DEVLET YÖNETİMİ.

Devlet yönetiminde başlıca üç erk vardır.

Yasama erk’i

Yürütme erk’i

Yargı erk’i

Yasama erk’i; Ülkenin yönetilebilmesi için gereken kanun ve yönetmelikleri hazırlar ve kabul eder.
Yürütme erk’i; Yasama organınca hazırlanan kanun ve yönetmeliklerle ülkeyi yönetir.
Yargı erk’i; Yasamanın kabul ettiği kanun ve yönetmeliklerin, hükümet tarafından uygulanmasına teknik bakımdan yardımcı olur. Siyasete bulaşmadan tarafsız olarak hizmet verir.

1960,1980 darbeleri ve 1997 post modern müdahale, yasama ve yürütmeyi devre dışı bırakarak, yürütmenin başı başbakana bağlı ve siyetle iştigal etmemesi gereken silahlı kuvvetler ve bazı yargı organlarının işbirliği ile gerçekleştirilmiş, yasama ve yürütme erk’leri işlevsiz hale getirilmiş, devlet düzeni temelden çökertilmiş ve halkın iradesi dışında bir yapıya dönüştürülmüştür.

SİYASET:
Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıdır.
Belli bir toplumda çatışma olan çıkarların uzlaşması faaliyetidir. Yönetim erk’inin elde bulunması ile gerçekleştirilir.
Devlet işlerini düzenlemede ve yürütmede görevli bireyler:
.Ahlaklı olmalı,
.Yalan söylememeli,
.Şahsi çıkarlarından uzak durmalı,
.Devlete hizmet etmeyi kutsal bir görev kabul etmeli,
.Ülkesine hizmet etmeyi, her türlü çıkarının üstünde tutabilmeli,
.Bütün faaliyetlerinin hesabını öldükten sonra vereceğini asla aklından çıkarmamalı,
.Uluslar arası ilişkilerde ülkesinin çıkarlarını ve ali menfaatlerini korumak için gerektiğinde Allah’a sığınacak yalan dahi söyleyebilmelidir.

Kur-an’ı Kerim Ayetleri:

İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.(-3/66)

Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü,hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tastamam verilir.(-3/161)

Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da
ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.(-4/85)

Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece
getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.(-6/160)

Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşlarına (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ùlke, helâke müstahakolur; biz de orayı darmadağın ederiz.(-17/16)

Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.(-17/36)

Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin.(-17/37)

Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler;(-23/3)

Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır.(-70/19)

Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder.(-70/20)

Ona imkan verildiğinde ise pinti kesilir.(-70/21)

Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline! O ki, mal toplamış ve
onu sayıp durmuştur.(-104/1,2)

Continue ReadingDEVLET YÖNETİMİ.

Hz.DAVUD VE OĞLU Hz. SÜLEYMAN

Sonunda Allah’ın izniyle onları yendiler. Davud da Calut’u öldürdü. Allah ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti. Eğer Allah’ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir.(-2/151)

Biz Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, esbata (torunlara), İsa’ya, Eyyub’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a vahyettik. Davud’a da Zebur’u verdik.(-4/163)

İsrailoğullarından kafir olanlar, Davut ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır.(-5/78)

Davud ve Süleyman’ı da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hükümveriyorlardı: bir gurup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik.(-21/78)

Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman’a biz anlatmıştık. Biz, onların her birinehüküm (hükümdarlık, peygaberlik) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yaptık.(-21/79)

Ona, savaş sıkıntılarınızdan sizi koruması için zırh yapmayı öğrettik. Artık şükredecek misiniz?
(-21/80)

Süleyman’ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgarı verdik; O’nun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğrü ederdi. Biz herşeyi biliriz.(-21/81)

Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden (ve inciler çıkaran) ve bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.(-21/82)

Andolsun ki biz, Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar: Bizi, mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a ham olsun, dediler(-27/15)

Süleyman Davud’a varis oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.(27/16)

Andolsun, Davud’a tarafımızdan bir üstünlük verdik. “Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin” dedik. Ona demiri yumşattık.(-34/10)

Geniş zırhlar imal et, dokumasını ölçülü yap. (Ey Davud hanedanı!) İyi işler yapın. Kuşkusuz ben, yaptıklarınızı görmekteyim, diye (vahyettik).(-34/11)

Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rùgarı da Süleyman’a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabb’inin izniyle cinlerden bir kısmı, O’nun önünde çalışırdı. Onlardan kim emri izden sapsa, ona alevli azabı tattırdık.(-34/12)

Onlar Süleyman’a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!(-34/13)

Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.(-34/14)

(Resulüm!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud’u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah’a yönelirdi.(-38/17)

Doğrusu biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları,toplu halde kuşları O’nun emri altına vermiştik. Hepsi O’na yönelmiştir.(-38/18,19)

Onun hükümdarlığını kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik.(-38/20)

(Ey Muhammed!), Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarına tırmanıp, Davud’un yanına girmişler di de Davut onlardan korkmuştu.”Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hùkmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster” dediler.(-38/21,22)

( Onlardan biri şöyle dedi:) Bu, kardeşimdir. O’nun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken “Onu da bana ver” dedi ve tartışmada beni yendi.(-38/23)

Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah’a yöneldi.(-38/24)

Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.(-38/25)

Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Heva ve hevese uyma, sonra bu seni Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.(-38/26)

Biz Davud’a Süleyman’ı verdik. Sùleyman ne gùzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi.(-38/30)

Andolsun biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü.(-38/34)

Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.(-38/35)

Bunun üzerine biz de, istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgarı, bina Kur’an ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı yaratıkları onun emrine verdik.(-38/36,37,38)

“İşte bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır” dedik.(-38/39)

Doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.(-38/40)

Continue ReadingHz.DAVUD VE OĞLU Hz. SÜLEYMAN

İNCİL

(Resulüm!) O sana Kitab’ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedrican indirmiş; daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil’i ve Furkan’ı indirmiştir. Bilinmeli ki, Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir.(-3/3,4)

( Melekler, Meryem’e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i öğretecek.(-3/48)

Kendilerinden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerine, Meryem oğlu İsa’yı arkalarından gönderdik. Ve ona,içinde doğruya rehberlik ve nur bulunmak, önündeki Tevrat’ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil’i verdik.(-5/46)

İncil’e inananlar, Allah’ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır.(-5/47)

Allah o zaman şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı ( okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştim. Benim izniyle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu.Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrailoğullarını (seni öldürmekten) engellemiştim; kendilerine apaçık deliller (mucizeler) getirdiğin zaman içlerinden inkar edenler, “Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir” demişlerdi.(-5/110)

Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik, ona İncil’i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik.Uydurdukları ruhbanlığa gelince,onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükafatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardı.(-57/27)

Continue ReadingİNCİL

MUKADDES KİTAPLARI TAHRİF

Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler,dillerini eğerek,bükerek ve dine saldırarak(Peygambere karşı)”İşittik ve karşı geldik” , “dinle,dinlemez olası”, “raina” derler.Eğer onlar “İşittik,itaat ettik,dinle ve bizi gözet” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı ; fakat küfürleri ( gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lânetlemiştir.Artik pek az inanırlar . (-4/46)

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık.Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitapları tahrif ederler).Kedndilerine öğretilen ahkamın (Tevrat’ın) onemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç,onlardan daima bir hainlik görürsün .Yine de sen onları affet ve aldırış etme.Şuphesiz Allah iyilik edenleri sever.(-5/13)

Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla “inandık ” diyen kimselerden ve yahudilerden küfür icinde konuşanlar (in hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen (bazı ) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler .(Eğer size şu verilirse hemen alın,o verilmezse sakının !) derler.Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse , sen Allah’a karşı,onun lehine hiçbir şey yapamazsın .Onlar,Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir .Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır . (-5/41)

Continue ReadingMUKADDES KİTAPLARI TAHRİF

TEVRAT

(Resulüm!) O sana Kitab’ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce
de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil’i ve Furkan’ı indirmiştir. Bilinmeli ki, Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir.
(-3/3,4)

(Melekler, Meryem’e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler;) Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i öğretecek.(-3/48)

Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helal kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah’tan korkun, bana da itaat edin.
(-3/50)

Ey ehl-i kitab! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?(-3/65)

Tevrat’ın indirilmesinden önce, İsrail’in (Ya’kub’un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helal idi. De ki; Eğer doğru sözlü iseniz, o zaman Tevrat’ı getirip O’nu okuyun.(-3/93)

İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.(-5/43)

Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat’ı indirdik. Kendilerini (Allah’a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. Allah’ın Kitab’ını korumaları kendilerinden istendiği için Rablerine teslim olmuş zahidler ve bilginler de (onunla hükmederlerdi). Hepsi ona (hak olduğuna) şahitlerdi. Şu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) insanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.(-5/44)

Tevrat’ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze ğöz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezalar). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.(-5/45)

Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır(-9/111)

Biz, Musa’ya Kitab’ı verdik ve İsrailoğullarına:”Benden başkasını dayanılıp güvenilen bir rab edinmeyin” diyerek bu Kitab’ı bir hidayet rehberi kıldık.(-17/2)

Biz, Kitap’ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız,diye bildirdik.(-17/4)

Continue ReadingTEVRAT

EHL-İ KİTAP. (KİTAP VERİLENLER)

EHL-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.(-2/109)

Yemin olsun ki (habibim!) sen ehl-i kitaba her türlü ayeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirilerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun.(-2/145)

Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygaberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler.(-2/146)

Allah nezdinde hak din İslam’dır. Kitap verilenler, kedilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın ayetlerini inkar edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.(-3/19)

(Resulüm!) de ki: Ey ehl-i kitab! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah’tan başkasına tapmayalım; O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız!
deyiniz.(-3/64)

Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?(-3/65)

İbrahim, ne Yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi.(-3/67)

Ehl-i kitaptan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar da farkına bile varmazlar.(-3/69)

Ey ehl’i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın ayetlerini inkar edersiniz?(-3/70)

Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?(-3/71)

Ehl’i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da onların,”Ümmilere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur” demelerindendır. Allah adına bile yalan söylüyorlar.(-3/75)

Ehl’i kitaptan bir gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kirabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları Kitap’tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah’a iftira ediyorlar.(-3/78)

Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir guruba uyarsanız imanınızdan sonra sizi yeniden inkârcılığa sevkederler.(-3/100)

Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.(-3/110)

Onlar (ehl-i kitap) size, incitmekten başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.(-3/111)

Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardïr ki gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okurlar.(-3/113)

Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar iyi insanlardır.(-3/114)

Onların yaptıkları hiçbir hayır karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilir.(-3/115)

Allah, kendilerine kitap verilenlerden,”Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diyerek söz almıştır. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler,O’nu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü!(-3/187)

Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah’a, hem size indirilene, hem de kedilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah’a boyun eğerek iman ederler. Allah’ın ayetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.(-3/199)

Ey ehl-i kitap! Biz, birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut onları, cumartesi adamları gibi lânetlemeden önce (davranarak), size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize ( Kitab’a) iman edin; Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir.(-4/47)

Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa’dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, “Bize Allah’ı apaçık göster” demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı. Bilahare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da affettik. Ve Musa’ya apaçık delil (ve yetki) verdik.(-4/153)

Söz vermeleri (ni takviye) için Tur’u başlarına didik de onlara, “Baş eğerek kapıdan girin” dedik, “Cumartesi günü sınırı aşmayın” dedik. Kendilerinden sağlam söz aldık.(-4/154)

Bir de inkar etmelerinden ve Meryem’in üzerine büyük bir iftira atmalarından;(-4/156)

Ve “Allah elçisi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük” demeleri yüzünden (onların lânetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar;fakat(öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler
bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.(-4/157)

Bilakis Allah onu (İsa’yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.(-4/158)

Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara şahit olacaktır.(-4/159)

Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın resulüdür, (o) Allah’ın, Meryem’e ulaştırdığı “kün: Ol” kelimesi(nin eseri)dir, O’ndan bir ruhtur. (O’nun tarafından gönderilmiş, yahut teyit edilmiş, yahut da Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur). Şu halde Allah’a ve Peygamberlerine iman edin.”(Tanrı) üçtür” demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah’tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.(-4/171)

Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirilerinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.(-5/51)

Ey iman edenler! Sizden önce kedilerine Kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin. Allah’tan korkun; eğer müminler iseniz.(-5/57)

Eğer ehl-i kitap iman edip (kötülüklerden) sakınsalardı, herhalde (geçmiş) kötülüklerini örter ve onları nimeti bol cennetlere sokardık.(-5/65)

“Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyla uygulamadıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir” de. Rabb’inden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Kafirler topluluğuna üzülme.(-5/68)

İman edenler ile yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan Allah’a ve ahiret gününe (gerçekten) inanıp iyi amel işleyenler üzerine asla korku yoktur; onlar üzülecek de değillerdir.(-5/69)

Continue ReadingEHL-İ KİTAP. (KİTAP VERİLENLER)

MÜNAFIKLAR

İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde” Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler.
(-2/8)

Onlar ( kendi akıllarınca) güya Allah’ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir.(-2/9)

Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elim bir azap vardır.(-2/10)

Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, ” Biz ancak ıslah edicileriz” derler.(-2/11)

Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamazlar.(-2/12)

Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit” Biz hiç,sefihlerin( akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!” derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler ( veya bilmezlikten gelirler).(-2/13)

(Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit”(Biz de) iman ettik” derler.(Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler.(-2/14)

Gerçekte, Allah onlarla istihza ( alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.(-2/15)

İşte onlar, hidayete karşılık dalaleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir.(-2/16)

Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler.(-2/17)

Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri dönemezler.(-2/18)

Yahut ( onların durumu) ,gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. O münafıklar yıdırımlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah, kafirleri çepeçevre kuşatmıştır.(-2/19)

Şüphesiz münafıklar Allah’a oyun etmeye kalkışıyorlar; halbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı da pek az hatıra getirirler.(-4/142)

Eğer yakın bir dünya malı ve kolay bir yolculuk olsaydı ( o münafıklar) mutlaka sana uyup peşinden gelirlerdi. Fakat meşakkatli yol onlara uzak geldi. Gerçi onlar,” Gücümüz yetseydi mutlaka sizinle beraber çıkardık” diye kendilerini helâk edercesine Allah’a yemin edecekler. Halbuki Allah onların mutlaka yalancı olduklarını biliyor.(-9/42)

( O münafıklar) mutlaka sizden olduklarına dair Allah’a yemin ederler. Halbuki onlar sizden değillerdir, fakat onlar (kılıçlarınızdan) korkan bir toplumdur.(-9/56)

Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emrederler, iyilikten alıkor ve cimrilik ederler. Onlar Allah’ı unuttular. Allah da onları unuttu! Çünkü münafıklar fasıkların kendileridir.(-9/67)

Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kafirlere de içinde ebedi kalacakları cehennem ateşini vadetti. O, onlara yeter. Allah onlara lanet etmiştir! Onlar için devamlı bir azap vardır.(-9/68)

(Ey münafıklar! Siz de) sizden öncekiler gibi (yaptınız). Onlar sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlatça daha çok idiler. Onlar ( dünya malından) paylarına düşenden faydalandıysalar, siz de payınıza düşenden faydalandınız ve (batıla) dalanlar gibi siz de daldınız. İşte onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Ve onlar ziyana uğrayanların kendileridir.(-9/69)

Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana ” İnkar et” der. İnsan inkar edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım, der.(-59/16)

Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah’ın Peygamberisin derler. Allah da bilir ki sen elbette, O’nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.
(-63/1)

Yeminlerini kalkan yapıp Allah yolundan yan çizdiler. Gerçekten, onların yaptıkları ne kötüdür!(-63/2)

Bunun sebebi, onların önce iman edip sonra inkar etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar.(-63/3)

Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar?(-63/4)

Continue ReadingMÜNAFIKLAR

KAFİRLER

Gerçek şu ki, kafir olanları ( azab ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler.(2/6)

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için ( dünyada ve ahirette) bùyük bir azap vardır.(-2/7)

Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından
( dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları ( düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz.(-3/118)

İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında” İnandık” derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden ( kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.(-3/119)

Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilasi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.(-3/120)

Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin; ( bunu yaparak) Allah’a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?(-4/144)

Andolsun ki” Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kafir olmuşlardır. Halbuki Mesih ” Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur” demişti.(-5/72)

Andolsun ” Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler de kafir olmuşlardır. Halbuki bir tek Allah’dan başka hiçbir tanrı yoktur. Eğer diye geldiklerinden vazgeçmezlerse, içlerinden kafir olanlara acı bir azap isabet edecektir.(-5/73)

Meryem oğlu Mesih ancak bir resuldür. Ondan önce de( birçok) resuller gelip geçmiştir. Anası da çok doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara delilleri nasıl açıklıyoruz, sonra bak nasıl ( haktan) yüz çeviriyorlar.(-5/75)

Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerlerinizi(bile) Veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.(-9/23)

Ve,gözleri beni görmeye kapalı bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan kafirleri o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir.(-18/100,101)

Kafirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kafirlere bir konak olarak hazırladık.(-18/102)

De ki: Size, ( yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildireyim mi?(-18/103)

( Bunlar;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.
(-18/104)

İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız.(-18/105)

İşte, inkar ettikleri, ayetlerimi ve resûllerimi alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir.(-18/106)

Ayetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kafirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine ayetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırırlar. De ki: Size bundan( bu öfke ve huzursuzluğunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mı? Cehennem! Allah, O’nu kafirlere (ceza olarak) bildirdi.O, ne kötü sondur!(-22/72)

( Fakat evrensel uyarıcılık görevini sana verdik.) O halde, kafirlere boyun eğme ve bununla (Kur’an ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!(-25/52)

Ey Peygamber! Allah’tan kork, kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır(-33/1)

Kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah’a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter.(-33/48)

Şu muhakkak ki, Allah kafirleri rahmetinden kovmuş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.(-33/64)

(Onlar) orada ebedi olarak kalacaklar, ( kendilerini koruyacak) ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.(-33/65)

Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e de itaat etseydik! derler.(-33/66)

Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.(-33/67)

Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov.(-33/68)

Sizi yeryüzünde halifeler yapan O’dur. Onun için kim inkar ederse, inkarı kendi zararınadır. Kafirlerin küfrü, Rableri katında kendileri için ancak gazabı arttırır. Kafirlerin küfrü, kendilerine ziyandan başka bir şey getirmez.(-35/39)

( Resulüm!) De ki: Ey kafirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.(-109/1,2)

Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz.(-109/3)

Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim.(-109/4)

Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz.(-109/5)

Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.(-109/6)

Continue ReadingKAFİRLER

FİRAVUN

Hatırlayın ki, sizi, Firavun taraftarlarından kurtardık. Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarını kesiyorlar, (fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Aslında o size reva görülenlerde Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.(-2/49)

Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık sizi kurtardık, Firavun’un taraftarlarını da , siz bakıp dururken denizde boğduk.(-2/50)

(Onların yolu) Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Onlar bizim ayetlerimizi yalanladılar, Allah da kedilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah’ın cezası çok şiddetlidir.(-3/11)

Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun’u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkar bir toplum oldular.(-10/75)

Andolsun ki Musa’yı da mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun’a ve onun ileri gelenlerine gönderdik. Fakat onlar Firavun’un emrine uydular. Oysa Firavun’un emri doğru değildi.(-11/96,97)

Hani Musa kavmine demişti ki:”Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın.Çünkü O, sizi işkencenin en kötüsüne sürmekte ve oğullarınızı kesip, kadınlarınızı (kızlarınızı) bırakmakta olan Firavun ailesiden kurtardı. İşte bu size anlatılanlarda, Rabbinizden büyük bir imtihan vardïr.”(-14/6)

Andolsun biz, Musa’ya açık açık dokuz ayet verdik. Haydi İsrailoğullarına sor. Musa onlara geldiğinde Firavun ona, ” Ey Musa! dedi, senin bùyülenmiş olduğunu sanıyorum!” (-17/101)

( Musa Firavun’a:) ” Pek ala biliyorsun ki,dedi, bunları, birer ibret olmak üzere, ancak, göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de senin hakikaten mahvolduğunu sanıyorum!”(-17/102)

Derken,Firavun onları ülkeden çıkarmak istedi. Bu yüzden biz onu ve maiyyetindekilerin hepsini( denizde) boğduk.(-17/103)

Karun’u, Firavun’u ve Haman’ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.(-29/39)

Allah, inananlara da Firavun’un karısını misal gösterdi. O: Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti.
(-66/11)

Ama Firavun o peygambere karşı gelmiş, biz de O’nu ağır ve çetin bir şekilde muaheze etmiştik.
(-73/16)

( Habibim!) Sana Musa’nın haberi geldi mi?(-79/15)

Kutsal vadi Tuva’da Rabbi ona şöyle seslenmişti:(-79/16)

Firavun’a git! Çünkü o çok azdı.(-79/17)

De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.(-79/18,19)

Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi.(-79/20)

( O ise) hemen yalanladı ve isyan etti.(-79/21)

Sonra ( inkar için) olanca çabasını göstererek sırtını döndü.(-79/22)

Derhal ( adamlarını) topladı ve ( onlara) bağırdı:(-79/23)

Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi.(-79/24)

Allan onu,( herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.(-79/25)

Görmedin mı, Rabb’in ne yaptı Ad kavmine; direkler ( yüksek binaları) olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semud kavmine,kazıklar ( çadırlar, ordular) sahibi Firavun’a! Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda kötülüğü çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin ( her an) gözetlemededir.
(-89/6,7,8,9,10,11,12,13,14)

Firavun hakkında daha fazla bilgi için; Peygamberler: Hz. YUSUF bölümündeki,
Aşağıda sıralanan süre ve ayetler okuyunuz.

7/103:141
10/75:92
20/23:25 ,43:52

Continue ReadingFİRAVUN

BİRLİK, BERABERLİK VE KARDEŞLİK

Islam dini birlik,beraberlik ve kardeşliğe çok önem vermektedir.

Bunu Kur’an’ın her suresinde görebilirsiniz .

Allah: İnsanoğlundan ömür boyunca birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşamasını bekler ve ister.

Birlik ve beraberliği, yeryüzündeki bütün canlı topluluklarda gözlemleyebilirsiniz. Hiç bir canlı tek başına yaşamamaktadır.

Bu kısa açıklamadan sonra, güzel ülkemizdeki duruma bir göz atalım.
Birlik ve berabrliğimiz toplumumuzun geniş kesiminde uygulanmakta, fakat kardeşliğe gelince,
Ülkemizin takriben o/o 20-25’i bunu benimsemiyerek:
.Çirkin söz söylemekte,
.Birbirilerinin arkasından çekiştirmekte,
.Birbirilerine söz taşımakta,
.Yalan söylemlerde bulunmakta,
.İftira etmeyi hayat felsefesi olarak görmekte,
.Birbiriyle kavga etmekte ve hatta öldürebilmektedir.

Yukarıda sıraladığmız tutum ve davranışlar ülkenin dört bir yanında sergilenmekte, 76 milyon insanımızın temsilcilerinin yer aldığı T.B.M.M de de zaman zaman bu kötü davranışlara ve konuşmalara rastlanmakta ve böyle davranışlarla, birlik ve kardeşliğimize dış güçlerin yapamayacağı kadar zarar verebilmektedir.

KONU İLE İLGİLİ AYETLER:

Allah sizi kasıtsız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Lakin kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutar. Allah gafurdur, halimdir. (-2/225)

Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kafirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı ( gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah’adır.(-3/28)

Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın; parçlanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da
sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.(-3/103)

Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.(-3/105)

Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir.(-4/148)

Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.(-6/159)

Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği,akrabaya yardım etmeyi emreder,çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.(-16/90)

Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.(-17/36)

Eğer müminlerden iki gurup bibirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. ….(-49/9)

Müminler ancak kardeştirler,Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.(-49/10)

(Resulüm!) Alabildiğine yemin eden,aşağılık,daima kusur arayıp kınayan,durmadan laf götürüp getiren,iyiliği hep engelleyen,mütecaviz,günaha dadanmış,kaba ve haşin,büntün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.(-68/10:14)

Arkadan çekiştirmekte, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline! O ki, mal toplamış ve onu sayıp durmuştur.(-104/1,2)

Continue ReadingBİRLİK, BERABERLİK VE KARDEŞLİK

End of content

No more pages to load