PEYGAMBERLER : Hz. MUSA

Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu.(-4/164)
Bir zamanlar Musa, kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Allah’ın size (lütfettiği) nimetini hatırlayın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Alemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.
(-5/20)
Ey kavmim! Allah’ın size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa  girin ve arkanıza dömeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz.(-5/21)
Onlar şu cevabı verdiler: Ya Musa! Orada zorba bir toplum var; Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de hemen gireriz.(-5/22)
Korkanların içinden Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki kişi şöyle dedi: Onların üzerine kapıdan girin; oraya bir girdiniz mi artık siz zaferi kazanmışsınızdır. Eğer müminler iseniz Allah’a güvenin.(-5/23)
“Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu halde sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız” dediler.(-5/24)
Musa: “Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına hakim olamıyorum; bizimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır” dedi.(-5/25)
Allah,”Öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme” dedi.(-5/26)
Sonra onların ardından Musa’yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkar ettiler; bak ki, fesatçıların sonu ne oldu!(-7/103)
Musa dedi ki: “Ey Firavun! Ben alemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygaberim.(-7/104)
Allah hakkında gerçekten başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size Rabbinizden açık bir delil getirdim; artık İsrailoğullarını benimle bırak!”(-7/105)
(Firavun) dedi ki: Eğer bir mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım.(-7/106)
Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!(-7/107)
Ve elini (cebinden) çıkardı. Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.(-7/108)
Firavunun kavminden ileri gelenler dediler ki: Bu çok bilgili bir sihirbazdır. Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?(-7/109,110)
Dediler ki: Onu da kardeşini de beklet; Şehirlere toplayıcılar (memurlar) yolla. Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.(-7/111,112)
Sihirbazlar Firavun’a geldi ve: Eğer üstün gelen biz olursak, bize kesin bir mükafat var mı? dediler.(-7/113)
(Firavun): Evet hem de siz mutlaka yakınlarımdan olacaksınız, dedi.(-7/114)
(Sihirbazlar), Ey Musa sen mi (önce) atacaksın, yoksa atanlar biz mi olalım? Dediler.(-7/115)
“Siz atın” dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler.(-7/116)
Biz de Musa’ya, “Asanı at!” diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
(-7/117)
Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları yok olup gitti.(-7/118)
İşte Firavun ve kavmi, orada yenildi ve küçük düşerek geri döndüler.(-7/119)
Sihirbazlar ise secdeye kapandılar.(-7/120)
“Musa ve Harun’un Rabbi olan alemlerin Rabbine inandık” dediler.(-7/121,122)
Firavun dedi ki:”Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde, halkını oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır. Ama yakında (başınıza gelecekleri) göreceksiniz!(-7/123)
Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım!” (-7/124)
Onlar: Biz zaten Rabbimize döneceğiz. Sen sadece Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, müslüman olarak canımızı al, dediler.
(-7/125,126)
Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: Musa’yı ve kavmini, seni ve tanrılarını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakacaksınız? (Firavun): “Biz onların oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz” dedi.(-7/127)
Musa kavmine dedi ki: “Allah’tan  yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona varis kılar. Sonuç (Allah’tan korkup günahtan) sakınanlarındır.”(-7/128)
Onlar da, sen bize  (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. (Musa),”Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak eder ve onların yerine sizi yer yüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar” dedi. (-7/129)
Andolsun ki, biz de Firavun’a uyanları ders alsınlar diye yıllarca kuraklık ve mahsül kıtlığı ile cezalandırdık.
(-7/130)
Onlara bir iyilik (bolluk) gelince,”Bu bizim hakkımızdır” derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler. (-7/131)
Ve dediler ki:”Bizi sihirlemek için ne mucize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.”(-7/132)
Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşere, kurbağlar ve kan gönderdik; yine de büyüklük tasladılar ve günahkar bir kavim oldular. (-7/133)
Azap üzerlerine çökünce, “Ey Musa! Sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et; eğer bizden azabı kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve muhakkak İsrailoğullarını seninle göndereceğiz” dediler.(-7/134)
Biz, ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı kaldırınca hemen sözlerinden dönüverdiler.(-7/135)
Biz de ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmamaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk.(-7/136)
Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi (yahudileri) de, içini bereketle doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Sabırlarına karşılık Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri bahçeleri helak ettik.(-7/137)
İsrailoğullarını denizden geçirdik, orada kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar. Bunun üzerine: Ey Musa! Onların tanrıları olduğu gibi, sen de bizim için bir tanrı yap! dediler. Musa: Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz, dedi. (-7/138)
Şüphesiz bunların içinde bulundukları (din) yıkılmıştır, yapmakta oldukları da batıldır. (-7/139)
Musa dedi ki: Allah sizi alemlere üstün kılmışken ben size Allah’tan başka bir tanrı mı arayayım? (-7/140)
Hatırlayın ki, size işkencenin en kötüsünü yapan Firavun’un adamlarından sizi kurtardık. Onlar oğullaınızı öldürüyorlar, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. İşte bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardır. (-7/141)
(Bana ibadet etmesi için) Musa’ya otuz gece vade verdik ve ona on gece daha ilave ettik; böylece Rabbi’nin tayin ettiği vakit kırk geceyi buldu. Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: Kavmimin içinde benim yerime geç, onları islah et, bozguncuların yoluna uyma. (-7/142)
Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tur’a) gelip de Rabbi onunla konuşunca “Rabbim! Bana (kendini göster) ; seni göreyim!” dedi. (Rabbi): “Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!” buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim,sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim. (-7/143)
(Allah) Ey Musa! Dedi, ben risaletlerimle (sana verdiğim görevlerde) ve sözlerimle seni insanların başına seçtim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol. (-7/144)
Nasihat ve herşeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık. (Ve dedik ki): Bınları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret. Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim. (-7/145)
Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri ayetlerimden uzaklaştıracağım. Onlar bütün mucizeleri göseler de iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen ona saparlar. Bu durum, onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir. (-7/146)
Halbuki ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar, yapmakta oldukları amellerden başka birşey için mi  cezalandırılırlar! (-7/147)
(Tur’a giden) Musa’nın arkasından kavmi, ziynet takımlarından, böğürebilen bir buzağı heykelini (tanrı) edindiler. Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol gösteriyor? Onu (tarı olarak) benimsediler ve zalimler oldular. (-7/148)
Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız! (-7/149)
Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce:”Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?” dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun’un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi): “ Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!” dedi. (-7/150)
(Mua da) Ey Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kabul et. Zira sen merhametlilerin en  merhametlisisin! Dedi. (7/151)
Buzağıyı ( tanrı ) edinenler var ya, işte onlara mutlaka Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir alçaklık erişecektir. Biz iftiracıları böyle cezalandırırız. (-7/152)
Kötükler yaptıktan sonra ardından tevbe edip de iman edenlere gelince, şüphesiz ki o tevbe  ve imandan sonra, Rabbin elbette beğışlayan ve esirgeyendir. (-7/153)
Musa’nın öfkesi dinince levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet (haberi) vardı. (-7/154)
Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: “Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helak edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin!(-7/155)
Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüpesiz biz sana döndük. Allah  buyurdu ki: Kimi  dilersem onu  azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekatı vernlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım. (-7/156)
Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun’u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkar bir toplum oldular.(-10/75)
Katımızdan onlara hak (mucize) gelince:”Bu elbette apaçık bir sihirdir” dediler.(-10/76)
Musa: “Size hak geldiğinde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sinirbazlar iflah olmazlar” dedi.(-10/77)
Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz.(-10/78)
Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazları bana getirin!(-10/79)
Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi.(-10/80)
Onlar (iplerini) atınca, Musa dedi ki: “Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez.”(10/81)
“Suçluların hoşuna gimese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır.”(-10/82)
Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa’ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.(-10/83)
Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah’a inandıysanız ve O’na teslim olduysanız sadece O’na güvenip dayanın.(-10/84)
Onlar da dediler ki:”Allah’a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma (-10/85)  Ve bizi rahmetinle o kafirler topluluğundan kurtar!”(-10/86)
Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.(-10/87)
Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler). (-10/88)
(Allah): İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! Dedi. (-10/89)
Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) “Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı’dan başka tanrı olmadığına; ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!” dedi.(-10/90)
Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. (-10/91)
(Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte ınsanlardan bir çöğu, hakikaten ayetlerimizden gafildirler. (-10/92)
Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: “Durup dinlenmeyeceğim; ta ki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim.” (-18/60)
Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti.
(-18/61)
(Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi. (-18/62)
(Genç adam:) Gördün mü! dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum.  Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.(-18/63)
Musa: İşte aradığımız o idi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler. (-18/64)
Derken, kullarımızdan bir kul  buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. (-18/65)
Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı? dedi. (-18/66)
Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. (-18/67)
(İç yüzünü) karayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? (-18/68)
Musa: İnşallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem. (-18/69)
(O kul:) Eğer bana tabi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! dedi.(-18/70)
Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi.(-18/71)
(Hızır:) Ben sana benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi. (-18/72)
Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi.(-18/73)
Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın! (-18/74)
(Hızır:) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi. (-18/75)
Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın. (-18/76)
Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi. (-18/77)
(Hızır) şöyle dedi: “İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.” (-18/78)
“Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onlarin arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı.” (-18/79)
“Erkek çocoğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk.”(-18/80)
(Devam etti:) “Böylece istedik ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin.” (-18/81)
“Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabremediğin şeylerin iç yüzü budur.” (-18/82)
(Resulüm) Kitap’ta Musa’yı da an. Gerçekten o ihlas sahibi idi ve hem resul, hem de nebi idi.(-19/51)
Ona Tur’un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık.(-19/52)
Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun’u bir peygamber olarak armağan ettik.(-19/53)
(Resulüm!) Musa (olayının) haberi sana ulaştı mı? (-20/9)
Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm. Belki size bir meş’ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum, demişti. (-20/10)
Oraya vardığında kendisine tarafımızdan): Ey Musa! Diye seslenildi: (-20/11)
Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal vadi Tuva’dasın! (-20/12)
Ben seni seçtim. Şimdi vahyedilene kulak ver. (-20/13)
Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl. (-20/14)
Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes peşine koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyeceğim. (-20/15)
Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (kıyamete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun! (-20/16)
Şu sağ elindeki nedir, ey Musa? (-20/17)
O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır. (-20/18)
Allah: Yere at onu, ey Musa! Dedi. (-20/19)
Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızlı sürünen bir yılan değil mi! (-20/20)
Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız. (-20/21)
Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın. (-20/22)
Ta ki, sana, (böylece) en büyük ayetlerimizden bazılarını gösterelim. (-20/23)
Firavun’a git. Çünkü o iyice azdı. (-20/24)
Musa: Rabbim! Dedi, yüreğime genişlik ver. (-20/25)
İşimi bana kolaylaştır. (-20/26)
Dilimden (şu) bağı çöz. (-20/27)
Ki sözümü anlasınlar. (-20/28)
Bana ailenden bir de vezir (yardımcı) ver, (-29/29)
Kardeşim Harun’u. (-20/30)
Onun sayesinde arkamı kuvvetlendir. (-20/31)
Ve onu işime ortak kıl. (-20/32)
Böylece seni bol bol tesbih edelim. (-20/33)
Ve çok çok analım seni. (-20/34)
Şüphesiz sen bizi görmektesin. (-20/35)
Allah: Ey Musa! Dedi, istediğin sana verildi. (-20/36)
Andolsun biz sana bir defa daha lutufta bulunmuştuk. (-20/37)
Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik: (-20/38)
Musa’yı sandığa koy; sonra onu denize (Nil’e) bırak; deniz onu kıyıya atsın da, benim düşmanım ve onun düşmanı olan biri onu alsın. (Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden sevgi verdim. (-20/39)
Hani, kızkardeşin gidip”Ona bakacak birini size bulayım mı?” diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk olsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa! (-20/40)
Seni kendim için elçi seçtim. (20/41)
Sen ve kardeşin birlikte ayetlerimi götürün. Beni anmayı ihmal etmeyin. (-20/42)
Firavun’a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı.(-20/43)
Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar. (-20/44)
Dediler ki: Rabbimiz! Doğrusu biz, onun bize aşırı derecede kötü davranmasından yahut iyice azmasından endişe ediyoruz. (-20/45)
Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm. (-20/46)
Haydi, ona gin de deyin ki: Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını hemen bizimle birlikte gönder; onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir ayet getirdik. Kurtuluş, hidayete uyanlarındır. (-20/47)
Hakikaten bize vahyolundu ki: (Peygamberleri) yalanlayan ve yüz çevirenlere azap edilecektir. (-20/48)
Firavun: Rabbiniz de kimmiş, ey Musa? Dedi. (-20/49)
O da: Bizim Rabbimiz, herşeye  hilkatini (varlık ve özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir, dedi. (-20/50)
Firavun: Öyle ise, önceki milletlerin hali ne olacak? dedi. (-20/51)
Musa: Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yanındaki bir kitapta bulunur. Rabbim, ne yanılır ne de unutur, dedi. (-20/52)
O, yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. (-20/53)
Yeyiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah’ın kudretine ) işaretler vardır. (20/54)
Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız. (-20/55)
Andolsun biz ona (Firavun’a)bütün (bu) delillerimizi gösterdik; yine de yalanladı ve diretti. (-20/56)
Musa yiğitlik çağına erip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik.İşte güzel davrananları biz böylece mükafatlandırırız. (-28/14)
Musa, ahalisinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu. Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine, bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. (Bunun üzerine:)Bu şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık düşman, dedi. (-28/15)
Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla dedi, Allah da onu bağışladı.Çünkü, çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O’dur. (-28/16)
Musa: Rabbim! Bana lutfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çıkmayacağım, dedi. (-28/17)
Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün,dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın! (-28/18)
Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek, düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen! (-28/19)
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim dedi. (-28/20)
Musa korka korka, (etrafı) gözetleyerek oradan çıktı. “Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar” dedi.(-28/21)
Medyen’e doğru yöneldiğinde: Umarım, Rabbim beni doğru yola iletir, dedi. (-28/22)
Musa, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu. Onların gerisinde de, (hayvanlarını) engelleyen iki kadın götdü. Onlara: Derdiniz nedir? Dedi. Şöyle cevap verdiler: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz ( onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da çok yaşlıdır.(-28/23)
Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lutfuna) muhtacım, dedi. (-28/24)
Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona (Hz. Şuayb’a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi. (-28/25)
(Şuayb’ın) iki kızından biri: Babacığım! Onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse,güçlü ve güvenilir olandır, dedi. (-28/26)
(Şuayb) dedi ki: Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden (işverenlerden) bulacaksın. (28/27)
Musa şöyle cevap verdi: Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek ki bana karşı husumet yok. Söylediklerimize Allah vekildir. (-28/28)
Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü-kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez. (28/76)
Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi,sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez. (-28/77)
Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi,demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkarlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir). (-28/78)
Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun’a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! Dediler. (28/79)
Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah’ın mükafatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir. (-28/80)
Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi. (-28/81)
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah rızkı kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lutufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkarcılar iflah olmazmış! demeye başladılar. (-28/82)
İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet takva sahiplerinindir. (-28/83)
Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler. (-28/84)

Leave a Reply