ZİRAATE ELVERİŞLİ TOPRAKLAR (1995)

İnsanoğlunun yaşamını devam ettirebilmesi için bütün ihtiyaçları (yeme, içme, örtünme, korunma, barınma gibi…) Allah tarafından var edilmiş ve onun istifadesine sunulmuştur.

Adem’den kıyamete kadar devam edecek zaman içinde; Allah, canlıların hayatiyetlerini devam ettirebilmeleri için gerek duyulan bütün şeyleri ve ortamları da aynı zamanda meydana getirmiştir. Dünyanın hangi noktasını ele alırsanız alın (kutupları, ekvatoru, gökleri, denizleri ve derinliklerini) bunların tamamen gerçek olduğunu, her düşünen kimse kolaylıkla müşahede edebilir.

Hal böyle iken, insanlar açlık sebebiyle ölüyorlarsa, bu diğer insanların bencilliği, ayıbı ve günahıdır.

Dünyanın herhangi bir yerinde canlıların yaşamlarını devam ettirmeleri mümkün olmayabilir.

Bu durum karşısında hayvanlar daha verimli topraklara göç ederek rızıklarını temin edebilirler.

Halbuki diğer tarafta, insanoğlunun kendine göre ortaya koyduğu usuller (ülkeler arasındaki sınırlar vs.) ve vurdumduymazlığı nedeniyle, açlık tehlikesiyle karşılaşan topluluklar; ziraata elverişli topraklara göç edememekte ve büyük ölçüde ölümlere maruz kalmaktadırlar.

Bunu önlemenin yolu; bu gibi bölgelerdekilere, ziraata elverişli topraklara göç etmelerine imkan vermek, onları bu verimsiz bölgelerden kurtarmaktır.

Günahların en büyüğü Allah’a eş koşmak olduğuna göre, herhalde ikincisi hayatın israf üzerine devam ettirilmesidir.

İsraf etmenin başında; senede üç veya dört kez ürün veren bölgelere, fabrikalar ve meskun mahaller inşası gelmektedir. Buna karar verenler ve yapanlar, her kim olursa olsun vebal altındadır, bilerek, bilmeyerek günah işlemektedirler.

Zira Allah, ziraata elverişli yerleri insanların ve canlıların rızıklarını temin etmeleri için var etmiştir.

-(14/37) “Rabbimiz, Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılmaları için, Senin kutsal evinin yanında, ziraate elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz, insanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır.”

Görüldüğü gibi, Allah dünya üzerindeki ilk evini, kutsal KABE’yi ziraata elverişsiz bir vadiye inşa ettirmiş ve İbrahim de çocuklarından kimini oraya yerleştirmiştir.

Bu üç kelimede, düşünen insanlar için ibretler vardır.

1960’larda Bursa ovası, 30 sene sonra, aynı hata tekrarlanarak, 1990’larda Adapazarı ovası otomotiv sanayinin hışmına uğramış ve ilerde telafisi mümkün olmayan, ziraata elverişli toprakların katliamına göz yumulmuştur.

SON SÖZ:

GAP projeleri uygulanırken ve bu gibi diğer çalışmalar yapılırken ziraata elverişli toprakların israf edilmemesini, bütün insanların hizmetine sunulmasını, sanayi tesislerinin, alt yapılarının ve meskun mahallerin biraz külfetle de olsa ziraata elverişli olmayan topraklar üzerinde planlanmasını ve inşasını, insanoğlunun rızkının sağlanmasına birinci önceliğin verilmesini, konforun ise rızık israfına yer vermeyecek şekilde gerçekleştirilmesini ilgililerden yetkililerden her zaman beklemeliyiz.

Continue ReadingZİRAATE ELVERİŞLİ TOPRAKLAR (1995)

İNSAN EVRENSELDİR (1995)

İnsanoğlu Yaradanından ötürü dünya üzerinde evrenseldir çünkü o, Allahın yeryüzündeki halifesidir. Bu sebeple insanoğlunun; komünizm faşizm, sosyalizm, kapitalizm, liberalizm, maoizm veya Kemalizm gibi dar kalıplar içinde algılamak, evrensellik olgusunu izm’li ideolojilerle cendereye sokmak onun doğuştan var olan fıtratı ile bağdaştırılamaz. Bütün bu izm’leri bilim haline getirip , kaidelere bağlayıp,öğretim kurumlarında körpe dimağlara enjekte ederek, doğuştan hür olan insanı; kafese, dar kalıplara sokup onun birçok hasletlerini, meziyetlerini ortadan kaldırmak demek onu,iblisin güdümüne teslim etmek demektir.

Ayrıca, Allah’ın emrinin hilafına, insanın ruhsal yapısı etki altına alınmak suretiyle, insanoğlu fütursuzca birbirilerini katledebilmektedir.

Dünya nüfusunun büyük bir kısmının dimağları izm’lerle uyuşturulurken; bilimde ve para gücünde palazlanmış ve dünyanın tek hakimi konumuna gelmiş parmakla sayılabilen bir avuç insanın iblisle el ele vererek türlü bahanelerle, kendi çıkarlarını ve egolarını tatmin etmek için, insanları pervasızca katletmelerinin, kitle tahrip silahları ile köy, kasaba ve şehirlerin, taş üstünde taş bırakmayacak şekilde tahrip edilmelerinin izahını hiçbir kitapta bulamazsınız.

Lanetlenmişliğin faturasını bütün dünya insanına ve bilhassa Müslümanlara kesmek, iblise bile pabucunu ters giydirenlerin marifetleridir.

SONUÇ

İnsanın yaradılışında var olan evrensellik fıtratını yok sayıp, bütün insani ve uluslar arası münasebetlerini ırkçı intikam hukuku üzerine bina edenler, bundan önce olduğu gibi,elbette bir daha toparlanamayacak şekilde karşılığını er veya geç görecekler,belki de dünya üzerinde yaşama şansını da yitireceklerdir.

Continue ReadingİNSAN EVRENSELDİR (1995)

İNSANLIĞA ÇAĞRI (1995)

İNSAN

Dünya üzerinde yaşayan, maddi, manevi yapıya ve belirli bir ömre sahip Allah tarafından yaratılan en şerefli varlıktır.

Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.

Dünyanın bütün nimetleri onun için varedilmiş ve istifadesine sunulmuştur.

İnsanlık Hz.Adem’in yaratılmasıyla başlar, kıyamet günü ile son bulur. Devamı ise ahiret hayatıdır.

İnsanlığın başlangıcı ve sonu en büyük iki mucizedir.

Bunların arasındaki zaman dilimi içinde, bu iki mucize kadar olmasa bile, onlar kadar insanlık alemini etkileyen üçüncü bir mucize ise Hz. Muhammed’in Peygamberliği ve Kur’ an-ı Kerim’dir.

İnsanlığın dönüm noktasıdır.

Kur’an-Kerim mucizesi, insanoğlunun dünya hayatını başlıca iki safhaya ayırmaktadır.

DÜNYA HAYATI

İLK SAFHA.

SON SAFHA.

İLK SAFHA:

Hz. Adem ile Kur’an-ı Kerim arasındaki safhadır.

Çok uzun süren bu safhada, binlerle ifade edilen kavimler, topluluklar ve milletler gelmiş geçmiş ve onlara da bir o kadar yol göstericiler, peygamberler gönderilmiştir.

Yüzyirmidörtbin’in üzerindeki peygamberlerin sonuncuları:

Hz. Musa

Hz. İsa

Hz. Muhammed’tir.

İlk safhadaki insanlar; yol göstericilere, peygamberlere itaat etmedikleri, dolayısıyla Allah’ı tanımamakta ısrarlı oldukları için helak edilmişlerdir. Onların yerine yaratılan topluluklar da aynı tutum ve davranışı sürdürdüklerinden onların da akıbeti hüsranla sonuçlanmıştır.

Ortadoğuda ve dünyanın bir çok yerinde eski medeniyetlerin izlerine ve kalıntılarına rastlamak mümkündür.

İlk safhaya ait bu çok kısa açıklamalardan sonra esas konumuz olan son safhaya geçelim.

SON SAFHA:

Kur’an-Kerim ile kıyamet arasındaki safhadır.

Bu safhanın en büyük özelliği, artık insanlığa her hangi bir yol göstericinin, peygamberin gönderilmeyeceğinin kesinleşmesidir. Zira Hz. Muhammed son peygamberdir, bütün insan ve cinlere peygamber olarak gönderilmiştir.

İnsanoğlu bu safhada yaradanından her hangi bir uyarı alamayacak, Kur’an-ı Kerim ile yetinecek, kıyamete dek kendi başının çaresine bakacaktır.

Bundan böyle başka peygamber gönderilmeyeceği ve aşağıdaki ayetler dikkate alındığında, son safhanın; ilk safha gibi çok uzun değil, aksine çok kısa sürebileceği sonucuna varılabilir.

-(15/50) “YAKINDA OLMASI MÜMKÜNDÜR”

-(21/1) “İNSANLARIN HESAP GÖRME ZAMANI YAKLAŞTI”

-(33/63) “NE BİLİRSİN BELKİ DE ZAMAN YAKINDIR”

-(40/18) “YAKLAŞAN KIYAMET GÜNÜ İLE UYAR”

-(42/17) “NE BİLİRSİN, BELKİ DE KIYAMET SAATİ YAKINDIR”

-(47/18) “ŞÜPHESİZ ONUN ALAMETLERİ BELİRMİŞTİR”

-(53/57) “KIYAMET YAKLAŞTIKÇA YAKLAŞMIŞTIR”

Son safhanın başlangıcından bu yana 1363 sene geçmiştir. Daha kaç sene geçeceğini şüphesiz ancak, Allah bilir.

SON YÜZYILIN İNSANI

İnsanoğlu var edildiğinden bu yana, hiç bir canlı varlıkta bulunmayan bir hissin korkunç pençesine kendini kaptırmış, kendi kendini yok etmek için, süratini gittikçe arttıran bir hızla kıyamete doğru şuursuzca yol almaktadır.

Anlaşılması çok güç olan bu duyguya kapılan insanoğlu, etrafıyla daima savaş halinde olup, birbirlerini gırtlaklamakta, öldürmekte ve yok etmektedir.

Dünyanın gidişatını yakından takip eden bilim adamları; Yirminci Asrın insanlık tarihinin en zalim dönemini teşkil ettiğini, birçok vesilelerle açıkça ortaya koymaktadırlar.

İnsanların topyekûn soykırıma ve katliama tabi tutulmasının, hiç bir kitapta yeri yoktur.

Canı veren Allah’tır. O canı alacak olan da, Allah’tır.

İnsanların birbirlerini öldürmeleri günahtır ve Allah tarafından cezaların en büyüğüne çarptırılır.

Ahrette ise yeri cehennemdir.

Son yüzyılda, insanın akıl ve zekasının meydana getirdiği ilmi ve teknik gelişmeler, dünyanın tamamının refah ve saadetini arttıracağı yerde, aksine insanlığı kökünden yok edebilen yüksek güçlü kitle tahrip silahlarının imalatına yönelmiş, bir çok ülke de bu silahların büyük çapta imalatına hız vermiştir.

Bu korkunç silahlarla insanlar, halen toplu olarak imha edilmektedir.

Birinci Dünya savaşında; 9 milyonun üzerinde insan öldürülmüş ve 38 milyonun üzerinde insan da kaybolmuştur.

İkinci Dünya savaşında; 36 milyon insan can vermiştir.

1945 senesinde Japonya’ya atılan iki atom bombasıyla, toplam 100,000’in üzerinde insan öldürülmüş ve 80 000 kişi de yaralanmıştır.

1956 senesinde sebepsiz yere Macaristan’da; 150 000 kişi öldürülmüş ve 500 000 kişi de göç etmek zorunda kalmıştır.

Son zamanlarda Bosnada; 250 000 kişi öldürülmüş (Bunların 10,000’i çocuktur) ve 50 000 kadına tecavüz edilmiştir.

Irza geçme olayı; bu kadar ilmi ve teknik ilerlemelerden sonra, günümüz insanın kudurduğunun, hayvandan beter bir mahlûk, kendi başını yiyen bir canavar haline geldiğinin çok açık bir göstergesidir.

Bu asırda öldürülen insan sayısı 175,000,000‘dur.

Asrın nüfus ortalamasına bu rakamı oranladığınız zaman; her yüz kişinin üç-beş kişisi, insan eli ile öldürülmüştür.

Yirmibirinci yüzyılda bu rakam %10’un üzerine çıkacaktır.

Görüldüğü gibi insanlar, kıyamet gününe kadar belki de, kendi kendilerini yok edeceklerdir.

SİLAHLARA VEDA

İnsanoğlunun dünya üzerindeki varlığını devam ettirebilmesi için; silahlardan arındırılması, silahsız bir yaşam biçiminin benimsenmesi zamanının geldiğini, her aklı selim sahibi insanın kabul edeceği, çok açık bir gerçektir.

Bütün insanların hep birden; bellerindeki silahlarda dahil, yeryüzündeki bütün silahlarını bir kenara bırakıp, silahsız olarak yaşadığını düşünelim.

SAĞLAYACAĞI FAYDALAR

1. İnsanlar, topluluklar ve milletler arasında, asırlardan beri süregelen kan davaları ortadan kalkar. Böylece bütün insanlar kardeş olduklarını idrak edip, bencil duygulardan da soyutlanmak suretiyle insan gibi yaşamayı öğrenirler.

2.Yaşamlarını yitirmek korkusu ile, insanlığın üzerine çöken karabulutlar dağılarak; ırk, din, dil, renk ayırımı gözetmeksizin birbirlerini seven, sayan birbirlerinin mutluluğu için çalışan bireyler olurlar.

3.Birbirlerini yaralamadan, öldürmeden de yaşanabileceğini ispat ederek gelecek nesillere en büyük ve kıymetli bir mirası bırakmış olurlar.

4.Silah üretiminde kullanılan akıl, ilim ve teknoloji; insanın refah ve saadetini sağlayacak diğer alanlara kaydırılır.

5.Silah üretimine yapılan yatırımlar; açlık sıkıntısı çekenlerin yaralarının sarılması, iyileştirilmesi ve kalkınmaları için sarfedilir.

6.Gücünü sadece sahip olduğu silahlardan alıp, ben güçlüyüm, dolayısıyla ben haklıyım gibi bencil duygulardan arınmış olur. Nefsine gem vurarak gururlanmaktan, böbürlenmekten ve fevri davranışlardan vazgeçer. Böylece halim, selim bir biçimde dünya ve ahiret saadetini kucaklar.

7. Silahlara hep birlikte veda etmek suretiyle; temelde var olan kardeşlik duyguları daha fazla pekişecek, husumetler yok olunca da, dünya üzerinde suni olarak tesis edilmiş bütün hudutlar kaldırılarak, insanların birbirleri ile kucaklaşması kolaylaşır.

8. Zarara zararla karşılık vermek olgusundan vazgeçilir. Böylece, insanın kemale ulaşabilmesindeki büyük bir engel ortadan kaldırılmış olur.

9. İnsanlık idealinin bütün meziyet ve faziletlerini sinesinde toplamak suretiyle barış içinde, gerçek bir dünya medeniyetini tesis edebilme imkanı yaratılmış olur.

10. İnsanlar günah işlememiş olur ve dolayısı ile cennete girmeleri kolaylaşır.

11.Allah’ın diğer yasaklarına da riayet edildiği takdirde, bir taraftan dünyadaki cennet hayatı uzatılmış, diğer taraftan kıyamet gününün gelmesi, Allah’ın hoşnutluğuna bağlı olarak geciktirilmiş olur.

12.Şeytanın insan üzerindeki bütün etkileri büyük ölçüde azaltılarak, mutlu bir yaşam tarzının kapıları ardına kadar açılır.

İNSAN VE İBLİS(ŞEYTAN)

-(15/26) “And olsun ki, insanı kuru balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık.”

-(15/27) “Cinleri de, daha önce dumansız ateşten yarattık.”

-(15/28,29) “Rabbin meleklere: Ben balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın, demişti.”

-(15/30,31) “Bunun üzerine, İblis’in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.”

-(15/32) “Allah: Ey İblis, secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir? dedi.”

-(15/33) “O: Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem, dedi.”

-(15/34,35) “Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır, dedi.”

-(15/36) “Rabbim, Beni hiç olmazsa tekrar dirilecekleri güne kadar ertele, dedi.”

-(15/37,38) “Allah”Sen bilinen güne gelene kadar bırakılanlardansın” dedi.

-(15/39,40) “Rabbim, Beni saptırdığın için and olsun ki yeryüzündeki fenalıkları onlara güzel göstereceğim, halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım, dedi.”

İblis sözünde durdu ve dediğim yaptı. Yeryüzündeki fenalıkları insanlara güzel göstermeyi ve halis kullar hariç, insanların hepsini saptırmayı hemen hemen başardı. İnsan üzerinde kurduğu baskılı otorite ile dünyaya nerede ise egemen oldu.

Son yüzyılda, yaradanın fevkinde algılanmaya başlanan insan aklı da; İblisi, insanlığın tek hakimi konumuna getirdi.

İblisle elele veren insanoğlu, görmez hale gelen gözler, işitmeyen kulaklar ve mühürlenmiş kalplerle kendi sonunu hazırlamakta, azgın ve taşkın hareketleriyle kıyamete davetiye çıkarmaktadır.

SİLAH ÜRETİCİLERİ

Akıl, ilim, teknoloji ve sermayeyi ellerinde bulunduran fabrikatörler; silah üretimini durdurun. Sahip olduğunuz imkan ve kabiliyetleri, silah imalatı dışında, insanlığın refah ve saadetini sağlayacak alanlarda kullanın; böylece siz de saadete ermiş olursunuz. Aksi takdirde bu ürettiğiniz silahlar; bir gün sizi, ailenizi, çocuğunuzu, torununuzu veya bütün insanları yok edebilir. Ayrıca yaptıklarınızın sorumluluğunu ve günahlarını da, üzerinize almış olursunuz.

Her şeyi çok iyi bilen ve gören kişilersiniz, birazda yukarıdaki çağrımıza kulak kabartın.

Şeytana ayak uydurmayın, onun esiri olmayın.

Allah’ın verdiği aklı yine O’nun yolunda kullanın ki dünya ve ahiret hayatında mutluluğa erişesiniz.

Mucize yaratır gibi bir anda dünyanın çehresini değiştirecek sihirli değnek sizin elinizdedir.

Batağa saplanmış ve ne yaptığı belirsiz hale gelen insanlığı, ana gayesi istikametine yönlendirebilirsiniz.

Var olmak veya yok olmak sizin, parmakla sayılabilecek silah üreticilerinin elindedir.

Dünyanın bütün devlet başkanları ve yönetimleri ellerinde bulunduran yetkililer ve silah fabrikatörleri; bu ulvi düşüncelere destek verin. El ele verip silah imalatını durdurun.

Yepyeni bir dünyanın kapılarını insanlık alemine açın.

Tarihe altın harflerle adlarınızı yazdırın.

Dönüp geriye bakın, birde yeniden ellerinizle meydana getireceğiniz bu yepyeni dünyaya bir bakın.

Akıllı insanın yapacağı iş, bu silahlardan arındırılmış yeni dünyayı oluşturmak için var gücüyle ona destek vermektir.

Onurlu insan yaşamının temellerini atıp, onu sonsuza dek yaşatmaktır.

Bütün insanlığı ön koşulsuz kucaklamaktır.

Bütün milletlere muhabbet duyarak iyilik yapmakta yarışmaktır.

Var oluşumuzun sebebi hikmeti, kazanmak olduğuna göre bu dünyada ve ahirette kazançlı çıkalım.

YOK EDİLEN NESİLLER

Tarih boyunca, Allah’ın emirlerine ve yasaklarına uymayan, isyan eden ve İblis’in saptırmalarına uyduğu için yok olan toplulukların kıssaları:

-(6/6) Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onları, sizi yerleştirdiğimiz şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve arkalarından başka nesil yetiştirdik.

-(7/4) Biz nice kasabaları yok etmişizdir, geceleyin veya gündüz uykularında iken baskınımıza uğramışlardır.

-(10/13) And olsun ki, sizden önce nice nesilleri, peygamberleri onlara belgeler getirmişken, haksızlık ederek inanmadıkları zaman yok etmiştik. İşte biz suçlu milleti böyle cezalandırırız.

-(10/14) Sonra onların ardından, nasıl davranacağınıza bakmak için sizi yeryüzünde onların yerine geçirdik.

-(11/117) Rabbin kasabaların halkı İslah olmuşken, haksız yere onları yok etmez.

-(19/74) Onlardan önce nice nesilleri yok ettik ki, onlar varlıkça ve gösterişçe bunlardan daha üstündüler.

-(19/98) Onlardan önce nice nesilleri yok ettik, şimdi onlardan hiç birini duyuyor veya hiç bir ses işitiyor musun?

-(21/11) Halkı zalim olan nice kasabaları kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka milletler var ettik.

-(22/45) Nice kasabaların halkını haksızlık yaparken yok ettik. Artık çatıları çökmüş, kuyuları metruk, sarayları bomboş kalmıştır.

-(25/38) Ad, Semud milletleri ile Ress’lileri ve bunların arasında birçok nesilleri yerle bir ettik.

-(25/39) Her birine misaller vermiştik ama, dinlemedikleri için hepsini kırdık geçirdik.

-(26/63) Bunun üzerine Biz Musa’ya “Değneğinle denize vur” diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrıldı, her bir parçası yüce bir dağ gibiydi.

-(26/64) İşte oraya geridekileri de yaklaştırdık.

-(26/65) Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.

-(26/66) Öbürlerini suda boğduk.

-(26/67) Bunda şüphesiz ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.

-(26/117,118) Nuh:”Rabbim, Milletim beni yalanladı, benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdekileri inananları kurtar” dedi.

-(26/119) Bunun üzerine onu ve beraberinde bulunanları, dolu bir gemi içinde taşıyarak kurtardık.

-(26/120) Sonra’da geride kalanları suda boğduk.

-(26/121) Doğrusu bunda bir ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.

-(26/123) Ad Milleti de peygamberleri yalanladı.

-(26/124,135) Kardeşleri Hud onlara:”…Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? …”

-(26/139) Böylece onu yalanladılar Bizde kendilerini yok ettik. Bunda şüphesiz ki ders vardır, ama çoğu inanmamıştır.

-(26/141) Semud milleti de peygamberleri yalanladı.

-(26/142,152) Kardeşleri Salih onlara:”…Yeryüzünü islah etmeyip, bozgunculuk yapan beyinsizlerin emirlerine itaat etmeyin” dedi.

-(26/157) Onlar ise deveyi kestiler, ama pişmanda oldular.

-(26/158) Bunun üzerine onları azab yakaladı. Doğrusu bunda bir ders vardır, fakat çoğu inanmamıştır.

-(26/160) Lut milleti de peygamberleri yalanladı.

-(26/161,166) Kardeşleri Lut onlara:”…Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıpta, insanlar arasında erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz” dedi.

-(26/170,171) Bunun üzerine geride kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini, hepsini kurtardık.

-(26/172) Diğerlerini yerle bir ettik.

-(26/173) Üzerlerine de yağmur yağdırdık. Uyarılan fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi.

-(26/176) Ormanlık yerde oturanlar, Eykeliler de peygamberleri yalanladı.

-(26/177,183) Şuayb onlara:”…Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

-(26/189) Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o gün, azabı büyük bir gündü.

-(26/208,209) Hiç bir kasaba halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar gelmeden yok etmedik. Biz zalim değiliz.

-(28/58) Nimet ve refaha karşı nankörlük eden nice kasabaları yok etmişizdir. İşte yerleri, kendilerinden sonra pek az kimseler oturabilmiştir. Onlara Biz varis olmuşuzdur.

BUGÜNÜN NESLİ

Nesillerin yok edilmesiyle ilgili kıssalarda açıklanan tutum ve davranışlar, bugünkü yaşamımızda çok daha fazlasıyla mevcuttur. Bunun neticesi olarak, insanoğlu fütursuzca kıyamete davetiye çıkarmaktadır.

Bu davranışların bazıları şunlardır:

İÇKİ, KUMAR, PUTLAR VE FAL OKLARI:

-(2/219) Sana içki ve kumarı sorarlar, deki:”İkisinde hem büyük günah ve hem insanlara bazı faydalar vardır. Günahları faydasından daha büyüktür.”…

-(5/90) Ey inananlar, içki kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan vazgeçersiniz değil mi?

ZİNA:

-(4/16) içinizden zina eden iki kimseye eziyet edin, tevbe edip, düzelirlerse onları bırakın. Doğrusu Allah tevbeleri daima kabul ve merhamet eder.

-(17/32) Sakın zinaya yaklaşmayın, doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur.

-(24/2) Zina eden kadın ve erkeğin herbirine yüzer değnek vurun. Allah’ın dini konusunda o ikisine acımayın. Onların ceza görmesine, inananlardan bir topluluk da şahid olsun.

-(24/3) Zina eden erkek, ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da, ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir. Bu, Müminlere yasak edilmiştir.

Bugünün insanı, bu ikazları hiç dikkate almadan fütursuzca zina yapmakta, toplum da böylelerini kınamamakta ve hoşgörüyle karşılamaktadır. Erkek ve kadın evlenmeden, nikahsız bir şekilde bir arada olmakta ve hayatlarını idame ettirebilmektedir.

Dünyaca meşhur bir şarkıcının; binin üzerinde kadınla zina yaptığını söylemesi ve toplumdan herhangi bir tepki görmeden baş tacı edilmesi, yirminci yüzyıl insanının yüz karasıdır.

ERKEKLERE YAKLAŞMA:

-(26/161,166) Kardeşleri Lut onlara:”…Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar arasında erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz azmış bir milletsiniz” dedi.

-(26/170,171) Bunun üzerine geride kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini, hepsini kurtardık.

-(26/172) Diğerlerini yerle bir ettik.

-(26/173) Üzerlerine de yağmur yağdırdık. Uyarılan fakat yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötü idi.

Erkeklere yaklaşmanın dünya hayatındaki belirgin cezası, insanlığı için için kemiren ve onu süratle ölüme götüren AİDS hastalığıdır,

FAİZ YİYENLER:

-(2/275) Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu onların, “Zaten alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabbin’den bir öğüt gelirde faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah’a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır.

-(2/276) Allah faizi eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiç bir günahkarı sevmez.

-(3/130) Ey inananlar, Faizi kat kat alarak yemeyin. Allah’tan sakının ki başarıya erişesiniz.

-(2/278) Ey inananlar, Allah’tan sakının, inanmışsanız, faizden arta kalmış hesaptan vazgeçin.

-(2/279) Böyle yapmazsanız, bunun Allah’a ve Peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz sermayeniz sizindir.

-(2/280) Borçlu darda ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.

-(30/39) İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz herhangi bir faiz Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz herhangi bir sadaka böyle değildir. İşte onlar sevaplarını kat kat artıranlardır.

TARTI VE ÖLÇÜ:

-(17/35) Bir şeyi ölçtüğünüz zaman, ölçüyü tam tutun, doğru teraziyle tartın. Böyle yapmak sonuç itibarıyla daha güzel ve daha iyidir.

-(55/7) O, göğü yükseltmiştir, tartıyı koymuştur.

-(55/8) Artık tartıda tecavüz etmeyiniz.

-(55/9) Tartıyı doğru yapın, tartıyı eksik tutmayın.

-(83/1,3) İnsanlardan, kendileri bir şeyi ölçerek aldıkları zaman tam alan, ama onlara bir şeyi ölçüp tartarak verdiklerinde eksik tutan kimselerin, vay haline.

KADINLARIN GİYİMİ VE ÖRTÜ ALMASI:

-(24/31) Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar.

-(33/59) Ey Peygamber, Eşlerine, Kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle, bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.

Bugün, medeni alemde, engin hürriyete ve serbestliğe sahip kadınlar, özel hayatları bir yana, adeta çıplak denebilecek bir yaşam biçimi içine itilmişlerdir.

Bilhassa genç kızların haya ve ar duyguları tamamıyla yok edilmeye çalışılmaktadır.

KUR’AN-I KERİM

Kur’an-ı Kerim Allah kitabıdır.

Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla indirilmiştir.

Hz. Muhammed, O’nu bütün insanlara tebliğ etmiştir.

Böylece, bütün insanlar da Kur’an-ı Kerim’i tebellüğ etmiş sayılır.

Şöyleki; Ben Kur’an-ı Kerim’i okumadım, O’nu bilmiyorum gibi pişmanlık beyanları ahirette geçerli değildir. Bütün insanlar O’ndan sorumlu tutulacaklardır.

Bireyin, ailenin ve toplumun bütün meseleleri Kur’an-ı Kerim’de mevcut olup, insan hayatının da bütün safhalarına hitap eder.

İnsanlığın anayasasıdır.

İnsanlara insanlığını öğretir.

İnsanın; ben insanım diyebilmesi için O’nu okuması, içinde ne olduğunu öğrenmesi ve bilmesi elzemdir. Aksi takdirde şeytana ayak uydurarak hem kendini ve hem de etrafındakileri hüsrana uğratır.

Allah’ı sevmeyi öğretir.

Allah’ı seven insan, kendi elleriyle bir diğer insanı öldüremez.

Adaleti temel alarak, insanın hayatını suç işlemeyecek şekilde tanzim eder.

Zarara zararla, şiddete şiddetle, düşmana düşmanca karşılık verilmesini ve öldürenin öldürülmesini asla kabul etmez. Bütün bunlara en iyi şekildeki bir yaklaşımla, karşılık verilmesini salık verir.

Dünya ve ahiret dengesini açık bir şekilde ortaya koyar.

Yeryüzünün imarı öngörülür, tahribi suç ve dolayısıyla günah işlemiş sayılır.

Hedef: Sözü özüne uygun, güzel ahlaklı, iyi ameller işleyen ve kendi kendini kontrol eden insanı yetiştirmektir.

Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık yaşayan semavi dinlerdir.

Üçü de ilahidir.

Tek Allah inancını telkin ederler.

Kur’an-ı Kerim her üçünü de bünyesinde toplamıştır.

İnsanoğlu kendini başka bir yerde aramamalıdır. Zira Kur’an-ı Kerim herkese yeterlidir.

Hidayet kaynağı ve şifadır.

BÜTÜN İNSANLARI İLGİLENDİREN AYETLER

O,yeryüzünü size bir döşek ve göğü de bir bina kıldı. Gökten su indirip onunla size rızık olmak üzere ürünler meydana getirdi; artık Allah’a,bile bile eş koşmayın.-2/22

Ölü idiniz sizleri diriltti, sonra öldürecek sonra tekrar diriltecek ve sonunda O’na döneceksiniz;öyleyken Allah’ı nasıl inkâr edersiniz?-2/28

Gökleri ve yeri yoktan vareden Allah’tır.O,bir işin olmasını dilerse ona ancak “ol”der ve olur.-2/117

Tanrınız bir tek Tanrıdır.O,merhamet eden,merhametli olandan başka Tanrı yoktur.-2/163

Şüphesiz size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allahtan başkası için kesilen hayvanı haram kılmıştır;-2/173

Dinde zorlama yoktur;artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır. Putları inkâr edip Allah’a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulp’a sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir.-2/256

Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğini azap eder. Allah her şeye kadirdir.-2/284

Ana rahminde sizi dilediği gibi şekillendiren O’dur.O’ndan başka Tanrı yoktur, güçlüdür,hâkim’dir.-3/6

Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke’de, dünyalar için mübarek ve doğru yol gösteren Kâbe’dir.-

3/96

İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veririz. Küçültücü azap onlaradır.-3/178

Ey insanlar, sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini vareden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinize hürmetsizlikten sakının…-4/1

Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.-4/58

Size bir selam verildiği zaman, ondan daha iyisi ile selam verin veya aynı ile mukabele edin. Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.-4/86

Dünya hayatı sadece oyun ve oyalamadır;ahret yurdu, sakınanlar için daha iyidir.Düşünmüyor musunuz?-6/32

Gayb’ın anahtarları O’nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı –kuruyu-ki apaçık kitaptadır-ancak O bilir.-6/59

Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet’e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır.-6/125

Verdikleri ile denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O’dur. Doğrusu Rabbinin cezalandırması süratlidir. Şüphesiz O bağışlar, merhamet eder.-6/165

Ey insanoğulları, ayıp yerlerinizi örtecek giyimlikle sizi süsleyecek elbiseler gönderdik. Takva örtüsü ise bunlardan daha hayırlıdır…-6/26

Rahmetinin önünde, müjdeci olarak rüzgârı gönderen Allah’tır. Rüzgârlar, yağmur yüklü bulutları taşıdığında, onu ölü bir memlekete gönderir, su indirir ve onunla her türlü ürünü yetiştiririz; ölüleri de bunun gibi diriltip, çıkarırız; belki bundan ibret alırsınız.-6/57

Allah inananlara hiç zulmetmez, fakat inananlar kendilerine zulmederler.-10/44

Size geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü çalışasınız diye aydınlık olarak yaratan Allah’tır.-10/67

Gökleri, gördüğünüz gibi, direksiz yükselten, sonra arşa hükmeden her biri belli bir süreye kadar hareket edecek olan güneş ve ay’ı buyruğu altına alan, işleri yürüten, ayetleri uzun uzun açıklayan Allah’tır; ola ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanırsınız.-13/2

Yeri düzenleyen, orada dağlar, nehirler var eden, her türlü üründen çift çift yetiştiren, gündüzü geceyle bürüyen de O’dur. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için ibretler vardır.-13/3

Allah her dişinin rahminde taşıdığını, rahimlerin düşürdüğünü ve alıkoyduğunu bilir. O’nun katında her şey bir ölçüye göredir.-13/8

Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah’ın emriyle onu gözetirler.-13/11

Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah’ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür.-14/34

Doğrusu Kitab’ı Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz.-15/9

Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah’a secde ederler.-16/49

Allah insanları haksızlıklarından ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca onu ne bir saat geciktirebilirler ne de öne alabilirler.-16/61

Hayvanlarda da size ibret vardır. Bağırsaklarındakiler ile kan arasından, içenlere halis ve içimi kolay süt içiririz.-16/66

Rabbin balarısına:”dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü” diye öğretti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.-16/68,69

Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalp vermiştir.16/78

Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir.16/90

Doğrusu şeytan’ın, inananlar ve yalnız Rab’lerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur.-16/99

Onun nüfuzu sadece, onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.-16/100

İnsan iyiliğin gelmesine dua ettiği gibi, kötülüğün gelmesine de dua eder. Esasen insanoğlu acelecidir.-17/11

Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur.-17/36

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilirsin ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.-17/37

Kıyamet gününden önce ortadan kaldıramayacağımız veya çetin azaba uğratmayacağımız bir şehir yoktur. Bu, Kitapta yazılıdır.-17/58

Bu dünyada kalbi kör olan, ahrette de kör ve daha şaşkındır.-17/72

“Ruh, Rabbimin emrinden ibarettir. Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir.”-17/85

Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.-21/16

Her can ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak size iyilik ve kötülük veririz. Sonunda Bize döneceksiniz.-21/35

Mahrem yerini koruyan Meryem’e ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu, âlemler için bir mucize kılmıştık.-21/91

Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde yürür, kimi iki ayakla yürür, kimi dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır, Allah şüphesiz her şeye kadirdir.-24/45

“Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?”de.-26/221

Onlar, günahkâr iftiracıların hepsine iner.-26/222

Bunlar şeytanlara kulak verirler, çoğu yalancıdırlar.-26/223

Gökte ve yerde, görünmeyen her şey şüphesiz Kitab’ı mübin’dedir.-27/75

Doğrusu Kur’an, insanlara doğruluk rehberi ve rahmettir.-27/77

Biz, insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer ana baba, seni bir şeyi körü körüne Bana ortak koşmak için zorlarlarsa, o zaman onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Yaptıklarınızı size bildiririm.-29/8

Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa ve-yedi misli deniz de yedekte bulunup yazılsa-yine de Allah’ın sözleri bitmezdi. Doğrusu Allah güçlüdür, hâkimdir.-31/27

Kıyamet saatini bilmek ancak Allah’a mahsustur. Yağmuru O indirir, rahimlerde bulunanı O bilir, kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse nerede öleceğini bilmez. Allah şüphesiz bilendir, her şeyden haberdardır.-31/34

Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah’tır. O’ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?-32/4

Biz dilesek herkese hidayet verirdik, fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair Benden söz çıkmıştır.-32/13

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah’a mahsustur. Yaratmada dilediğini artırır. Doğrusu Allah, her şeye kadir olandır.-35/1

İnkâr edenlere cehennem ateşi vardır. Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler; kendilerinden cehennemin azabı da hafifletilmez. Her inkârcıyı böyle cezalandırırız.-35/36

Yaş ağaçtan size ateş çıkarandır. Ondan ateş yakarsınız.-36/80

Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini var etmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah’tır. Hükümranlık O’nundur, O’ndan başka Tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O’nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?-39/6

Biz bu Kur’anda insanlara her türlü misali, belki öğüt alırlar diye, and olsun ki verdik.-39/27

Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar, diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Doğrusu bunda düşünen kimseler için dersler vardır.-39/42

Göklerin ve yerin kilitleri o’nundur. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, işte onlar hüsrandadırlar.-39/63

Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin gizlediğini bilir.-40/19

Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.-40/57

Yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, onu bereketli kıldı; arayanlar için yeryüzünde gıdalarını normal olarak dört gün(dört mevsim) içinde yetiştirmesi kanununu koydu.-41/10

Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne:”İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin” dedi. İkisi de:”İsteyerek geldik” dediler.-41/11

Allah, bunun üzerine, iki gün içinde yedi gök var etti ve her göğün işini kendisine bildirdi. Yakın göğü ışıklarla donattık ve bozulmaktan koruduk. İşte bu, bilen, güçlü olan Allah’ın kanunudur.-41/12

Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah’ındır. Allah güçlü olandır. Hâkim olandır.-48/7

And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız.-50/16

Yalancılığı itiyat edinenlerin, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın.-51/10,11

Göğü, gücümüzle Biz kurduk; şüphesiz biz onu genişleticiyiz.-51/47

Bizim buyruğumuz bir göz kırpması gibi anidir.-54/50

İnsanların yaptıkları her şey kitaplarda kayıtlıdır.-54/52

Küçük ve büyük, hepsi satır satırdır.-54/53

Rahman olan Allah Kur’an’ı öğretti;-55/12

İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti.-55/3,4

Güneş ve ayın hareketleri bir hesaba göredir.-55/5

Allah, yeri canlı yaratıklar için meydana getirmiştir.-55/10

Acı ve tatlı sulu iki denizi birbirine kavuşmamak üzere salıvermiştir.-55/19

Aralarında bir engel vardır; birbirinin sınırını aşamazlar.-55/20

Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız.-55/21

Yeryüzünde bulunan her şey fanidir.-55/26

Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir.-55/27

Ey cin ve insan toplulukları, göklerin ve yerin çevresini aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin, ama Allah’ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz ki.-55/33

Ey insanlar ve cinler, üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de kurtulamazsınız.55/35

Büyük ve pek cömert olan Rabbinin adı ne yücedir.-55/78

Ey insanlar, yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.-56/4,7

İyi işler işlediklerini belirtmek için,amel defterleri sağdan verilenler;ne mutlu o sağcılara.-56/8

Kötülük işlediklerini belirtmek üzere,amel defterleri soldan verilenler;ne yazık o solculara.-56/9

İyilik işlemekte önde olanlar,karşılıklarını almakta da önde olanlardır.-56/10

O her şeyden öncedir;kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı son’dur;varlığı aşikârdır;gerçek mahiyeti insan için gizlidir.O her şeyi bilir.-57/3

Bilin ki,dünya hayatı oyun,oyalanma,süslenme,aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olmaktan ibarettir.-57/20

Allah’a karşı gelmekten sakınanlara,Rableri katında nimet cennetleri vardır.-68/34

Kendilerini Allah’a vermiş olanları hiç suçlular gibi tutar mıyız?-68/35

İnsan,kemiklerini bir araya toplayamayız mı sanıyor?-75/3

Evet, ,Biz onu,parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleri ile yeniden yapmaya kadiriz.-75/4

Ey inkârcılar,yiyiniz biraz zevkleniniz bakalım,doğrusu sizler suçlularsınız.-77/46

O gün yalanlamış olanların vay haline.-77/47

Cehennem,yalnız azgınları bekleyen yerdir.Dönecekleri yer orasıdır.-78/21,22

Orada sonsuz kalacaklardır.-78/23

Orada serinlik bulamayacaklar,işlediklerine uygun olan kaynar su ve irin dışında bir içecek tadamayacaklardır.-78/24,26

Amel defterleri açıldığı zaman;-81/10

Gök yerinden oynatıldığı zaman;-81/11

Cehennem alevlendirildiği zaman ;-81/12

Cennet yaklaştırıldığı zaman;-81/13

İnsanoğlu ne hazırladığını görecektir.-81/14

O, yeşillikler bitirmiştir.-87/4

Sonra da onları siyah çer-çöpe çevirmiştir.-87/5

İnsanoğlunu,zorluklara katlanacak şekilde yarattık.-90/5

Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür.-97/7

Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.-99/8

İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.-100/6

Continue ReadingİNSANLIĞA ÇAĞRI (1995)

HZ. KUR’AN ENSTİTÜSÜ (Taslak) (1995)

1. AMAÇ:

1.1. Dünya üzerinde meydana gelen siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal, fiziksel ve doğal olayları(kozmolojik)günü gününe takip etmek, Hz.Kur’an gözü ile incelemek, tespitlerde bulunmak, Hz.Kur’an Ayetleri ile mukayeseli olarak yayınlamak.

1.2. Hz.Kur’an Mealini bütün insanlara intikal ettirmek;

Bunun için:

1.2.1. Hz Kur’an Türkçe meallerini bir araya getirmek, incelemek, aslına en uygun olanını tespit ederek yeni meal hazırlamak, bastırmak ve yayınlamak,

1.2.2. Yabancı dillerde hazırlanmış mealleri toplayarak incelemek, aslına en uygun olanı tespit ederek bastırıp dağıtmak,

1.2.3. Bütün mealler üzerindeki çalışmaları aralıksız devam ettirmek.

1.3. Bütün insanları ilgilendiren ayetleri bir araya getirerek her dilde yayınlamak.

2. YER:

Enstitü İstanbul’da faaliyet gösterir. Diğer ülkelerde amaca uygun bürolar açabilir.

3. KATILIM:

Din, dil, ırk, milliyet gözetmeksizin herkes enstitü’nün faaliyetlerine katılabilir.

4. GELİR KAYNAKLARI:

Yurtiçinden ve yurt dışından yapılan ayni ve nakdi bağışlardır.

5. ÜCRET:

Maddi, manevi katkılar ve bütün gayretler Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır.

Continue ReadingHZ. KUR’AN ENSTİTÜSÜ (Taslak) (1995)

End of content

No more pages to load