CİNLER:
Cinler Allah’a ortak koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştır. Bilgisizce O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Haşa! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir. (-6/100)
Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, “Ey Çin topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız”der.Onların, insanlardan olan dostları ise:”Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık” derler. Allah da buyurur ki: Allah’ın dilediği hariç, içinde ebedi kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabb’in hikmet sahibidir, bilendir. (-6/128)
Ey çin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mı! Derler ki: ” Kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.(-6/130)
Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yatattık.(-15/27)
Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi. (-27/39)
Sabah gidişi bir aylık mesafe,akşam dönüşü yine bir ayllık mesafe olan rüzgarı da Süleyman’a(onun emrine ) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabb’inin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık. (-34/12))
Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azab içinde kalmazlardı.(-34/14)
Hani cinlerden bir gurubu,Kuran’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur’anı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) “Susun” demişler, Kur’anın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdir. (-46/29)
Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekilerini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik. (-46/30)
Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.(-46/31)
Cinleri öz ateşten yarattı.(-55/15)
Ey insan ve Çin! Sizin de hesabınızı ele alacağız. (-55/31)
Hal bu iken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? (-55/32)
Ey Çin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz.(-55/33)
Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (-55/34)
De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kuran’ı) dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, doğru yola ileten harikulade güzel bir Kur’an dinledik de ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabb’imize asla ortak koşmayacağız. (-72/1,2)
Hakikat şu ki, Rabbimizin şanı çok yücedir. O, ne eş ne de çocuk edinmiştir. (-72/3)
Doğrusu bizim beyinsiz olanımız (iblis veya azgın cinler), Allah hakkında pek aşırı yalanlar uyduruyormuş. (-72/4)
Halbuki biz, gerek insanlar gerekse cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler, sanmıştık. (-72/5)
Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını arttırırlardı. (-72/6)
Onlarda sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardır.(-72/7)
Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilere, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. (-72/8)
Halbuki, (daha önce) biz onu bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyecek bir alev huzmesi buluyor. (-72/9)
Bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü Murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi? (-72/10)
Gerçekten biz, – kimimiz salih kişiler, kimimiz ise bunlardan aşağıda olmak üzere- türlü türlü yollar tutmuştuk. (-72/11)
(Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah’ı aciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız.(-72/12)
Doğrusu biz, o hidayeti (Kur’anı) işitince ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne bir (ecrinin) eksikliğe uğratılmasından ne de haksızlık edilmesinden korkar. (-72/13)
İçimizde, (Allah’a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır. (-72/14)
Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır. (-72/15)
KIYAMET GÜNÜ
Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanacak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak. (-52/9,12)
Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve” süregelen bir sihir” derler.(-54/1,2)
Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler gibi yayılmış, O çağırana koşarak kabirlerinden çıkarlar. İnkârcılar:”Bu, zorlu gündür” derler. (-54/7,8)
Gök yarılıp da, Gül gibi kızardığı, yağ gibi eridiği zaman haliniz nice olur? (-55/37)
Ey inananlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, sizde üç sınıf olursunuz. (-56/4,7)
Sur’a bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar. (-69/13,15)
Gök yarılır; o gün düzeni bozulur.(-69/16)
Gök,o gün, erimiş maden gibi olur.(-70/8)
Dağlar da atılmış pamuğa döner. (-70/9)
Hiç bir dost diğer bir dostunu sormaz. (-70/10)
Kıyametin koptuğu gün, yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar, yumuşak kum yığını haline gelir. (-73/14)
Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: “Kaçacak yer nerede?” der. (-75/7,10)
Yıldızların ışığı giderildiği zaman, (-77/8)
Gök yarıldığı zaman,(-77/9)
Dağlar pamuk gibi atıldığı zaman, (-77/10)
Peygamberlere ümmetleri hakkında şahidlik vakitleri bildirildiği zaman. (-77/11)
Sur’a üfürüldüğü gün hepiniz bölük bölük gelirsiniz. (-78/18)
Gökler kapı kapı açılacaktır.(-78/19)
Dağlar yürütülüp serap olacaktır(-78/20)
O gün bir sarsıntı sarsar. (-79/6)
Peşinden bir diğeri gelir. (-79/7)
O gün kalpler titrer. (-79/8)
İnsanların gözleri yere döner. (-79/9)
Güneş dürülüp ışığı kalmadığı zaman; (-81/1)
Yıldızlar düşüp, söndüğü zaman; (-81/2)
Dağlar yürütüldüğü zaman; (-81/3)
Doğurması yaklaşmış develer başıboş bırakıldığı zaman; (-81/4)
Yabanı hayvanlar bir araya toplatıldığı zaman; (-81/5)
Denizler kaynaştırıldığı zaman; (-81/6)
Canlar bedenlerle birleştirildiği zaman; (-81/7)
Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman; (-81/8,9)
Amel defterleri açıldığı zaman ; (-81/10)
Gök yerinden oynatıldığı zaman; (-81/11)
Cehennem alevledirildiği zaman; (-81/12)
Cennet yaklaştırıldığı zaman; (-81/13)
İnsanoğlu önceden ne hazırladığını görecektir. (-81/14)
Gök yarıldığı zaman,(-82/1)
Yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman, (-82/2)
Denizler kaynaştığı zaman, (-82/3)
Kabirlerin içi dışa çıktığı zaman, (-82/4)
İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür. (-82/5)
ZULÜM VE ZALİMLER:
Allah kendisine mülk verdiği için şımararak Rbbi hakkında İbrahim ile tartışmaya giren (nemrut’u) görmedin mı! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sende onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez. (-2/258)
İnkar edip zulmedenleri Allah asla bağışlayacak değildir. Onları bir yola iletecek de değildir. (-4/168)
Tevrat’ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak,dişe dış. Yaralarda kısastır. Kim bunuq bağışlarsa kendisi için o keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir. (-5/45)
Yalan sözlerle Allah’a iftira edenden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler! (-6/21)
İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız. (-6/129)
……Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.(-6/135)
……Ve aralarından bir çağrıcı, Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun! Diye bağırır.(-7/44)
Onlar, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. Onlar ahireti de inkar edenlerdir. (-7/45)
Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi ? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez,(-9/109)
Kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir. Onlar Rablerine arz edilecekler, şahitler de: İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilinki, Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.(-11/18)
Onlara biz zulmetmedik! fakat onlar kendilerine zulmettiler…….(-11/101)
Evinde bulunduğu kadın, O’nun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve”Hadi gel!” dedi. O da” Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!” dedi. (-12/23)
Allah Teala sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapa sağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar. (-14/27)
……Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.(-46/10)
Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın fenalığından ( kurtulmak için) elbette bunları feda ederlerdi. Halbuki ( o gün ) onlar için, Allah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır.(-39/47)
BOZGUNCULUK:
Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde ( hak ) düzeni bozmaya çalışanların cezası ya ( acımadan ) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmelidir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. (-5/33)
Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın! insanlara eşyalarını eksik vermeyin! yeryüzünde bozgucular olarak dolaşmayın. (-11/85)
Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir. Ve kötü yurt onlarındır. ( cehennem) (-13/25)
İnkar edipte Allah yolundan alıkoyanlar varya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat arttıracağız. (-16/88)
İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. (-26/183)