TAKVA.

O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.(-2/2)

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.(-2/3)

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.(-2/4)

İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.(-2/5)

(Resulüm!) De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takva sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah’ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür.(-3/15)

Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!(-3/133)

O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.(-3/134)

Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.(-3/135)

İşte onların mükafatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükafatı ne güzelir!(-3/136)

O zaman inkar edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçilerine ve müminlere sükunet ve güvenini indirdi, onların takva sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.(-48/26)

Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman günahı, düşmanlığı ve Peygamber’e karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah’tan korkun.(-58/9)

Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).(-7/26)

Continue ReadingTAKVA.

İLİM.

Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun (Kur’an’ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve O’nu tevil etmek için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek payeye erişerler ise; hepsi Rabb’imiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.(-3/7)

Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler,namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükafat vereceğiz.(-4/162)

Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun.(-16/43)

De ki: Siz ona ister inanın, ister inanmayın; şu bir gerçek ki bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kur’an) okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar.(-17/107)

Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O’nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur’an’ı (okumakta) acele etme ve “Rabbim, benim ilmimi artır” de.(-20/114)

Bir de, kendilerine ilim verilenler, onun (Kur’an’ın) hakikaten Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah iman edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir.(-22/54)

Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah’ın mükafatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.(-28/80)

İşte biz,bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.(-29/43)

İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak alimler, Allah’tan (gereğince) korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır.(-35/28)

Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkârcı gibi) midir? (Resulüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.(-39/9)

Ey iman edenler! Size “Meclislerde yer açın” denilince yer açın ki Allah da size genişlik versin. Size “Kalkın” denilince de kalkın ki Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.)-58/11)

Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.(-96/1,2)

Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir.(-96/3,4,5)

Continue ReadingİLİM.

TİCARET, ALIŞ- VERİŞ.

Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize boçlandığınız vakit onu yazın. Bir katip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir katip Allah’ın kedisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. ….(-2/282)

Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.(-4/29)

Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğinizzaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti.(-6/152)

Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür.(-17/30)

Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir.(-17/35)

Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.(-24/37)

Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.(-26/181)

Doğru terazi ile tartın.(-26/182)

İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.(-26/183)

Davut: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. ….(-38/24)

Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın.(-55/9)

Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu,sizin için daha hayırlıdır .(-62/9)

Namaz kılınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin.Allah’ı çok zikredin;umulur ki kurtuluşa erersiniz.(-62/10)

Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar .
De ki: Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır . Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. (-62/11)

İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam , onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan yapan hilekarlara yazıklar olsun! (-83/1,2,3)

Continue ReadingTİCARET, ALIŞ- VERİŞ.

DÖRT BÜYÜK MELEK.

CEBRAİL: Bütün peygamberlere vahiy getirmekle görevli melek.

Andolsun biz Musa’ya Kitab’ı verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da mucizeler verdik. Ve O’nu, Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. (Ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe, ona karşı büyüklük tasladınız. (Size gelen) peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz.(-2/87)

Kim, Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcı kafirlerin düşmanıdır.(-2/98)

De ki: Onu, Mukaddes Ruh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanların doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabb’in katından hak olarak indirdik(-16/102)

(Resulüm!) Onu Ruhu’l-emin (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine indirmiştir.(-26/193,194,195)

O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi (Allah’ın) katında itibarlı bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür.(-81/19,20)

MİKAİL: Tabiat olaylarını düzenleyen melek.

Kim, Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa bilsin ki Allah’da inkârcı kafirlerin düşmanıdır.(-2/98)

İSRAFİL: Sur’a üfleyen melek.

Sur’a üfürüldüğü gün,-Allah’ın diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O’na gelirler.(-27/87)

Nihayet Sur’a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.(-36/51)

Artık Sur’a bir defa üflendiği, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirilerine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur (kıyamet kopar).(-69/13,14,15)

AZRAİL: İnsanların canını almakla görevli melek.

O, kullarının üstünde yegane kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.(-6/61)

Allah’a iftira eden ya da O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Onların kitaptaki nasipleri kendilerine erişecektir. Sonunda elçilerimiz (melekler) gelip canlarını alırken “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduğunuz tanrılar nerede?” derler. (Onlar da) “Bizden sıvışıp gittiler” derler. Ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler.(-7/37)

De ki: Size vekil kılınan (bu konuda görevlendirilen) ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.(-32/11)

Continue ReadingDÖRT BÜYÜK MELEK.

KİRAMEN KATİBİN MELEKLERİ – SUR – AMEL DEFTERLERİ

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.(-50/16)

İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.(-50/17)

İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.(-50/18)

SUR:

O günde Sur’a üflenir ve biz o zaman günahkarları, gözleri (korkudan) gömgök bir halde mahşerde toplarız.(-20/102)

Sur’a üfürüldüğü gün, -Allah’ın diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O’na gelirler.(-27/87)

Nihayet Sur’a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.(-36/51)

Sur’a üflenince,Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!(-39/68)

Sur’a üfürülür; işte bu, geleceği vadedilen gündür.(-50/20)

Artık Sur’a bir defa üflendiği, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur (kıyamet kopar).(-69/13,14,15)

O Sur’a üfürüldüğü zaman var ya,(-74/8)

İşte o gün zorlu bir gündür.(-74/9)

Kafirler için (hiç de) kolay değildir.(-74/10)

Amel defterleri arkalarından verilenler:

Kimin de kitabı arkasından verilirse, derhal yok olmayı isteyecek; alevli ateşe girecektir. Zira o, (dünyada) ailesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı.(-84/10,11,12,13)

O hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sandı.(-84/14)

Oysa gerçekten Rabbi onu görüyordu.(-84/15)

Amel defterleri sağ yanından verilenler:

Her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar.(-17/71)

Kitabı sağ tarafından verilen: Alın, kitabımı okuyun; doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum, der.(-69/19,20)

Artık o, meyveleri sarkmış yüce bir cennette hoşnut kalacağı bir hayat içindedir.(-69/21,22,23)

(Onlara denir ki:) geçmiş günlerde işlediklerinize (iyi amellerinize) karşılık, afiyetle yeyin, için.(-69/24)

Amel defterleri sol yanından verilenler:

Kitabı sol tarafından verilene gelince, o: Keşke, der, bana kitabım verirmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!(-69/25,26)

Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi!(-69/27)

Malım bana hiç fayda sağlamadı;(-69/28)

Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.(-69/29)

Continue ReadingKİRAMEN KATİBİN MELEKLERİ – SUR – AMEL DEFTERLERİ

MEYVE – SEBZE – TAHIL.

Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinmeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz. Musa ise: daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi.İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu musibetler (onların başına), Allah’ın ayetlerini inkara devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi.Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir.(-2/61)

O, gökten su indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de kendisinde üstüste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır.(-6/99)

Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O’dur. Herbiri meyve verdiği zaman meyvesinden yeyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekat ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.(-6/141)

Yeryüzünde birbirine komşu kïtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.(-13/4)

(Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.(-16/11)

Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki hem de güzel gıdalar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.(-16/67)

Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.(-23/19)

Tür-i Sina’da da yetişen bir ağaç daha meydana getirdik ki, bu ağaç hem yağ hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri (zeytin) verir.(-23/20)

Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.(-24/35)

Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık.(-36/34)

Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.(-50/10,11)

Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları vardır.(-55/11)

İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar vardır.(-55/68)

Şüphesiz takva sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kaseler vardır.(-78/31,32,33,34)

Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık. Sonra toprağı göz göz yardık da oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. (Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.(-80/25,26,27,28,29,30,31,32)

İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.(-95/1,2,3,4,5.)

Continue ReadingMEYVE – SEBZE – TAHIL.

ŞEYTAN (İBLİS).

Hani biz meleklere (ve cinlere): Adem’e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve bùyüklük tasladı, böylece kafirlerden oldu.(-2/34)

Ey iman edenler!Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.(-5/90)

Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?(-5/91)

Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Adem’e secde edin! diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler O secde edenlerden olmadı.(-7/11)

Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.(-7/12)

Allah: Öyle ise, “İn oradan!” Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu.(-7/13)

İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi.(-7/14)

Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.(-7/15)

İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.(-7/16)

“Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!” dedi.(-7/17)

Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!(-7/18)

(Allah buyurdu ki): Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşip dilediğiniz yerden yeyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.(-7/19)

Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.
(-7/20)

Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.(-7/21)

Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nida etti.(-7/22)

Ey Adem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dosları kıldık.(7/27)

O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.(-7/30)

Onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlatlarına ortak ol, kendilerine vaadlerde bulun. Şeytan,insanlara,aldatmadan başka bir şey vadetmez.(-17/64)

Şurası muhakkak ki, benim (ihlaslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır.(Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter.(-17/65)

Continue ReadingŞEYTAN (İBLİS).

BATIL İNANÇLAR

Batıl inançlar; mantıksal bir temele dayanmayan, gerçekle bir ilişkisi bulunmayan inanç ve davranışlardır.
Batıl inançların çağdaş bilim ve sahih dini anlayışla çatışmaları en önemli özellikleridir.

Batıl inanç ve hurafelerin en yaygın olduğu alanların başında:
.Aile,
.Uğur- uğursuzluk,
.Cenaze,
.Şifa,
.Türbe-Yatır,
.Baht açılması,
.Nazar,
.Adak kurbanı,
.Misafir,
.Sihir,
.Büyü,
.Fal,
.Muska,
.Ay ve güneş tutulması,
gelmektedir. (Diyanet Vakfı Yayınları)

Bütün bu saydıklarımızla mücadele etmenin en sağlıklı ve ilmi yolu kanaatimizce;
Kur’an’ın Türkçe Mealinin ülkemizdeki müslümanların okuması ve O’nu hayatının en önemli rehberi görmesiyle mümkün olabilir. Çareyi Türkçe Meal dışında aramamak lazımdır. Bunun dışındaki aramalar abesle iştigal emek demektir.
Laik devlet Kur’an’ın Mealini, ana okuldan başlayarak ünüversiteyi bitirinceye kadar eğitim müfredatına dahil etmelidir. Meseleyi kökünden çözecek yolda budur.
609 senesinden günümüze kadar bu yapılmamışsa neticesi, bugün varılan noktadır ve çok acıdır.

Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.(-12/2)

Ve böylece biz O’nu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden, sonra, onların arzularına,(işte o zaman) Allah tarafından senin ne bir dostun ne de koruyucun vardır.(-13/37)

(Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O,güç ve hikmet sahibidir.(-14/4)

Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab’a yabancı dilden (kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur’an’da ne söylendiğini anlamıyorlar.)-41/44)

Apaçık Kitab’a andolsun ki biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur’an kıldık.(-43/2,3)

Continue ReadingBATIL İNANÇLAR

DEVLET YÖNETİMİ.

Devlet yönetiminde başlıca üç erk vardır.

Yasama erk’i

Yürütme erk’i

Yargı erk’i

Yasama erk’i; Ülkenin yönetilebilmesi için gereken kanun ve yönetmelikleri hazırlar ve kabul eder.
Yürütme erk’i; Yasama organınca hazırlanan kanun ve yönetmeliklerle ülkeyi yönetir.
Yargı erk’i; Yasamanın kabul ettiği kanun ve yönetmeliklerin, hükümet tarafından uygulanmasına teknik bakımdan yardımcı olur. Siyasete bulaşmadan tarafsız olarak hizmet verir.

1960,1980 darbeleri ve 1997 post modern müdahale, yasama ve yürütmeyi devre dışı bırakarak, yürütmenin başı başbakana bağlı ve siyetle iştigal etmemesi gereken silahlı kuvvetler ve bazı yargı organlarının işbirliği ile gerçekleştirilmiş, yasama ve yürütme erk’leri işlevsiz hale getirilmiş, devlet düzeni temelden çökertilmiş ve halkın iradesi dışında bir yapıya dönüştürülmüştür.

SİYASET:
Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıdır.
Belli bir toplumda çatışma olan çıkarların uzlaşması faaliyetidir. Yönetim erk’inin elde bulunması ile gerçekleştirilir.
Devlet işlerini düzenlemede ve yürütmede görevli bireyler:
.Ahlaklı olmalı,
.Yalan söylememeli,
.Şahsi çıkarlarından uzak durmalı,
.Devlete hizmet etmeyi kutsal bir görev kabul etmeli,
.Ülkesine hizmet etmeyi, her türlü çıkarının üstünde tutabilmeli,
.Bütün faaliyetlerinin hesabını öldükten sonra vereceğini asla aklından çıkarmamalı,
.Uluslar arası ilişkilerde ülkesinin çıkarlarını ve ali menfaatlerini korumak için gerektiğinde Allah’a sığınacak yalan dahi söyleyebilmelidir.

Kur-an’ı Kerim Ayetleri:

İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.(-3/66)

Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü,hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tastamam verilir.(-3/161)

Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da
ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.(-4/85)

Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece
getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.(-6/160)

Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşlarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ùlke, helâke müstahakolur; biz de orayı darmadağın ederiz.(-17/16)

Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.(-17/36)

Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.(-17/37)

Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler;(-23/3)

Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır.(-70/19)

Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder.(-70/20)

Ona imkan verildiğinde ise pinti kesilir.(-70/21)

Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline! O ki, mal toplamış ve
onu sayıp durmuştur.(-104/1,2)

Continue ReadingDEVLET YÖNETİMİ.

Hz.DAVUD VE OĞLU Hz. SÜLEYMAN

Sonunda Allah’ın izniyle onları yendiler. Davud da Calut’u öldürdü. Allah ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti. Eğer Allah’ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir.(-2/151)

Biz Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, esbata (torunlara), İsa’ya, Eyyub’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.(-4/163)

İsrailoğullarından kafir olanlar, Davut ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır.(-5/78)

Davud ve Süleyman’ı da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hükümveriyorlardı: bir gurup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik.(-21/78)

Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman’a biz anlatmıştık. Biz, onların her birinehüküm (hükümdarlık, peygaberlik) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yaptık.(-21/79)

Ona, savaş sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh yapmayı öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
(-21/80)

Süleyman’ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgarı verdik; O’nun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğrü ederdi. Biz herşeyi biliriz.(-21/81)

Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden (ve inciler çıkaran) ve bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.(-21/82)

Andolsun ki biz, Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar: Bizi, mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a ham olsun, dediler(-27/15)

Süleyman Davud’a varis oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.(27/16)

Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. “Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin” dedik. Ona demiri yumşattık.(-34/10)

Geniş zırhlar imal et, dokumasını ölçülü yap. (Ey Davud hanedanı!) İyi işler yapın. Kuşkusuz ben, yaptıklarınızı görmekteyim, diye (vahyettik).(-34/11)

Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rùgarı da Süleyman’a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabb’inin izniyle cinlerden bir kısmı, O’nun önünde çalışırdı. Onlardan kim emri izden sapsa, ona alevli azabı tattırdık.(-34/12)

Onlar Süleyman’a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!(-34/13)

Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.(-34/14)

(Resulüm!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud’u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah’a yönelirdi.(-38/17)

Doğrusu biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları,toplu halde kuşları O’nun emri altına vermiştik. Hepsi O’na yönelmiştir.(-38/18,19)

Onun hükümdarlığını kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik.(-38/20)

(Ey Muhammed!), Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp, Davud’un yanına girmişler di de Davut onlardan korkmuştu.”Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hùkmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster” dediler.(-38/21,22)

( Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. O’nun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken “Onu da bana ver” dedi ve tartışmada beni yendi.(-38/23)

Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah’a yöneldi.(-38/24)

Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.(-38/25)

Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Heva ve hevese uyma, sonra bu seni Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.(-38/26)

Biz Davud’a Süleyman’ı verdik. Sùleyman ne gùzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi.(-38/30)

Andolsun biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü.(-38/34)

Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.(-38/35)

Bunun üzerine biz de, istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgarı, bina Kur’an ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı yaratıkları onun emrine verdik.(-38/36,37,38)

“İşte bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır” dedik.(-38/39)

Doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.(-38/40)

Continue ReadingHz.DAVUD VE OĞLU Hz. SÜLEYMAN

End of content

No more pages to load