ZİRAATE ELVERİŞLİ TOPRAKLAR (1995)

İnsanoğlunun yaşamını devam ettirebilmesi için bütün ihtiyaçları (yeme, içme, örtünme, korunma, barınma gibi…) Allah tarafından var edilmiş ve onun istifadesine sunulmuştur. Adem’den kıyamete kadar devam edecek zaman içinde; Allah, canlıların hayatiyetlerini devam ettirebilmeleri için gerek duyulan bütün şeyleri ve ortamları da aynı zamanda meydana getirmiştir. Dünyanın hangi noktasını ele alırsanız alın (kutupları, ekvatoru, gökleri, denizleri ve derinliklerini) bunların tamamen gerçek olduğunu, her düşünen kimse kolaylıkla müşahede edebilir. Hal böyle iken, insanlar açlık sebebiyle ölüyorlarsa, bu diğer insanların bencilliği, ayıbı ve günahıdır. Dünyanın herhangi bir yerinde canlıların yaşamlarını devam ettirmeleri mümkün olmayabilir. Bu durum karşısında hayvanlar daha verimli topraklara göç ederek rızıklarını temin edebilirler. Halbuki diğer tarafta, insanoğlunun kendine göre ortaya koyduğu usuller (ülkeler arasındaki sınırlar vs.) ve vurdumduymazlığı nedeniyle, açlık tehlikesiyle karşılaşan topluluklar; ziraata elverişli topraklara göç edememekte ve büyük ölçüde ölümlere maruz kalmaktadırlar. Bunu önlemenin yolu; bu gibi bölgelerdekilere, ziraata elverişli topraklara göç etmelerine imkan vermek, onları bu verimsiz bölgelerden kurtarmaktır. Günahların en büyüğü Allah’a eş koşmak olduğuna göre, herhalde ikincisi hayatın israf üzerine devam ettirilmesidir. İsraf etmenin başında; senede üç veya dört kez ürün veren bölgelere, fabrikalar ve meskun mahaller inşası gelmektedir. Buna karar verenler ve yapanlar, her kim olursa olsun vebal altındadır, bilerek, bilmeyerek günah işlemektedirler. Zira Allah, ziraata elverişli yerleri insanların ve canlıların rızıklarını temin etmeleri için var etmiştir. -(14/37) “Rabbimiz, Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılmaları için, Senin kutsal evinin yanında, ziraate elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz, insanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır.” Görüldüğü gibi, Allah dünya üzerindeki ilk evini, kutsal KABE’yi ziraata elverişsiz bir vadiye inşa ettirmiş ve İbrahim de çocuklarından kimini oraya yerleştirmiştir. Bu üç kelimede, düşünen insanlar için ibretler vardır. 1960’larda Bursa ovası, 30 sene sonra, aynı hata tekrarlanarak, 1990’larda Adapazarı ovası otomotiv sanayinin hışmına uğramış ve ilerde telafisi mümkün olmayan, ziraata elverişli toprakların katliamına göz yumulmuştur. SON SÖZ: GAP projeleri uygulanırken ve bu gibi diğer çalışmalar yapılırken ziraata elverişli toprakların israf edilmemesini, bütün insanların hizmetine sunulmasını, sanayi tesislerinin, alt yapılarının ve meskun mahallerin biraz külfetle de olsa ziraata elverişli olmayan topraklar üzerinde planlanmasını ve inşasını, insanoğlunun rızkının sağlanmasına birinci önceliğin verilmesini, konforun ise rızık israfına yer vermeyecek şekilde gerçekleştirilmesini ilgililerden yetkililerden her zaman beklemeliyiz.

Continue ReadingZİRAATE ELVERİŞLİ TOPRAKLAR (1995)

İNSAN EVRENSELDİR (1995)

İnsanoğlu Yaradanından ötürü dünya üzerinde evrenseldir çünkü o, Allahın yeryüzündeki halifesidir. Bu sebeple insanoğlunun; komünizm faşizm, sosyalizm, kapitalizm, liberalizm, maoizm veya Kemalizm gibi dar kalıplar içinde algılamak, evrensellik olgusunu izm’li ideolojilerle cendereye sokmak onun doğuştan var olan fıtratı ile bağdaştırılamaz. Bütün bu izm’leri bilim haline getirip , kaidelere bağlayıp,öğretim kurumlarında körpe dimağlara enjekte ederek, doğuştan hür olan insanı; kafese, dar kalıplara sokup onun birçok hasletlerini, meziyetlerini ortadan kaldırmak demek onu,iblisin güdümüne teslim etmek demektir. Ayrıca, Allah’ın emrinin hilafına, insanın ruhsal yapısı etki altına alınmak suretiyle, insanoğlu fütursuzca birbirilerini katledebilmektedir. Dünya nüfusunun büyük bir kısmının dimağları izm’lerle uyuşturulurken; bilimde ve para gücünde palazlanmış ve dünyanın tek hakimi konumuna gelmiş parmakla sayılabilen bir avuç insanın iblisle el ele vererek türlü bahanelerle, kendi çıkarlarını ve egolarını tatmin etmek için, insanları pervasızca katletmelerinin, kitle tahrip silahları ile köy, kasaba ve şehirlerin, taş üstünde taş bırakmayacak şekilde tahrip edilmelerinin izahını hiçbir kitapta bulamazsınız. Lanetlenmişliğin faturasını bütün dünya insanına ve bilhassa Müslümanlara kesmek, iblise bile pabucunu ters giydirenlerin marifetleridir. SONUÇ İnsanın yaradılışında var olan evrensellik fıtratını yok sayıp, bütün insani ve uluslar arası münasebetlerini ırkçı intikam hukuku üzerine bina edenler, bundan önce olduğu gibi,elbette bir daha toparlanamayacak şekilde karşılığını er veya geç görecekler,belki de dünya üzerinde yaşama şansını da yitireceklerdir.

Continue ReadingİNSAN EVRENSELDİR (1995)

İNSANLIĞA ÇAĞRI (1995)

İNSAN Dünya üzerinde yaşayan, maddi, manevi yapıya ve belirli bir ömre sahip Allah tarafından yaratılan en şerefli varlıktır. Allah'ın yeryüzündeki halifesidir. Dünyanın bütün nimetleri onun için varedilmiş ve istifadesine sunulmuştur. İnsanlık Hz.Adem'in yaratılmasıyla başlar, kıyamet günü ile son bulur. Devamı ise ahiret hayatıdır. İnsanlığın başlangıcı ve sonu en büyük iki mucizedir. Bunların arasındaki zaman dilimi içinde, bu iki mucize kadar olmasa bile, onlar kadar insanlık alemini etkileyen üçüncü bir mucize ise Hz. Muhammed'in Peygamberliği ve Kur' an-ı Kerim’dir. İnsanlığın dönüm noktasıdır. Kur'an-Kerim mucizesi, insanoğlunun dünya hayatını başlıca iki safhaya ayırmaktadır. DÜNYA HAYATI İLK SAFHA. SON SAFHA. İLK SAFHA: Hz. Adem ile Kur'an-ı Kerim arasındaki safhadır. Çok uzun süren bu safhada, binlerle ifade edilen kavimler, topluluklar ve milletler gelmiş geçmiş ve onlara da bir o kadar yol göstericiler, peygamberler gönderilmiştir. Yüzyirmidörtbin'in üzerindeki peygamberlerin sonuncuları: Hz. Musa Hz. İsa Hz. Muhammed'tir. İlk safhadaki insanlar; yol göstericilere, peygamberlere itaat etmedikleri, dolayısıyla Allah'ı tanımamakta ısrarlı oldukları için helak edilmişlerdir. Onların yerine yaratılan topluluklar da aynı tutum ve davranışı sürdürdüklerinden onların da akıbeti hüsranla sonuçlanmıştır. Ortadoğuda ve dünyanın bir çok yerinde eski medeniyetlerin izlerine ve kalıntılarına rastlamak mümkündür. İlk safhaya ait bu çok kısa açıklamalardan sonra esas konumuz olan son safhaya geçelim. SON SAFHA: Kur'an-Kerim ile kıyamet arasındaki safhadır. Bu safhanın en büyük özelliği, artık insanlığa her hangi bir yol göstericinin, peygamberin gönderilmeyeceğinin kesinleşmesidir. Zira Hz. Muhammed son peygamberdir, bütün insan ve cinlere peygamber olarak gönderilmiştir. İnsanoğlu bu safhada yaradanından her hangi bir uyarı alamayacak, Kur'an-ı Kerim ile yetinecek, kıyamete dek kendi başının çaresine bakacaktır. Bundan böyle başka peygamber gönderilmeyeceği ve aşağıdaki ayetler dikkate alındığında, son safhanın; ilk safha gibi çok uzun değil, aksine çok kısa sürebileceği sonucuna varılabilir. -(15/50) “YAKINDA OLMASI MÜMKÜNDÜR” -(21/1) “İNSANLARIN HESAP GÖRME ZAMANI YAKLAŞTI” -(33/63) “NE BİLİRSİN BELKİ DE ZAMAN YAKINDIR” -(40/18) “YAKLAŞAN KIYAMET GÜNÜ İLE UYAR” -(42/17) “NE BİLİRSİN, BELKİ DE KIYAMET SAATİ YAKINDIR” -(47/18) “ŞÜPHESİZ ONUN ALAMETLERİ BELİRMİŞTİR” -(53/57) “KIYAMET YAKLAŞTIKÇA YAKLAŞMIŞTIR” Son safhanın başlangıcından bu yana 1363 sene geçmiştir. Daha kaç sene geçeceğini şüphesiz ancak, Allah bilir. SON YÜZYILIN İNSANI İnsanoğlu var edildiğinden bu yana, hiç bir canlı varlıkta bulunmayan bir hissin korkunç pençesine kendini kaptırmış, kendi kendini yok etmek için, süratini gittikçe arttıran bir hızla kıyamete doğru şuursuzca yol almaktadır. Anlaşılması çok güç olan bu duyguya kapılan insanoğlu, etrafıyla daima savaş halinde olup, birbirlerini gırtlaklamakta, öldürmekte ve yok etmektedir. Dünyanın gidişatını yakından takip eden bilim adamları; Yirminci Asrın insanlık tarihinin en zalim dönemini teşkil ettiğini, birçok vesilelerle açıkça ortaya koymaktadırlar. İnsanların topyekûn soykırıma ve katliama tabi tutulmasının, hiç bir kitapta yeri yoktur. Canı veren Allah'tır. O canı alacak olan da, Allah'tır. İnsanların birbirlerini öldürmeleri günahtır ve Allah tarafından cezaların en büyüğüne çarptırılır. Ahrette ise yeri cehennemdir. Son yüzyılda, insanın akıl ve zekasının meydana getirdiği ilmi ve teknik gelişmeler, dünyanın tamamının refah ve saadetini arttıracağı yerde, aksine insanlığı kökünden yok edebilen yüksek güçlü kitle tahrip silahlarının imalatına yönelmiş, bir çok ülke de bu silahların büyük çapta imalatına hız vermiştir. Bu korkunç silahlarla insanlar, halen toplu olarak imha edilmektedir. Birinci Dünya savaşında; 9 milyonun üzerinde insan öldürülmüş ve…

Continue ReadingİNSANLIĞA ÇAĞRI (1995)

HZ. KUR’AN ENSTİTÜSÜ (Taslak) (1995)

1. AMAÇ: 1.1. Dünya üzerinde meydana gelen siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal, fiziksel ve doğal olayları(kozmolojik)günü gününe takip etmek, Hz.Kur’an gözü ile incelemek, tespitlerde bulunmak, Hz.Kur’an Ayetleri ile mukayeseli olarak yayınlamak. 1.2. Hz.Kur’an Mealini bütün insanlara intikal ettirmek; Bunun için: 1.2.1. Hz Kur’an Türkçe meallerini bir araya getirmek, incelemek, aslına en uygun olanını tespit ederek yeni meal hazırlamak, bastırmak ve yayınlamak, 1.2.2. Yabancı dillerde hazırlanmış mealleri toplayarak incelemek, aslına en uygun olanı tespit ederek bastırıp dağıtmak, 1.2.3. Bütün mealler üzerindeki çalışmaları aralıksız devam ettirmek. 1.3. Bütün insanları ilgilendiren ayetleri bir araya getirerek her dilde yayınlamak. 2. YER: Enstitü İstanbul’da faaliyet gösterir. Diğer ülkelerde amaca uygun bürolar açabilir. 3. KATILIM: Din, dil, ırk, milliyet gözetmeksizin herkes enstitü’nün faaliyetlerine katılabilir. 4. GELİR KAYNAKLARI: Yurtiçinden ve yurt dışından yapılan ayni ve nakdi bağışlardır. 5. ÜCRET: Maddi, manevi katkılar ve bütün gayretler Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır.

Continue ReadingHZ. KUR’AN ENSTİTÜSÜ (Taslak) (1995)

End of content

No more pages to load