muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.(-59/21)

Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.(-61/6)

İslam’a çağrıldığı halde Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.(-61/7)

Söküp çıkaranlara, yavaşça çekenlere, yüzdükçe yüzenlere, yarıştıkça yarışanlara, iş düzenleyenlere andolsun;(-79/1,2,3,4,5.)

Birinci üflemenin (kainatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözler yorgun düşer.(-79/6,7,8,9.)

“Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi dödürüleceğiz, (hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra mı?” derler.(-79/10,11.)

“O zaman bu, ziyanlı bir dönüş olur” dediler.(-79/12).

Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar.(-79/13)

Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.(-79/14)

Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar.(-82/1,2,3,4,5.)

Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?(-82/6,7,8.)

Hayır! Bütün bunlara rağmen siz yine de dini yalanlıyorsunuz. Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır; onlar, yapmakta olduklarınızı bilir.(-82/9,10,11,12.)

İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler. Ceza gününde oraya girerler. Onlar (kafirler) oradan bir daha da ayrılmazlar.(-82/13,14,15,16.)

Ceza günü nedir bilir misin? Nedir acaba o ceza günü? O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah’a kalmıştır.(-82/17,18,19.)

Şüphesiz inanmış erkeklerle inanamış kadınlara işkence edip sonra tevbe de etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır.(-85/10)

İman edip salih ameller işleyenlere ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.(-85/11)

Fakat siz (ey insanlar!) ahiret daha hayırlı ve daha devamlı olduğu halde dünya hayatını terci ediyorsunuz.(-87/16,17)

Şüphesiz bu (anlatılanlar), önceki kitaplarda, İbrahim ve Musa’nın kitaplarında da vardır.(-87/18,19.)

O halde (Resulüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkar edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.(-88/21,22,23,24,25,26.)

Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?(-90/8,9,10.)

Sonra iman edenlerden, birbirilerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirilerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir.(-90/17,18.)

Ayetlerimizi inkar edenler ise işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kaparılmış bir ateştir.(-90/19,20.)

Doğru yolu göstermek bize aittir. Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.(-92/12,13.)

İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel bicimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.(-95/1,2,3,4,5.)

Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde ebedi olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en şerlileri onlardır.(-98/6)

İman edip salih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı da onlardır.(-98/7)

Onların Rableri katındaki mükafatları, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden korkan (O’na saygı gösterenler) içindir.(-98/8)

Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan “Ne oluyor buna!” dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır.(-99/1,2 ,3,4,5.)

O gün insanlar amellerini görmeleri (karşılığını almaları) için darmadağınık geri dönüp gelirler.(-99/6)

Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür(-99/7)

Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür(99/8)

Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline! O ki, mal toplamış ve onu sayıp durmuştur.(-104/1,2)

(O), malının kendisini ebedi kılacağını zanneder.(-104/3)

Hayır! Andolsun ki o, Hutame’ye atılacaktır.(-104/4)

Hutame’nin ne olduğunu bilir misin?(-104/5)

Allah’ın, tutuşturulmuş, (yandıkça) tırmanıp kalplerin ta üstüne çıkan ateştir.(-104/6,7.)

Onlar (bu ateşin içinde) uzatılmış sütunlara bağlanmışlar ve o vaziyette o (ateş) üzerlerine kapatılmıştır.(-104/8,9.)

(Resulüm!) de ki: Ey kafirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.(-109/1,2.)

Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.(-109/6)

.

Continue ReadingKUR’AN AYETLERİ (3)

KUR’AN AYETLERİ (2)

Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha layıktır.(-18/46)

Her canlı,ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.(-21/35)

Allah, iman edenleri korur. Şu da muhakkakki Allah, hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder.(-22/38)

(Resulüm!) de ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar! Size Resulün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; onun için azap yakanızı bırakmayacaktır!(-25/77)

Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz.(-26/208,209)

Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?(-26/221)

Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.(-26/222)

Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.(-26/223)

(Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.(-28/56)

Andolsun ki biz Nuh’u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.(-29/14)

(Resulüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlern) en büyüğüdür. Allah yaptıklarlarınızı bilir.(-29/45)

Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine erştiğinizde Allah’ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur.(-30/17,18)

Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.(-30/21)

Hepiniz O’na yönelerek O’na karşı gelmekten sakının, namazı kılın; müşriklerden olmayın.(-30/31)

Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile

böbürlenmektedir.(-30/31)

Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.(-31/19)

Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah’ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilmez.Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.(-31/34)

Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O’dur.Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.(-33/43)

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o,Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir(-33/40)

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.(-33/59)

Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır.(-39/42)

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.(-50/16)

Rahman Kur’an’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona açıklamayı öğretti.(-55/1,2,3,4.)

Güneş ve ay bir hesaba göre (hareket etmekte)dir.(-55/5)

Bitkiler ve ağaçlar secde ederler.(-55/6)
Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) O koydu.(-55/7)

Sakın dengeyi bozmayın.(-55/8)

Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın.(-55/9)

Allah, yeri canlılar için yaratmıştır.(-55/10)

Allah insanı, pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.(-55/14)

Cinleri öz ateşten yarattı.(-55/15)

Kıyamet koptuğu zaman,(-56/1)

Ki onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur;(-56/2)

Yer şiddetle sarsıldığı,(-56/4)

Dağlar parçalandığı,(-56/5)

Dağılıp toz duman haline geldiği,(-56/6)

Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman,(-56/7)

Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!(-56/8)

Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!(-56/9)

Sonra siz ey sapıklar, yalancılar! Elbette bir ağaçtan,zakkum ağacından yiyeceksiniz.(-56/51,52.)

Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kur’an’dır.(-56/77,78)

Ona ancak temizlenenler dokunabilir.(-56/79)

O,alemlerin Rabbinden indirilmiştir.(-56/80)

Eğer o sağdakilerden ise,(-56/90)

“Ey sağdaki! Sana selam olsun!”(-56/91)

Ama yalanlayıcı sapıklardan ise,(-56/92)

İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır!(-56/93)

Ve (onun sonu) cehenneme atılmaktır.(-56/94)

Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ı tesbih etmektedir. O, azizdir, hakimdir.(-57/1)

Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. O, diriltir, öldürür. O, her şeye gücü yetendir.(-57/2)

O ilktir, sondur,zahirdir, batındır. O, her şeyi bilendir.(-57/3)

İnsan, kendisinin kemiklerini biraraya toplayamayacağımızı mı sanır?(-75/3)

Evet, bizim, O’nun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.(-75/4)

Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; O’nu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık.(-76/2)

Hayır! (İnsan) Allah’ın emrettiğini yapmadı.(-80/23)

Kahrolsun insan! Ne inkarcıdır!(-80/17)

Güneş katlanıp dürüldüğünde,(-81/1)

Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde,(-81/2)

Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde,(-81/3)

Gebe develer salıverildiğinde,(-81/4)

Vahşi hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde,(-81/5)

Denizler kaynatıldığında,(-81/6)

Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde,(-81/7)

Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,(-81/8,9)

(Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında,(-81/10)

Siccin nedir, bilir misin?(-83/8)

(O günahkarların yazısı) Amellerin sayılıp yazıldığı bir kitaptır.(-83/9)

O gün vay haline yalancıların!(-83/10)

Hayır! Andolsun iyilerin kitabı İlliyyun’dadır.(-83/18)

İlliyyun nedir, bilir misin?(-83/19)

(O İlliyyun’daki kitap) İçinde ameller kaydedilmiş bir kitaptır.(-83/20)

O kitabı, Allah’a yakın olanlar görür.(-83/21)

İyiler kesinkes cennettedir.(-83/22)

Şüphesiz günahkarlar, (dünyada) iman edenlere gülerlerdi.(-83/29)

Onlar karşılaştıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi.(-83/30)

Ailelerine döndüklerinde, (alaylarından dolayı) keyiflenerek dönerlerdi.(-83/31)

Müminleri gördüklerinde: “Şüphesiz bunlar sapıtmış” derlerdi.(-83/32)

İşte o gün (ahirette) de iman edenler kafirlere gülerler.(-83/34)

Kimin de kitabı arkasından verilirse, derhal yok olmayı isteyecek; alevli ateşe girecektir. Zira o, (dünyada) ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı.(-84/10,11,12,13.)

Biz ona iki göz, bir dil ve iki kulak vermedik mi? Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) göstermedik mi?(-90/8,9,10.)

Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.(-96/1,2)

Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabb’in, en büyük kerem sahibidir.(-96/3,4,5)

Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik.(-97/1)

Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin?(-97/2)

Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.(-97/3)

O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar.(-97/4)

O gece, esenlik doludur. Ta fecrin doğuşuna kadar.(-97/5)

Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.(-99/7)

Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.(-99/8)

Asra yemin ederin ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.(-103/1,2,3.)

(Resulüm!) Kuşkusuz biz sana Kevser’i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.(-108/1,2,3.)

O, Allah birdir. Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.(-112/1,2,3,4.)

De ki: Yarattığı şeylerin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!(-113/1,2,3,4,5.)

De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, (insan Allah’ı andığında) pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabbine, insanların Melikine (mutlak sahip ve hakimine) insanların İlahına sığınırım!(-114/1,2,3,4,5,6.)

Continue ReadingKUR’AN AYETLERİ (2)

KUR’AN AYETLERİ (1)

İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedi kalırlar.(-2/39)

Namazı tam kılın, zekatı hakkıyla verin, rüku edenlerle beraber rüku edin.(-2/43)

Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.(-2/45)

Allah’ın mescidlerinde O’un adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! …..(-2/114)

(O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece “Ol!” der, o da hemen oluverir.(-2/117)

Doğrusu biz seni Hak (Kur’an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu değilsin.(-2/119)

Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab’ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik.(-2/151)

Öyle ise beni (ibadetle) an’ın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!
(-2/152)

Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.(-2/153)

Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız.(-2/154)

(Ayetlerimizi) inkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerinedir.(-2/161)

Onlar ebediyen lanet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.(-2/162)

Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helal ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.(-2/168)

O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.(-2/169)

Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.(-2/183)

Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Her türlü hareketinizde dürüst davranın. Çünkü Allah dürüstleri sever.(-2/195)

İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekat verenler var ya, onların mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.(-2/277)

Allah nezdinde hak din İslam’dır. …..(-3/19)

İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi.(-3/67)

Kim, İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.(-3/85)

Bu (Kur’an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takva sahipleri için de bir Hidayet ve bir öğüttür.(-3/138)

Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. …..(-3/103)

Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.(-3/139)

Şüphesiz ki ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.(-3/5)

Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur. O mutlak güç ve hikmet sahibidir.(-3/6)

Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun (Kur’an’ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. …..(-3/7)

Allah,”Öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme” dedi.(-5/26)

Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.(-5/51)

Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah’tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekatı verirler.(-5/55)

Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.(-5/90)

Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur). Şüphesiz O herşeye kadirdir.(-6/17)

Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hala akıl erdiremiyor musunuz?(-6/32)

İşte bu (Kur’an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin.(-6/155)

Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.(-7/55)

Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.(-8/2)

Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir.(-8/3)

Göklerin ve yerin mülkü yalnız Allah’ındır. O diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.(-9/116)

İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir.(-10/9)

Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.(-10/44)

Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanmaz. O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar.(-10/100)

Halbuki sen bunun için (peygamberlik görevini ifa için) onlardan bir ücret istemiyorsun. Kur’an, alemler için ancak bir öğüttür.(-12/104)

Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. …..(-13/11)

Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükunete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.(-13/28)

O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!(-14/34)

Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler.(-16/49)

Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.(-16/90)

Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur.(-16/99)

İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir!(-17/11)

Rabb’in, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “of” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.(-17/23)

Geçim endişesi ile cocuklarınızın canına kıymayın. …..(-17/31)

Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur.(-17/32)

Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın muhterem kıldığı cana kıymayın. …..(-17/33)

Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. …..(-17/35)

Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.(-17/36)

Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. …..(-17/37)

Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir.(-17/78)

Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.(-17/85)

Biz Kur’an’ı hak olarak indirdik; o da hakkı getirdi. Seni de ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.(-17/105)

Continue ReadingKUR’AN AYETLERİ (1)

YAĞMUR

O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı. Gökten su indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı. Artık bunu bile bile Allah’a şirk koşmayın.(2/22)

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında,insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan) birçok deliller vardır.(-2/164)

Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkanları kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar indirip evlerinin altından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından başka nesiller yarattık.(-6/6)

O, gökten su indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de kendisinde üstüste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır.(-6/99)

Rüzgarları rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O’dur. Sonunda onlar (o rüzgarlar), ağır bulutları yüklenince onu ölü bir memlekete sevkederiz. Orada suyu indirir ve onunla türlü türlü meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Her halde bundan ibret alırsınız.(-7/57)

O, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve (yağmur dolu) ağır bulutları meydana getirendir.(-13/12)

O, gökten su indirdi de vadiler kendi hacimlerince sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip götürdü. Süs veya (diğer) eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri şeylerden de buna benzer köpük olur. İşte Allah hak ile batıla böyle misal verir. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller getirir.(-13/17)

Biz, rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık. (Biz bunları yapmasaydık) siz onu (yeterli) suyu depolayamazdınız.(-15/22)

Gökten suyu indiren O’dur. Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler.(-16/10)

Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz ki bunda dinleyen toplum için bir ibret vardır.(-16/65)

O, yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık.(-20/53)

Görmedin mı, Allah, gökten yağmur indirdi de bu sayede yeryüzü yeşeriyor. Gerçekten Allah çok lütufkardır, (her şeyden) haberdardır.(-22/63)

Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.(-23/18)

Görmez misin ki Allah bir takım bulutları (çıkarıp) sürüyor; sonra onları bir araya getirip üstüste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor. O, gökten, oradaki dağlardan (dağlar büyüklüğünde bulutlardan) dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; (bu bulutların) şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri alır!(-24/43)

Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O’dur. Biz, ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik.(-25/48,49)

Allah O’dur ki, rüzgarları gönderir, bunlar da bulutu kaldırır. Derken, Allah O’nu gökte dilediği gibi yayar ve parça parça eder; nihayet arasından yağmurun çıktığını görürsün. Allah dilediğini kullarına yağmuru nasip edince, onlar seviniverirler.(-30/48)

Oysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağdırılmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.(-30/49)

Allah’ın rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kadirdir.(-30/50)

Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar (yaptık).(-35/27)

Görmedin mı? Allah gökten bir su indirdi, O’nu yerdeki kaynaklara yerleştirdi, sonra onunla türlü türlü renklerde ekinler yetiştiriyor. Sonra onlar kurur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra da onu kuru bir kırıntı yapar. Şüphesiz bunlarda akıl sahipleri için bir öğüt vardır.(-39/21)

Gökten bir ölçüye göre suyu indiren O’dur. Biz onunla (kupkuru), ölü memlekete hayat veririz. İşte siz de böylece (mezarlarınızdan) çıkarılacaksınız.(-43/11)

Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgarları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır.(-45/5)

Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek daneler bitirdik.(-50/9)

Size tohumlar, bitkiler, (ağaçlar) sarmaş dolaş olmuş bağlar bahçeler yetiştirmek için üstüste yığılıp sıkışan bulutlardan şarıl şarıl akan sular indirdik.(78/14,15,16)

İnsan, yediğine bir, baksın!(-80/24)

Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.(-80/25,26,27,28,29,30,31,32)

Continue ReadingYAĞMUR

MUCİZE

MİRAC MUCİZESİ. Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksaya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gercekten işitendir, görendir.(-17/1)

Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı; O, arzusuna göre de konuşmaz.(-53/1,2,3.)

O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.(-53/4)

Çünkü O’nu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti. Sonra en yüksek ufukta iken asıl şekliyle doğruldu.(-53/5,6,7.)

Sonra (Muhammed’e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.(-53/8,9.)

Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.(-53/10,11.)

Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?(-53/12)

Andolsun onu, Sidretü’l-Münteha’nın yanında önceden bir defa daha görmüştü.(-53/13,14.)

Cennetü’l-Me’va da onun yanındadır.(-53/15)

Sidre’yi kaplayan kaplamıştır.(-53/16)

Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.(-53/17)

Andolsun o, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.(-53/18)

Hz. MUSA’NIN MUCİZESİ. (Firavun) dedi ki: Eğer bir mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım.(-7/106)

Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!(-7/107)

Ve elini (cebinden) çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.(-7/108)

Biz de Musa’ya, “Asanı at!” diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.(-7/117)

Continue ReadingMUCİZE

DUA

Arş’ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O’na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna girenleri bağışla, onları cehennem azabından koru (derler).(-40/7,8,9)MELEKLERİN DUASI.

Nesillerin hayırlı olması için dua:

Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin(-2/128)

Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.(-2/129)

Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi.(/3/38)

Zekeriyya mabedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler: Allah sana, kendisi tarafından gelen bir Kelime’yi tasdik edici, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler.(-3/39)

Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir; Allah dilediğini yapar.(-3/40)

Zekeriyya: Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alamet göster, dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alamet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbinini çok an, sabah akşam tesbih et.(-3/41)

Sizi bir tek candan (Adem’den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva’yı) yaratan O’dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah’a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler.(-7/189)

“Ey Rabbimiz! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!”(-14/40)

(Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! derler.(-25/74)

Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.(-46/15)

Hz.NUH’UN DUASI.

Nuh Rabbine dua edip dedi ki:”Ey Rabbim! Şüphesiz oğlun da ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.”(-11/45)

Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.(-11/46)

Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!(-1147)

Nuh: “Rabbim! dedi, yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma “(-71/26)

“Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler).”(-71/27)

“Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helâkini arttır.”(-71/28)

Hz İBRAHİM’İN DUASI.

Bir zamanlar İbrahim,İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.(-2/127)

Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.(-2/128)

Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.(-2/129)

Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: “Rabbim! Bu şehri (Mekke’yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!”(-14/35)

Çünkü, onlar (putlar), insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular,Rabbim. Şimdi kim bana uyarsa o bendendirKim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin”(-14/36)

“Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem’inin (Kabe’nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.”(-14/37)

“Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.”(-14/38)

“İhtiyar halimde bana İsmail’i ve İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.”(-14/39)

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!”(-14/40)

“Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!”(-14/41)

Hz. MUSA’NIN DUASI.

Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: “Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisinin!(-7/155)

Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük. Allah buyurdu ki: Kimi dilersem O’nu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.(-7/156)

Hz.İSA’NIN DUASI.

Meryem oğlu İsa şöyle dedi: Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için Bayram ve senden bir ayet (mucize) olsun. Bizi rızıklandır; zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın.(-5/114)

Allah da şöyle buyurdu: Ben onu size şüphesiz indireceğim; ama bundan sonra içinizden kim inkar ederse, kainatta hiç bir kimseye etmediğim azabı ona edeceğim!(-5/115)

Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, “Beni ve anamı, Allah’tan başka iki tanrı bilin” diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, “Haşa! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen O’nu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zatında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.(-5/116)

Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.(5/117)

Eğer kendilerine azap edersen şüphesiz onlar senin kullarındır (dilediğini yaparsın). Eğer onları bağışlarsan şüphesiz sen izzet ve hikmet sahibisin” dedi.(-5/118)

Continue ReadingDUA

End of content

No more pages to load