CİNLER:

Cinler Allah’a ortak koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştır. Bilgisizce O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Haşa! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir. (-6/100)

Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, “Ey Çin topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız”der.Onların, insanlardan olan dostları ise:”Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık” derler. Allah da buyurur ki: Allah’ın dilediği hariç, içinde ebedi kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabb’in hikmet sahibidir, bilendir. (-6/128)

Ey çin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mı! Derler ki: ” Kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.(-6/130)

Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yatattık.(-15/27)

Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi. (-27/39)

Sabah gidişi bir aylık mesafe,akşam dönüşü yine bir ayllık mesafe olan rüzgarı da Süleyman’a(onun emrine ) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabb’inin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık. (-34/12))

Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azab içinde kalmazlardı.(-34/14)

Hani cinlerden bir gurubu,Kuran’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur’anı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) “Susun” demişler, Kur’anın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdir. (-46/29)

Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekilerini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik. (-46/30)

Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.(-46/31)

Cinleri öz ateşten yarattı.(-55/15)

Ey insan ve Çin! Sizin de hesabınızı ele alacağız. (-55/31)

Hal bu iken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? (-55/32)

Ey Çin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz.(-55/33)

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (-55/34)

De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kuran’ı) dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, doğru yola ileten harikulade güzel bir Kur’an dinledik de ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabb’imize asla ortak koşmayacağız. (-72/1,2)

Hakikat şu ki, Rabbimizin şanı çok yücedir. O, ne eş ne de çocuk edinmiştir. (-72/3)

Doğrusu bizim beyinsiz olanımız (iblis veya azgın cinler), Allah hakkında pek aşırı yalanlar uyduruyormuş. (-72/4)

Halbuki biz, gerek insanlar gerekse cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler, sanmıştık. (-72/5)

Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını arttırırlardı. (-72/6)

Onlarda sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardır.(-72/7)

Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilere, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. (-72/8)

Halbuki, (daha önce) biz onu bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyecek bir alev huzmesi buluyor. (-72/9)

Bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü Murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi? (-72/10)

Gerçekten biz, – kimimiz salih kişiler, kimimiz ise bunlardan aşağıda olmak üzere- türlü türlü yollar tutmuştuk. (-72/11)

(Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah’ı aciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız.(-72/12)

Doğrusu biz, o hidayeti (Kur’anı) işitince ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne bir (ecrinin) eksikliğe uğratılmasından ne de haksızlık edilmesinden korkar. (-72/13)

İçimizde, (Allah’a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır. (-72/14)

Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır. (-72/15)

KIYAMET GÜNÜ

Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanacak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak. (-52/9,12)

Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve” süregelen bir sihir” derler.(-54/1,2)

Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler gibi yayılmış, O çağırana koşarak kabirlerinden çıkarlar. İnkârcılar:”Bu, zorlu gündür” derler. (-54/7,8)

Gök yarılıp da, Gül gibi kızardığı, yağ gibi eridiği zaman haliniz nice olur? (-55/37)

Ey inananlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, sizde üç sınıf olursunuz. (-56/4,7)

Sur’a bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar. (-69/13,15)

Gök yarılır; o gün düzeni bozulur.(-69/16)

Gök,o gün, erimiş maden gibi olur.(-70/8)

Dağlar da atılmış pamuğa döner. (-70/9)

Hiç bir dost diğer bir dostunu sormaz. (-70/10)

Kıyametin koptuğu gün, yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar, yumuşak kum yığını haline gelir. (-73/14)

Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: “Kaçacak yer nerede?” der. (-75/7,10)

Yıldızların ışığı giderildiği zaman, (-77/8)

Gök yarıldığı zaman,(-77/9)

Dağlar pamuk gibi atıldığı zaman, (-77/10)

Peygamberlere ümmetleri hakkında şahidlik vakitleri bildirildiği zaman. (-77/11)

Sur’a üfürüldüğü gün hepiniz bölük bölük gelirsiniz. (-78/18)

Gökler kapı kapı açılacaktır.(-78/19)

Dağlar yürütülüp serap olacaktır(-78/20)

O gün bir sarsıntı sarsar. (-79/6)

Peşinden bir diğeri gelir. (-79/7)

O gün kalpler titrer. (-79/8)

İnsanların gözleri yere döner. (-79/9)

Güneş dürülüp ışığı kalmadığı zaman; (-81/1)

Yıldızlar düşüp, söndüğü zaman; (-81/2)

Dağlar yürütüldüğü zaman; (-81/3)

Doğurması yaklaşmış develer başıboş bırakıldığı zaman; (-81/4)

Yabanı hayvanlar bir araya toplatıldığı zaman; (-81/5)

Denizler kaynaştırıldığı zaman; (-81/6)

Canlar bedenlerle birleştirildiği zaman; (-81/7)

Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman; (-81/8,9)

Amel defterleri açıldığı zaman ; (-81/10)

Gök yerinden oynatıldığı zaman; (-81/11)

Cehennem alevledirildiği zaman; (-81/12)

Cennet yaklaştırıldığı zaman; (-81/13)

İnsanoğlu önceden ne hazırladığını görecektir. (-81/14)

Gök yarıldığı zaman,(-82/1)

Yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman, (-82/2)

Denizler kaynaştığı zaman, (-82/3)

Kabirlerin içi dışa çıktığı zaman, (-82/4)

İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür. (-82/5)

ZULÜM VE ZALİMLER:

Allah kendisine mülk verdiği için şımararak Rbbi hakkında İbrahim ile tartışmaya giren (nemrut’u) görmedin mı! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sende onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez. (-2/258)

İnkar edip zulmedenleri Allah asla bağışlayacak değildir. Onları bir yola iletecek de değildir. (-4/168)

Tevrat’ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak,dişe dış. Yaralarda kısastır. Kim bunuq bağışlarsa kendisi için o keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir. (-5/45)

Yalan sözlerle Allah’a iftira edenden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler! (-6/21)

İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız. (-6/129)

……Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.(-6/135)

……Ve aralarından bir çağrıcı, Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun! Diye bağırır.(-7/44)

Onlar, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. Onlar ahireti de inkar edenlerdir. (-7/45)

Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi ? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez,(-9/109)

Kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir. Onlar Rablerine arz edilecekler, şahitler de: İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilinki, Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.(-11/18)

Onlara biz zulmetmedik! fakat onlar kendilerine zulmettiler…….(-11/101)

Evinde bulunduğu kadın, O’nun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve”Hadi gel!” dedi. O da” Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!” dedi. (-12/23)

Allah Teala sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapa sağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar. (-14/27)

……Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.(-46/10)

Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın fenalığından ( kurtulmak için) elbette bunları feda ederlerdi. Halbuki ( o gün ) onlar için, Allah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır.(-39/47)

BOZGUNCULUK:

Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde ( hak ) düzeni bozmaya çalışanların cezası ya ( acımadan ) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmelidir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. (-5/33)

Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın! insanlara eşyalarını eksik vermeyin! yeryüzünde bozgucular olarak dolaşmayın. (-11/85)

Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir. Ve kötü yurt onlarındır. ( cehennem) (-13/25)

İnkar edipte Allah yolundan alıkoyanlar varya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat arttıracağız. (-16/88)

İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. (-26/183)

Continue ReadingCİNLER:

MÜ’MİN

İman eden ve islam dinine inanan kimselerdir.
Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; (-23/1)
Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler; (-23/2)
Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler; (-23/3)
Onlar ki, zekatı verirler; (-23/4)
Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; (-23/5)
Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir. (-23/6)
Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. (-23/7)
Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler; (-23/8)
Ve onlar ki, namazlarına devam ederler. (-23/9)
İşte, asıl bunlar varis olacaklardır; (-23/10)
(Evet) Firdevs’e varis olan bu kimseler, orada ebedi kalıcıdırlar. (23/11)

Allah ile birlikte bir ilah daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terkedilmiş olarak kalırsın. (-17/22)
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “of!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. (-17/23)
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve:”Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse şimdi de sen onlara(öyle) rahmet et!” diyerek dua et. (-17/24)
Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir.Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.(-17/25)
Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. (-17/26)
Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür. (-17/27)
Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan,hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle. (-17/28)
Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma.Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun. (-17/29)
Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür. (-17/30)
Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur. (17/31)
Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur. (-17/32)
Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velisine (hakkını alması için) yetki verdik. Ancak bu veli de kısasta ileri gitmesin. Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacağını almıştır. (-17/33)
Yetimin malına , rüşdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir. (-17/34)
Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir. (-17/35)
Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül bunların hepsi ondan sorumludur. (-17/36)
Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. (-17/37)
Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin nezdinde sevimsizdir. (-17/38)
İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme; sonra kınanmış ve (Allah’ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın. (-17/39)

Continue ReadingMÜ’MİN

İMAN

-Allah’ın mevcudiyetini koşulsuz kabul etmek, O’nu sevmek ve Kur’an’ı Kerim yoluyla insanlara indirilenleri (vahyedilenleri) yerine getirmektir.
Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler).
Her biri Allah’a,
.meleklerine,
.kitaplarına,
.Peygamberlerine iman ettiler.
“Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler. (-2/285)

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir.
Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki,
.Allah’a,
.ahiret gününe,
.meleklere,
.kitaplara,
.peygamberlere inanır.
(Allah’ın rızasını gözeterek)
.yakınlara,
.yetimlere,
.yoksullara,
.yolda kalmışlara,
.dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar,
.namaz kılar,
.zekat verir.
.Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir.
.Sıkıntı,
.hastalık ve savaş zamanlarında sabreder.
İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Muttakiler ancak onlardır!

Continue ReadingİMAN

PEYGAMBERLER: Hz. MUHAMMED

Doğrusu biz seni Hak (Kur’an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu değilsin. (-2/119)
Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab’ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resul gönderdik. (-2/151)
Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygaberlerine iman ettiler. “Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler. (-2/285)
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah’a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükafatlandıracaktır. (-3/144)
Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitab ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler. (-3/164)
Kim Resul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik! (-4/80)
Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber’e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir. (-4/115)
Ey insanlar! Resul size Rabbinizden gerçeği getirdi (bunda şüphe yoktur), şu halde kendi iyiliğinize olarak (ona) iman edin. Eğer inkar ederseniz, göklerde ve yerde ne varsa şüphesiz hepsi Allah’ındır. (O’nun sizin inanmanıza ihtiyacı yoktur). Allah geniş ilim ve hikmet sahibidir. /-4/170)
Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kafirler topluluğuna rehberlik etmez. (-5/67)
Resule düşen (vazife), ancak duyurmadır. Allah açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir. (-5/99)
De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz? (-6/50)
Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi Peygamber’e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber’e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nur’a (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.
(-7/157)
De ki: Ey insanlar! Gercekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah’a ve ümmi Peygamber olan Resulüne-ki o, Allah’a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve O’na uyun ki doğru yolu bulasınız. (-7/158)
O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resulünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir. (-9/33)
Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. (-9/128)
Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez. (-10/47)
(De ki: bu Kitap) “Allah’tan başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesis ki ben, onun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müşdeleyiciyim. (-11/2)
Halbuki sen bunun için (peygamberlik görevini ifa için) onlardan bir ücret istemiyorsun. Kur’an, alemler için ancak bir öğüttür.(-12/104)
Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve yüce Kur’an’ı verdik. (-15/87)
De ki: Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım. (-15/89)
O gün her ümmetin içinden birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab’ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. (-16/89)
Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mubarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir. (-17/1)
De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlah’ınızın, sadece bir İlah olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın. (-18/110)
(Resulüm!) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. (-21/107)
(Resulüm!) Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. (-25/56)
“Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indirilmeli değil miydi?” derler. De ki: Mucizeler ancak Allah’ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. (-29/50)
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. (-33/40)
Allah ve melekleri,pegamber’e çok salevat getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin. (-33/56)
Allah ve Resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır. (-33/57)
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur.Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (-33/59)
Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (-34/28)
Hikmet dolu Kur’an hakkı için, (-36/2)
Sen şüphesiz peygamberlerdensin. (-36/3)
Doğru yol üzerindesin. (-36/4)
Bana müslümanların ilki olmam emrolundu. (-39/12)
De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek İlah olduğu vahy olunuyor. Artık O’na yönelin, O’ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline! (-41/6)
Eğer yüz çevirirlerse, bilesin ki biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman insan pek nankördür! (-42/48)
İşte böylece sana da emrimizle Kur’an’ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. … (-42/52)
De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. (-46/9)
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin Peygamber’e itaat edin . İşlerinizi boşa çıkarmayın. (-47/33)
Kim Allah’a ve Resulüne iman etmezse bilsin ki biz, kafirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır. (-48/13)
Allah’a ve Peygamberine düşman olanlar, işte onlar en aşağıların arasındadırlar. (58/20)
Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir. (58/21)
Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler. (61/6)
Ve sen,elbette yüce bir ahlak üzeresin. (-68/4)
Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, (-69/38,39)
Hiç şüphesiz o (Kur’an), çok şerefli bir elçinin sözüdür. (-69/40)
Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz! (-69/41)
Bir kahin sözü de değildir (o). Ne de az düşünüyorsunuz! (-69/42)
(O), alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. (-69/43)
Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, (-69/44)
Elbette onu kıskıvrak yakalardık. (-69/45)
Sonra onun can damarını koparırdık(onu yaşatmazdık). (-69/46)
Hiçbiriniz buna mani de  olamazdınız. (-69/47)
Doğrusu o (Kur’an),takva sahipleri için bir öğüttür. (-69/48)
İçinizde (onu) yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz. (-69/49)
Muhakkak o, kafirler için bir iç yarasıdır. (-69/50)
Ve o, gerçekten kat’i bilginin ta kendisidir. (-69/51)
O halde, ulu Rabbinin adını yüceltip noksanlıklardan tenzih et. (69/52)
O halde (Resulüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkar edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir. (-88/21,22,23,24,25,26.)
Kuşluk vaktine ve sükuna erdiğinde geceye yemin ederim ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı. (-93/1,2,3)
Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.(-93/4)
Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın. (-93/5)
O, seni yetim bulup barındırmadı mı? (-93/6)
Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi? (-93/7)
Seni fakir bulup zengin etmedi mi? (-93/8)
Öyleyse yetimi sakın ezme. (93/9)
El açıp isteyeni de sakın azarlama. (93/10)
Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an. (-93/11)
Biz senin göğsünü açıp genişletmedi mi? (-94/1)
Belini büken yükünü senden alıp atmadık mı? (-94/2,3)
Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi? (-94/4)
Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. (-94/5,6)
Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel. (-94/7,8)
(İşte o apaçık delil,) Allah tarafından gönderilen ve en doğru hükümleri havi tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir. (-98/2,3)

Continue ReadingPEYGAMBERLER: Hz. MUHAMMED

PEYGAMBERLER : Hz. İSA

Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime’yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa’dır. Mesih’tir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’ın kendisine yakın kıldıklarındandır.(-3/45)
O, salihlerden olarak beşikte iken ve yetişkinlik halinde insanlara (peygamber sözleri ile) konuşacak.
(-3/46)
Meryem: Rabbim! Dedi, bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona sadece”Ol!” der; o da oluverir. (-3/47)
(Melekler, Meryem’e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevtat’ı, İncil’i öğretecek. (-3/48)
O, İsrailoğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah’ın izni ile o kuş oluverir. Yine Allah’ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır. (-3/49)
Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helal kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah’tan korkun, bana da itaat edin.(-3/50)
Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O’na kulluk edin. İşte bu doğru yoldur. (-3/51)
İsa, onlardaki inkarcılığı sezince: Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? dedi. Havariler: Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler müslümanlarız, cevabını verdiler.(-3/52)
(Havariler:) Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber’e uyduk. Şimdi bizi (birliğini ve peygaberlerini tasdik eden) şahitlerden yaz, dediler. (-3/53)
(Yahudiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır.(-3/54)
Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni inkar edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kafirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim. (-3/55)
İnkar edenler var ya, onları dünya ve ahirette şiddetli bir azaba çarptıracağım; onların hiç yardımcıları da olmayacak. (-3/56)
İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükafatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez. (-3/57)
(Resulüm!) Bu söylenenleri biz sana ayetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz. (-3/58)
Allah nezdinde İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona “Ol!” dedi ve oluverdi. (-3/59)
Bir de inkar etmelerinden ve Meryem’in üzerine büyük bir iftira atmalarından; (-4/156)
Ve”Allah elçisi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük” demeleri yüzünden (onları lanetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. (-4/157)
Bilakis Allah  onu (İsa’yı) kendi nezdine Kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir. (-4/158)
Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara şahit olacaktır. (-4/159)
Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Alah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa mesih, ancak Allah’ın resulüdür, (o) Allah’ın, Meryem’e ulaştırdığı “kün: Ol” kelimesi (nin eseri) dir, O’ndan bir ruhtur. (O’nun tarafından gönderilmiş, yahut teyit edilmiş, yahut da Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur). Şu halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. “(Tanrı) üçtür” demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah’tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter. (-4/171)
Kendisinden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak peygaberlerin izleri üzerine, Meryem oğlu İsa’yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nur bulunmak, önündeki Tevrat’ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil’i verdik. (-5/46)
İncil’e inananlar, Allah’ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır. (-5/47)
Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kafir olmuş kimselerin sözlerine  benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan batıla) dödürülüyorlar! (-9/30)
(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih!i (İsa’yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilaha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır. (-9/31)
Ey iman edenler! (Biliniz ki), hahamlardan ve rahiplerden birçoğu ,nsanların mallarını haksız yollardan yerler ve (insanları) Allah yolundan engellerler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele! (-9/34)
(Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): “İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!” /-9/35)
Sonra bunların izinden ardarda peygaberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik, ona İncil’i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. Uydurdukları  ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır. (-57/27)
Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler. (-61/6)

Continue ReadingPEYGAMBERLER : Hz. İSA

PEYGAMBERLER : Hz. MUSA

Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu.(-4/164)
Bir zamanlar Musa, kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Allah’ın size (lütfettiği) nimetini hatırlayın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Alemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.
(-5/20)
Ey kavmim! Allah’ın size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa  girin ve arkanıza dömeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz.(-5/21)
Onlar şu cevabı verdiler: Ya Musa! Orada zorba bir toplum var; Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de hemen gireriz.(-5/22)
Korkanların içinden Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki kişi şöyle dedi: Onların üzerine kapıdan girin; oraya bir girdiniz mi artık siz zaferi kazanmışsınızdır. Eğer müminler iseniz Allah’a güvenin.(-5/23)
“Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu halde sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız” dediler.(-5/24)
Musa: “Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hakim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır” dedi.(-5/25)
Allah,”Öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme” dedi.(-5/26)
Sonra onların ardından Musa’yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkar ettiler; bak ki, fesatçıların sonu ne oldu!(-7/103)
Musa dedi ki: “Ey Firavun! Ben alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygaberim.(-7/104)
Allah hakkında gerçekten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size Rabbinizden açık bir delil getirdim; artık İsrailoğullarını benimle bırak!”(-7/105)
(Firavun) dedi ki: Eğer bir mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım.(-7/106)
Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!(-7/107)
Ve elini (cebinden) çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.(-7/108)
Firavunun kavminden ileri gelenler dediler ki: Bu çok bilgili bir sihirbazdır. Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?(-7/109,110)
Dediler ki: Onu da kardeşini de beklet; Şehirlere toplayıcılar (memurlar) yolla. Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.(-7/111,112)
Sihirbazlar Firavun’a geldi ve: Eğer üstün gelen biz olursak, bize kesin bir mükafat var mı? dediler.(-7/113)
(Firavun): Evet hem de siz mutlaka yakınlarımdan olacaksınız, dedi.(-7/114)
(Sihirbazlar), Ey Musa sen mi (önce) atacaksın, yoksa atanlar biz mi olalım? Dediler.(-7/115)
“Siz atın” dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler.(-7/116)
Biz de Musa’ya, “Asanı at!” diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
(-7/117)
Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları yok olup gitti.(-7/118)
İşte Firavun ve kavmi, orada yenildi ve küçük düşerek geri döndüler.(-7/119)
Sihirbazlar ise secdeye kapandılar.(-7/120)
“Musa ve Harun’un Rabbi olan alemlerin Rabbine inandık” dediler.(-7/121,122)
Firavun dedi ki:”Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde, halkını oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır. Ama yakında (başınıza gelecekleri) göreceksiniz!(-7/123)
Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım!” (-7/124)
Onlar: Biz zaten Rabbimize döneceğiz. Sen sadece Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, müslüman olarak canımızı al, dediler.
(-7/125,126)
Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: Musa’yı ve kavmini, seni ve tanrılarını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakacaksınız? (Firavun): “Biz onların oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz” dedi.(-7/127)
Musa kavmine dedi ki: “Allah’tan  yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona varis kılar. Sonuç (Allah’tan korkup günahtan) sakınanlarındır.”(-7/128)
Onlar da, sen bize  (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. (Musa),”Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak eder ve onların yerine sizi yer yüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar” dedi. (-7/129)
Andolsun ki, biz de Firavun’a uyanları ders alsınlar diye yıllarca kuraklık ve mahsül kıtlığı ile cezalandırdık.
(-7/130)
Onlara bir iyilik (bolluk) gelince,”Bu bizim hakkımızdır” derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler. (-7/131)
Ve dediler ki:”Bizi sihirlemek için ne mucize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.”(-7/132)
Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşere, kurbağlar ve kan gönderdik; yine de büyüklük tasladılar ve günahkar bir kavim oldular. (-7/133)
Azap üzerlerine çökünce, “Ey Musa! Sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et; eğer bizden azabı kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve muhakkak İsrailoğullarını seninle göndereceğiz” dediler.(-7/134)
Biz, ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı kaldırınca hemen sözlerinden dönüverdiler.(-7/135)
Biz de ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmamaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk.(-7/136)
Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi (yahudileri) de, içini bereketle doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Sabırlarına karşılık Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri bahçeleri helak ettik.(-7/137)
İsrailoğullarını denizden geçirdik, orada kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar. Bunun üzerine: Ey Musa! Onların tanrıları olduğu gibi, sen de bizim için bir tanrı yap! dediler. Musa: Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz, dedi. (-7/138)
Şüphesiz bunların içinde bulundukları (din) yıkılmıştır, yapmakta oldukları da batıldır. (-7/139)
Musa dedi ki: Allah sizi alemlere üstün kılmışken ben size Allah’tan başka bir tanrı mı arayayım? (-7/140)
Hatırlayın ki, size işkencenin en kötüsünü yapan Firavun’un adamlarından sizi kurtardık. Onlar oğullaınızı öldürüyorlar, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. İşte bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardır. (-7/141)
(Bana ibadet etmesi için) Musa’ya otuz gece vade verdik ve ona on gece daha ilave ettik; böylece Rabbi’nin tayin ettiği vakit kırk geceyi buldu. Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: Kavmimin içinde benim yerime geç, onları islah et, bozguncuların yoluna uyma. (-7/142)
Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tur’a) gelip de Rabbi onunla konuşunca “Rabbim! Bana (kendini göster) ; seni göreyim!” dedi. (Rabbi): “Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!” buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim,sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim. (-7/143)
(Allah) Ey Musa! Dedi, ben risaletlerimle (sana verdiğim görevlerde) ve sözlerimle seni insanların başına seçtim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol. (-7/144)
Nasihat ve herşeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bınları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim. (-7/145)
Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri ayetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar bütün mucizeleri göseler de iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum, onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir. (-7/146)
Halbuki ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar, yapmakta oldukları amellerden başka birşey için mi  cezalandırılırlar! (-7/147)
(Tur’a giden) Musa’nın arkasından kavmi, ziynet takımlarından, böğürebilen bir buzağı heykelini (tanrı) edindiler. Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol gösteriyor? Onu (tarı olarak) benimsediler ve zalimler oldular. (-7/148)
Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız! (-7/149)
Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce:”Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?” dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun’un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): “ Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!” dedi. (-7/150)
(Mua da) Ey Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kabul et. Zira sen merhametlilerin en  merhametlisisin! Dedi. (7/151)
Buzağıyı ( tanrı ) edinenler var ya, işte onlara mutlaka Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir alçaklık erişecektir. Biz iftiracıları böyle cezalandırırız. (-7/152)
Kötükler yaptıktan sonra ardından tevbe edip de iman edenlere gelince, şüphesiz ki o tevbe  ve imandan sonra, Rabbin elbette beğışlayan ve esirgeyendir. (-7/153)
Musa’nın öfkesi dinince levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet (haberi) vardı. (-7/154)
Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: “Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helak edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin!(-7/155)
Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüpesiz biz sana döndük. Allah  buyurdu ki: Kimi  dilersem onu  azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekatı vernlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım. (-7/156)
Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun’u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkar bir toplum oldular.(-10/75)
Katımızdan onlara hak (mucize) gelince:”Bu elbette apaçık bir sihirdir” dediler.(-10/76)
Musa: “Size hak geldiğinde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sinirbazlar iflah olmazlar” dedi.(-10/77)
Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz.(-10/78)
Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazları bana getirin!(-10/79)
Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi.(-10/80)
Onlar (iplerini) atınca, Musa dedi ki: “Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez.”(10/81)
“Suçluların hoşuna gimese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır.”(-10/82)
Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa’ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.(-10/83)
Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah’a inandıysanız ve O’na teslim olduysanız sadece O’na güvenip dayanın.(-10/84)
Onlar da dediler ki:”Allah’a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma (-10/85)  Ve bizi rahmetinle o kafirler topluluğundan kurtar!”(-10/86)
Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.(-10/87)
Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler). (-10/88)
(Allah): İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! Dedi. (-10/89)
Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) “Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı’dan başka tanrı olmadığına; ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!” dedi.(-10/90)
Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. (-10/91)
(Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte ınsanlardan bir çöğu, hakikaten ayetlerimizden gafildirler. (-10/92)
Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: “Durup dinlenmeyeceğim; ta ki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim.” (-18/60)
Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti.
(-18/61)
(Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi. (-18/62)
(Genç adam:) Gördün mü! dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum.  Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.(-18/63)
Musa: İşte aradığımız o idi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler. (-18/64)
Derken, kullarımızdan bir kul  buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. (-18/65)
Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı? dedi. (-18/66)
Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. (-18/67)
(İç yüzünü) karayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? (-18/68)
Musa: İnşallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem. (-18/69)
(O kul:) Eğer bana tabi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! dedi.(-18/70)
Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi.(-18/71)
(Hızır:) Ben sana benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi. (-18/72)
Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi.(-18/73)
Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın! (-18/74)
(Hızır:) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi. (-18/75)
Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın. (-18/76)
Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi. (-18/77)
(Hızır) şöyle dedi: “İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.” (-18/78)
“Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onlarin arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı.” (-18/79)
“Erkek çocoğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk.”(-18/80)
(Devam etti:) “Böylece istedik ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin.” (-18/81)
“Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabremediğin şeylerin iç yüzü budur.” (-18/82)
(Resulüm) Kitap’ta Musa’yı da an. Gerçekten o ihlas sahibi idi ve hem resul, hem de nebi idi.(-19/51)
Ona Tur’un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık.(-19/52)
Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun’u bir peygamber olarak armağan ettik.(-19/53)
(Resulüm!) Musa (olayının) haberi sana ulaştı mı? (-20/9)
Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm. Belki size bir meş’ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum, demişti. (-20/10)
Oraya vardığında kendisine tarafımızdan): Ey Musa! Diye seslenildi: (-20/11)
Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vadi Tuva’dasın! (-20/12)
Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver. (-20/13)
Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl. (-20/14)
Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes peşine koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyeceğim. (-20/15)
Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (kıyamete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun! (-20/16)
Şu sağ elindeki nedir, ey Musa? (-20/17)
O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır. (-20/18)
Allah: Yere at onu, ey Musa! Dedi. (-20/19)
Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızlı sürünen bir yılan değil mi! (-20/20)
Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız. (-20/21)
Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın. (-20/22)
Ta ki, sana, (böylece) en büyük ayetlerimizden bazılarını gösterelim. (-20/23)
Firavun’a git. Çünkü o iyice azdı. (-20/24)
Musa: Rabbim! Dedi, yüreğime genişlik ver. (-20/25)
İşimi bana kolaylaştır. (-20/26)
Dilimden (şu) bağı çöz. (-20/27)
Ki sözümü anlasınlar. (-20/28)
Bana ailenden bir de vezir (yardımcı) ver, (-29/29)
Kardeşim Harun’u. (-20/30)
Onun sayesinde arkamı kuvvetlendir. (-20/31)
Ve onu işime ortak kıl. (-20/32)
Böylece seni bol bol tesbih edelim. (-20/33)
Ve çok çok analım seni. (-20/34)
Şüphesiz sen bizi görmektesin. (-20/35)
Allah: Ey Musa! Dedi, istediğin sana verildi. (-20/36)
Andolsun biz sana bir defa daha lutufta bulunmuştuk. (-20/37)
Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik: (-20/38)
Musa’yı sandığa koy; sonra onu denize (Nil’e) bırak; deniz onu kıyıya atsın da, benim düşmanım ve onun düşmanı olan biri onu alsın. (Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden sevgi verdim. (-20/39)
Hani, kızkardeşin gidip”Ona bakacak birini size bulayım mı?” diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk olsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa! (-20/40)
Seni kendim için elçi seçtim. (20/41)
Sen ve kardeşin birlikte ayetlerimi götürün. Beni anmayı ihmal etmeyin. (-20/42)
Firavun’a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı.(-20/43)
Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar. (-20/44)
Dediler ki: Rabbimiz! Doğrusu biz, onun bize aşırı derecede kötü davranmasından yahut iyice azmasından endişe ediyoruz. (-20/45)
Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm. (-20/46)
Haydi, ona gin de deyin ki: Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını hemen bizimle birlikte gönder; onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir ayet getirdik. Kurtuluş, hidayete uyanlarındır. (-20/47)
Hakikaten bize vahyolundu ki: (Peygamberleri) yalanlayan ve yüz çevirenlere azap edilecektir. (-20/48)
Firavun: Rabbiniz de kimmiş, ey Musa? Dedi. (-20/49)
O da: Bizim Rabbimiz, herşeye  hilkatini (varlık ve özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir, dedi. (-20/50)
Firavun: Öyle ise, önceki milletlerin hali ne olacak? dedi. (-20/51)
Musa: Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yanındaki bir kitapta bulunur. Rabbim, ne yanılır ne de unutur, dedi. (-20/52)
O, yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. (-20/53)
Yeyiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah’ın kudretine ) işaretler vardır. (20/54)
Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız. (-20/55)
Andolsun biz ona (Firavun’a)bütün (bu) delillerimizi gösterdik; yine de yalanladı ve diretti. (-20/56)
Musa yiğitlik çağına erip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik.İşte güzel davrananları biz böylece mükafatlandırırız. (-28/14)
Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu. Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine, bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. (Bunun üzerine:)Bu şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık düşman, dedi. (-28/15)
Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı.Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O’dur. (-28/16)
Musa: Rabbim! Bana lutfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çıkmayacağım, dedi. (-28/17)
Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün,dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın! (-28/18)
Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek, düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen! (-28/19)
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim dedi. (-28/20)
Musa korka korka, (etrafı) gözetleyerek oradan çıktı. “Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar” dedi.(-28/21)
Medyen’e doğru yöneldiğinde: Umarım, Rabbim beni doğru yola iletir, dedi. (-28/22)
Musa, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu. Onların gerisinde de, (hayvanlarını) engelleyen iki kadın götdü. Onlara: Derdiniz nedir? Dedi. Şöyle cevap verdiler: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz ( onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da çok yaşlıdır.(-28/23)
Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lutfuna) muhtacım, dedi. (-28/24)
Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona (Hz. Şuayb’a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi. (-28/25)
(Şuayb’ın) iki kızından biri: Babacığım! Onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse,güçlü ve güvenilir olandır, dedi. (-28/26)
(Şuayb) dedi ki: Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden (işverenlerden) bulacaksın. (28/27)
Musa şöyle cevap verdi: Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek ki bana karşı husumet yok. Söylediklerimize Allah vekildir. (-28/28)
Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü-kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez. (28/76)
Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi,sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez. (-28/77)
Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi,demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkarlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir). (-28/78)
Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun’a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! Dediler. (28/79)
Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah’ın mükafatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir. (-28/80)
Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi. (-28/81)
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lutufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkarcılar iflah olmazmış! demeye başladılar. (-28/82)
İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet takva sahiplerinindir. (-28/83)
Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler. (-28/84)

Continue ReadingPEYGAMBERLER : Hz. MUSA

PEYGAMBERLER: Hz. YUSUF

Bir zamanlar Yusuf, babasına(Ya’kub’a) demişti ki: Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederken gördüm.(-12/4)
(Babası:) yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.(-12/5)
İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana(rüyada görülen) olayların yorumunu gösterecek ve daha önce ki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya’kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.(-12/6)
Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde,(almak) istiyenler için ibretler vardır.(-12/7)
(Kardeşleri) dediler ki: Yusuf’la kardeşi(Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir.(-12/8)
(Aralarında dediler ki:) Yusuf’u öldürün veya onu(uzak) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da(tevbe ederek) salih kimseler olursunuz!(-12/9)
Onlardan biri: Yuduf’u öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan biri onu alsın(götürsün), dedi.(-12/10)
Dediler ki:”Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysa ki biz onun iyiliğini istemekteyiz.(-12/11)
Yarın onu bizimle beraber(kıra) gönder de bol bol yesin(içsin), oynasın. Biz onu mutlaka koruruz.”(-12/12)
(Babaları) dedi ki: Onu götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım.(-12/13)
Dediler ki: Hakikaten biz(kuvvetli) bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten aciz kimseler sayılırız.(-12/14)
Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf’a: Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar(işin) farkına varmadan, kendilerine haber vereceksin, diye vahyettik.(-12/15)
Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.(-12/16)
Ey babamız! Dediler, biz yarışmak üzere uzaklaştık; Yusuf’u eşyamızın yanında bırakmıştık.(Ne yazık ki) onu kurt yemiş! Fakat biz doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın.(-12/17)
Gömleğinin üstünde sahte bir kan ile geldiler.(Ya’kub) dedi ki: Bilakis nefisleriniz size(kötü) bir işi güzel gösterdi. Artık(bana düşen) hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında(bana) yardım edecek olan, ancak Allah’tır.(-12/18)
Bir kervan geldi ve sucularını(kuyuya) gönderdiler, o da(gidip) kovasını saldı, (Yusuf’u görünce) “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.(-12/19)
(Kafile Mısır’a vardığında) onu değersiz bir paraya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.(-12/20)
Mısır’da onu satın alan adam, karısına dedi ki:”Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlat  ediniriz.” İşte böylece(Mısır’da adaletle hükmetmesi) ve kendisine(rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf’u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu(bunu) bilmezler.(-12/21)
(Yusuf) ergenlik çağına erişince, ona(isabetle) hükmetme(yeteneği) ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükafatlandırırız.(-12/22)
Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve “Haydi gel!”dedi. O da “(Haşa), Alah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!”(-12/23)
Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için(delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlaslı kullarımızdandı.(-12/24)
İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında onun kocasına rastladılar.Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir!(-12/25)
Yusuf: “Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi” dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır.”(-12/26)
“Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.”(-12/27)
(Kocası, Yusuf’un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadın): “Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür.”(-12/28)
“Ey Yusuf! Sen bundan(olanları söylemekten) vazgeç! (Ey kadın) sen de günahının affını dile! Çünkü sen günahkarlardan oldun.”(-12/29)
Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusuf’un sevdası onun kalbine işlemiş. Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz.(-12/30)
Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara davetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Her birine bir bıçak verdi. (Kadınlar meyveleri soyarken Yusuf’a): “Çık karşılarına!” dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini  kestiler ve dediler ki: Haşa Rabbimiz! Bu bir beşer değil…Bu ancak üstün bir melektir!(-12/31)
Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o,(bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürülenlerden olacaktır!(-12/32)
(Yusuf:) Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! Dedi.(-12/33)
Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir.(-12/34)
Sonunda(Aziz ve arkadaşları) kesin delilleri ğörmelerine rağmen(halkın dedikodusunu kesmek için yine de) onu bir zamana kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine uygun ğöründü.(-12/35)
Onunla birlikte iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyamda) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi. (-12/36)
(Yusuf dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir.
Şüphesiz ben Allah’a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım.Onlar ahireti inkar edenlerin kendileridir. (12/27)
Atalarım İbrahim, İshak ve Ya!kub’un dinine uydum. Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara olan lutfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.(-12/38)
Ey zindan arkadaşım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı?
(-12/39)
Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın, taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.(-12/40)
Ey zindan arkadaşım! (Rüyalarınıza gelince), biriniz(daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından(beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş(bu şekilde) kesinleşmiştir.(-12/41)
Onlardan, kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: Beni efendinin yanında an,(umulur ki beni çıkarır). Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyle(Yusuf), birkaç sene daha zindanda kaldı.(-12/42)
Kral dedi ki: Ben(rüyamda) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da  bana yorumlayın.(-12/43)
(Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz.
(-12/44)
(Zindandaki) iki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra(Yusuf’u) hatırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen(zindana) gönderin.(-12/45)
(Yusuf’un yanına gelerek dedi ki:) Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi!(Rüyada görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan(başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara(isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.(-12/46)
Yusuf dedi ki: Yedi sene adetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında(stok edip) bırakınız.(-12/47)
Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar(tohumluk) hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yeyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir.(-12/48)
Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara (Allah tarafından) yardım olunacak ve o yılda(meyvesuyu ve yağ) sıkacaklar.(-12/49)
(Adam bu yorumu getirince) kral dedi ki:”Onu bana getirin!” Elçi, Yusuf’a geldiği zaman, (Yusuf) dedi ki:”Efendine dön de ona: Ellerini kesen o kadınların zoru neydi? Diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir.”(-12/50)
(Kral kadınlara) dedi ki: Yusuf’un nefsinden murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi? Kadınlar, Haşa! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karısı da dedi ki:”Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.”(-12/51)
(Yusuf dedi ki): Bu, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah’ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını(herkesin) bilmesi içindir.(-12/52)
(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarıuorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.(-12/53)
Kral dedi ki: Onu bana getirin, onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca: Bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin, dedi(-12/54)
“Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben (onları) çok iyi korurum ve bu işi bilirim” dedi.(-12/55)
Ve böylece Yusuf’a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükafatını zayi etmeyiz.(-12/56)
İman edip de (kötülüklerden) sakınanlar için ahiret mükafatı daha hayırlıdır.(-12/57)
Yusuf’un kardeşleri gelip onun huzuruna girdiler, (Yusuf) onları tanıdı, onlar onu tanımıyorlardı.(-12/58)
(Yusuf) onların yüklerini hazırlayınca dedi ki:”Sizin bababir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafirperverlerin en iyisiyim.(-12/59)
Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek bir ölçek (erzak) yoktur, bana hiç yaklaşmayın!”(-12/60)
Dediler ki: Onu babasından istemeye çalışacağız, kuşkusuz bunu yapacağız.(-12/61)
(Yusuf) emrindeki gençlere dedi ki: Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri gelirler.(-12/62)
Babalarına döndüklerinde dediler ki: Ey babamız! Erzak bize yasaklandı. Kardeşimizi (Bünyamin’i) bizimle beraber gönder de (onun sayesinde) ölçüp alalım. Biz onu mutlaka koruyacağız.(-12/63)
Ya’kup dedi ki: Daha önce kardeşi (Yusuf)hakkında size ne kadar güvendiysem, Bunun hakkında da size ancak okadar güvenirim! (Ben onu sadece Allah’a emanet ediyorum); Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanların en merhametlisidir.(-12/64)
Eşyalatını açtıklarında sermayelerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Dediler ki: Ey babamız! Daha ne istiyoruz. İşte sermayemiz de bize geri verilmiş. (Onunla yine) ailemize yiyecek getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu (seferki aldığımız) az bir miktardır.(-12/65)
(Ya’kup) dedi ki: Kuşatılmanız (ve çaresiz kalma durumunuz) hariç, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah adına bana sağlam bir söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem! Ona (istediği şekilde) teminatlarını verdiklerinde dedi ki:Söylediklerinize Allah şahittir.(-12/66)
Sonra şöyle dedi: Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan (gelecek) hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. (Onun için) ben yalnız O’na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O’na dayansınlar.(-12/67)
Babalarının kendilerine emrettiği yerden (çeşitli kapılardan) girdiklerinde (onun emrini yerine getirdiler. Fakat bu tedbir) Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı; ancak Ya’kub içindeki bir dileği açığa vurmuş oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bilmezler.(-12/68)
Yusuf’un yanına girdiklerinde öz kardeşini yanına aldı ve”Bilesin ki ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme” dedi./-12/69)
(Yusuf) onların yükünü hazırladığı zaman maşrabayı kardeşinin yükü içine koydu! ( Kafile hareket ettikten) sonra bir tellal: Ey kafile! Siz hırsızsınız! diye seslendi.(-12/70)
(Yusuf’un kardeşleri) onlara dönerek: Ne arıyorsunuz? dediler.(-12/71)
Kralın su kabını arıyoruz; onu getirene bir deve yükü (bahşiş) var dediler. (İçlerinden biri:) Ben buna kefilim, dedi.(-12/72)
Allah’a andolsun ki, bizim yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz, dediler.(-12/73)
(Yusuf’un adamları) dediler ki: Peki, siz yalancıysanız bunun cezası nedir?(-12/74)”Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o (şahsa el koymak) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler.(-12/75)
Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusuf’a böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın kanununa göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak Allah’ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır.(-12/76)
(Kardeşleri) dediler ki:”Eğer o çaldıysa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yusuf bunu içinde sakladı, onlara açmadı. (Kendi kendine) dedi ki: Siz daha kötü durumdasınız! Allah, sizin anlattığınızı çok iyi bilir.(-12/77)
Dediler ki: Ey aziz! Gerçekten onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz.(-12/78)
Dedi ki: Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını yakalamaktan Allah’a sığınırız, o takdirde biz gerçekten zalim oluruz!(-12/79)
Ondan ümitlerini kesince, (meseleyi) gizli görüşmek üzere ayrılıp (bir kenara) çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın sizden Allah adına söz aldığını, daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya benim için Allah hükmedinceye kadar bu yerden asla ayrılmayacağım. O hükmedenlerin en hayırlısıdır.(-12/80)
Babanıza dönün ve deyin ki:”Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın  bekçileri değiliz.(-12/81)
(İstersen) içinde bulunduğumuz şehire (Mısır halkına) ve aralarında geldiğimiz kafileye de sor. Biz gerçekten doğru söylüyoruz”(-12/82)
(Babaları) dedi ki: “Hayır, nefizleriniz sizi (böyle) bir işe sürükledi. (Bana düşen) artık, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.”(-12/83)
Onlardan yüz çevirdi,”Ah Yusuf’um ah!” diye sızlandı ve kederini içine gömmesi yüzünden gözlerine boz geldi.(-12/84)
(Oğulları:) “Allah’a andolsun ki sen hala Yusuf’u anıyorsun. Sonunda ya hasta olacaksın ya da büsbütün helak olacaksın!” dediler.(-12/85)
(Ya’kub:) Ben sadece gam ve kederimi Allah’a arzediyorum. Ve ben sizin bilemiyeceğiniz şeyleri Allah tarafından (vahiy ile) biliyorum, dedi.(-12/86)
Ey oğullarım! Gidin de Yusuf’u ve kardeşini iyice araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.(-12/87)
Yusuf’un yanına girdiklerinde dediler ki: Ey aziz! Bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükafatlandırır.(-12/88)
Yusuf dedi ki: Siz, cahilliğiniz yüzünden Yusuf ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz?(-12/89)
Yoksa sen, gerçekten Yusuf musun? Dediler. O da: (Evet) ben Yusuf’um, bu da kardeşim. (Birbirimize kavuşmayı) Allah bize lütfetti. Çünkü kim (Allah’tan) korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah güzel davrananların mükafatını zayi etmez, dedi.(-12/90)
(Kardeşleri) dediler ki: Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış. Gercekten biz hataya düşmüşüz.(-12/91)
(Yusuf) dedi ki: “Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.”(-12/92)
“Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun,(gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin”(-12/93)
Kafile (Mısır’dan) ayrılımca, babaları (yanındakilere): Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yusuf’un kokusunu alıyorum! Dedi. (-12/94)
(Onlar da:) Vallahi sen hala eski şaşkınlığındasın, dediler. (-12/95)
Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne koyar koymaz (Ya’kub) görür oldu. Ben size:” Allah tarafından (vahiy ile) sizin bilemiyeceğiniz şeyleri bilirim” demedim mi! dedi. (-12/96)
(Oğulları) dediler ki: Ey babamız! (Allah’tan) bizim günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten günahkarlar idik. (-12/97)
(Ya’kub:) Sizin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O çok bağışlayan, pek esirgeyendir, dedi. (-12/98)
(Hep beraber Mısır’a gidip) Yusuf’un yanına girdikleri zaman, ana-babasını kucakladı,”Güven içinde Allah’ın iradesi ile Mısır’a girin!” dedi. (-12/99)
Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (Ona kavuştukları için) secdeye kapandılar. (Yusuf dedi ki:”Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (çok şey) lutfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lutfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (-12/100)
“Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat!” (-12/101)
İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin). (-12/102)

Continue ReadingPEYGAMBERLER: Hz. YUSUF

PEYGAMBERLER: Hz. İBRAHİM

Bir zamanlar Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önderyapacağım, demişti. “Soyundan da (önderler yap, ya Rabbi!)” dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez(onlar için söz vermem) buyurdu.(-2/124)
Biz, Beyt’i(Kabe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin(orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükü ve secde edenler için Evim’i temiz tutun,diye emretmiştik.(-2/125)
İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkımdan Allah’a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkar ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!(-2/126)
Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor,(şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; Şüphesiz sen işitensin, bilensin.(-2/127)
İbrahim’in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. (-2/130)
Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti. (-2/131)
Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Ya’kub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslam’ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz  (dedi). (-2/132)
(Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara:) Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim’in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi. (-2/135)
“Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbata indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk” deyin. (-2/136)
Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi.Siz hiç düşünmez misiniz? (-3/65)
İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartışınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, herşeyi bilir, siz ise bilmezsiniz. (-3/66)
İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değil idi. (-3/67)
İnsanların İbrahim’e en yakın olanı,ona uyanlar, şu Peygamber (Muhammed) ve (ona) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur. (-3/68)
De ki: Allah doğruyu söylemiştir. Öyle ise, hakka yönelmiş olarak İbrahim’in dinine uyunuz. O, müşriklerden değildi. (-3/95)
Şüphesiz, alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mabet), Mekke’deki (Kabe) dir. (-3/96)
Orada apaçık nişaneler, (ayrıca) İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse bilmelidir ki, Allah bütün alemlerden müstağnidir. (-3/97)
İbrahim, babası Azer’e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun?Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti. (-6/74)
Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekutunu gösteriyorduk. (-6/75)
Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi.Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi. (-6/76)
Ay’ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi. (-6/77)
Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. (-6/78)
Ben hanif olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. (-6/79)
Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz?Ben sizin O’na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabbim’in bir şey dilemesi hariç. Rabbim’in ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hala İbret almıyor musunuz? (-6/80)
Andolsunki elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjde getirdiler ve:”Selam (sana) “ dediler. O da “(Size de) selam” dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi. (-11/69)
Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki!(biz melekleriz).Lut  kavmine gönderildik.(-11/70)
O esnada hanımı ayakta idi ve(bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı, İshak’ın ardından da Ya’kub’u müjdeledik.(-11/71)
(İbrahim’in karısı:) Olacak şey değil! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey! Dedi.(-11/72)
(Melekler) dediler ki: Allah’ın emrine şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki O,övülmeye layıktır, iyiliği boldur.(-11/73)
İbrahim’den korku gidip kendisine müjde gelince, Lut kavmi hakkında(adeta) bizimle mücadeleye başladı.(-11/74)
İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah’a vermiş biri idi.(-11/75)
(Melekler dediler ki): Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Çünkü Rabbinin(azap) emri gelmiştir. Ve onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir!(-11/76)
Elçilerimiz Lut’a gelince, (Lut) onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da “Bu, çetin bir gündür” dedi.(-11/77)
Lut’un kavmi, koşarak onun yanına geldiler. Daha önce de o kötü işleri yapmaktaydılar. (Lut): “Ey kavmim! İşte şunlar kızlarımdır(onlarla evlenin); sizin için onlar daha temizdir. Allah’tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu!” dedi.(-11/78)
Dediler ki: Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin. (-11/79)
Keşke benim size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim! Dedi. (11/80)
(Melekler) dediler ki: Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vaadolunan (helak) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi? (-11/81)
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine  (balçıktan) pişirip istif edilmiş taşlar yağdırdık. (-11/82)
(O taşlar:) Rabbin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zalimlerden uzak değildir. (-11/83)
Andolsun biz İbrahim’e daha önce rüştünü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.(-21/51)
O, babasına ve kavmine: Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor? demişti.(-21/52)
Dediler ki: Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk.(-21/53)
Doğrusu siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz, dedi.(-21/54)
Dediler ki: Bize gerçeğimi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?(-21/55)
Hayır, dedi, sizin Rabbiniz, yarattığı göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna şahitlik edenlerdenim.
(-21/56)
Allah’a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım!(-21/57)
Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.(-21/58)
Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler.(-21/59)
(Bir kısmı:) Bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine İbrahim denilirmiş, dediler.(-21/60)
O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.(-21/61)
Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim? Dediler.(-21/62)
Belki de bu işi şu büyükleri yapmıştır. Hadi onlara sorun; eğer konuşuyorlarsa! dedi.(-21/63)
Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp(kendi kendilerine) “Zalimler sizlersiniz, sizler!” dediler.(-21/64)
Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların konuşmadığını pek ala biliyorsun, dediler.(-21/65)
İbrahim: Öyleyse, dedi, Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hala tapacak mısınız?(-21/66)
Size de, Allah’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?(-21/67)
(Bir kısmı:) Eğer iş yapacaksanız, yakın onu da tanrılarınıza yardım edin! dediler.(-21/68)
“Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!” dedik.(-21/69)
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.(-21/70)
Biz, onu ve Lut’u kurtararak, içinde cümle aleme bereketler verdiğimiz ülkeye ulaştırdık.(-21/71)
Ona(İbrahim’e), İshak’ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Ya’kub’u lütfettik; herbirini salih insanlar yaptık.(-21/72)
Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.(-21/73)
Şüphesiz İbrahim de onun(Nuh’un) milletinden idi.(-37/83)
Çünkü Rabbine kalb-i selim ile geldi.(-37/84)
Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti.(-37/85)
“Allah’tan başka bir takım uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?”(-37/86)”O halde alemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?”(-37/87)
Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.(-37/88) Ben hastayım, dedi.(-37/89)
Ona arkalarını dönüp gittiler.(-37/90)
Yavaşça putların yanına vardı.(Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? Dedi.(-37/91,92)
Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu(kırıp geçirdi.)(-37/93)
(Putperestler) koşarak İbrahim’e geldiler.(-37/94)
İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.(-37/95,96)
Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! Dediler.(-37/97)
Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.(-37/98)
(Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gosterecek. Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlat ver, dedi.(-37/99,100)
İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.(-37/101)
Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? Dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.(-37/102)
Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.(-37/103,104,105,106)
Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim’e selam! dedik.Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. (-37/107:111)

Continue ReadingPEYGAMBERLER: Hz. İBRAHİM

PEYGAMBERLER: Hz. N U H

Andolsun, biz Nuh’u kavmine elçi gönderdik. Onlara:”Ben (dedi), sizin için apaçık bir uyarıcıyım. (-11/25)
Allah’tan başkasına tapmayın! Ben, size (gelecek) elem verici bir günün azabından korkuyorum.”(-11/26)
Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: “biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz.Bizden, basit görüşle hareket eden alt tabakamızdan başkasının sana uyduğunu görmüyoruz.Ve sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılar olduğunuzu düşünüyoruz.”(-11/27)
(Nuh)dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbim tarafından (bildirilen) açık bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katından bir rahmet vermiş de bu size gizli tutulmuşsa, buna ne dersiniz? Siz onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız? (-11/28)
Ey kavmim! Allah’ın emirlerini bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum.Ben iman edenleri kovacak değilim; çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi, bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum.(-11/29)
Ey kavmim! Ben onları kovarsam, beni Allah’tan (onun azabından) kim korur? Düşünmüyor musunuz?(-11/30)
Ben size: “Allah’ın hazineleri benim yanımdadır” demiyorum,gaybı da bilmem.”Ben bir meleğim” de demiyorum.Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için,”Allah onlara asla bir hayır vermeyecektir” diyemem.Onların kalplerinde olanı, Allah daha iyi bilir.Onları kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum.(-11/31)
Dediler ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bize karşı mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen, kendisi ile bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir! (-11/32)
(Nuh) dedi ki: “Onu size ancak dilerse Allah getirir.Ve siz (Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz.(-11/33)
Eğer sizi Allah azdırmak istiyorsa, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdüm size fayda vermez.(Çünkü) O sizin Rabbinizdir. Ve (nihayet) O’na döndürüleceksiniz.” (-11/34)
(Resulüm!) Yoksa, “Bunu uydurdu”mu diyorlar? De ki” Eğer onu uydurduysam günahım bana aittir. Fakat ben sizin işlediğiniz günahtan uzağım.” (-11/35)
Nuh!a vahyolundu ki: Kavminden iman etmiş olanlardan başkası artık (sana) asla inanmayacak. Öyleyse onların işlemekte olduklarından (günahlarından) dolayı üzülme. (-11/36)
Gözlerimizin önünde ve vahyimiz (emrimiz) uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana  (bir şey) söyleme! Onlar mutlaka boğulacaklardır! (-11/37)
Nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler ise, yanına her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Dedi ki “Eğer bizimle alay ediyorsanız, bilin ki siz nasıl alay ediyorsanız biz de sizinle alay edeceğiz! (-11/38)
Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz.” (-11/39)
Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh’a dedik ki:”( Canlı çeşitlerinin) her birinden iki eş ile –(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!” Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti. (-11/40)
(Nuh) dedi ki: “ Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de , durması da Allah’ın adıyladır.Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (-11/41)
Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakıa bulunan oğluna: Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kafirlerle beraber olma! Diye seslendi.(-11/42)
Oğlu: Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım, dedi. (Nuh):”Bugün Allah’ın emrinden(azabından), merhamet sahibi Allah’tan başka koruyacak kimse yoktur” dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.(-11/43)
(Nihayet) “Ey yer suyunu yut! Ve ey gök(suyunu) tut!” denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de) Cudi (dağının) üzerine yerleşti. Ve: “O zalimler topluluğunun canı cehenneme!” denildi.(-11/44)
Nuh Rabbine dua edip dedi ki: “Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.”(-11/45)
Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.(-11/46)
Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!(-11/47)
Denildi ki: Ey Nuh!Sana ve seninle beraber olan ümmetlere bizden selam ve bereketlerle(gemiden) in! Kendilerini(dünyada) faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabın dokunacağı ümmetler de olacaktır.(-11/48)

Andolsun ki biz Nuh’u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.(-29/14)
Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu alemlere bir ibret yaptık.(-29/15)

Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık.(-54/11)
Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.(-54/12)
Nuh’u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.(-54/13)
İnkar edilmiş olana(Nuh’a) bir mükafat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.(-54/14)
Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yokmudur?(-54/15)
Benim azabım ve uyarılarım nasılmış!(-54/16)

Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh’u kendi kavmine gönderdik.(-71/1)
Nuh şöyle dedi: Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben sizi, “Allah’a kulluk edin; O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin(muahaze etmeden yaşatsın)” diyerek apaçık uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah’ın tayin ettiği vade gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!(-71/2,3,4)
(Sonra NuhJ Rabbim! Dedi, doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim;(-71/5)
Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı.(-71/6)
Gerçekten de,(imana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.(-71/7)
Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum.(-71/8)
Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum.(-71/9)
Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.(-71/10)
(Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,(-71/11)
Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.(-71/12)
Size ne oluyor ki, Allah’a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?(-71/13)
Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.(-71/14)
Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenktar olarak nasıl yaratmış!(-71/15)
Onların içinde ayı bir nur kılmış, güneşi de bir çerağ yapmıştır.(-71/16)
Allah, sizi de yerden ot(bitirir) gibi bitirmiştir.(-71/17)
Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkarıcaktır.(-71/18)
Allah, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır.(-71/19,20)
(Öğütlerinin fayda vermemesi üzerine) Nuh: Rabbim! Dedi, doğrusu bunlar bana karşı geldiler de, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka işe yaramayan kimseye uydular.(-71/21)
Bunlar da, büyük hileler, büyük desiseler kurdular! (-71/22)
Ve dediler ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın; hele Ved’den, Suva’dan, Yeğus’tan ve Nesr’den asla vazgeçmeyin! (-71/23)
(Böylece) onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin şaşkınlıklarını arttır! (-71/24)
Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah’a karşı yardımcılar da bulamadılar. (-71/25)
Nuh: “ Rabbim! Dedi, yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma!” (-71/26)
“Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler).” (-71/27)
“Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helakını arttır.” (-71/28)

Continue ReadingPEYGAMBERLER: Hz. N U H

PEYGAMBERLER: Hz. ADEM

Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? Dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.(-2/30)
Allah Ademe bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.(-2/31)
Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan ancak sensin, dediler.(-2/32)
(Bunun üzerine:) Ey Adem! Eşyanın isimlerini meleklere anlat dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semavat ve arzda görülmeyenleri(oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.(-2/33)
Hani biz meleklere(ve cinlere): Adem’e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kafirlerden oldu.(-2/34)
Biz: Ey Adem! Sen ve eşin(Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de  kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.(-2/35)
Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları(cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerlerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.(-2/36)
Bu durum devam ederken Adem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden vemerhameti bol olandır.(-2/37)
Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tabi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.(-2/38)
İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedi kalırlar.(-2/39)

Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), “Andolsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder” dedi(ve ekledi:)(-5/27)
Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan(bile) ben, sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allahtan korkarım”.(-5/28)
“Ben istiyorum ki, sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın; zalimlerin cezası işte budur.”(-5/29)
Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü: Bu yüzden de kaybedenlerden oldu.(-5/30)
Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Katil kardeş) “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar da olamadım mı ki, kardeşimin cesedini gömeyim” dedi ve ettiğine yananlardan oldu.(-5/31)

Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Adem’e secde edin! diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.(-7/11)
Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.(-7/12)
Allah: Öyle ise,”in oradan!” Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! Çünkü sen aşağılıklardansın! Buyurdu.(-7/13)
İblis: Bana,( insanların) tekrar dirilecekleri güne kadarmühlet ver, dedi.(-7/14)
Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.(-7/15)
İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.(-7/16)
“Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!” dedi.(-7/17)
Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!(-7/18)
(Allah buyurdu ki): Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.(-7/19)
Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.(-7/20)
Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.(-7/21)
Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? Diye nida etti.(-7/22)
(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.(-7/23)
Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu.(-7/24)
“Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve orada(dirilip) çıkarılacaksınız” dedi.(-7/25)
Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi…İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar(diye onları indirdi).(-7/26)

Continue ReadingPEYGAMBERLER: Hz. ADEM

End of content

No more pages to load