ÖRTÜNME VE ZİNA

Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi…İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).
(-7/26)

Ey Adem oğulları! Şeytan, ana-babanizi, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyacak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.(-7/27)

Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. …..(-24/31)

Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.(-33/59)

ZİNA:

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin.(-4/15)

İçinizden fuhuş yapan her iki tarafa ceza verin; eğer tevbe eder, uslanırlarsa artık onlara ceza verip eziyet etmekten vazgeçin; çünkü Allah tevbeleri çok kabul edene çok esirgeyendir.(-4/16)

Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur.(-17/32)

Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde (hükümlerini uygularına) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.(-24/2)

Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.(-24/3)

Continue ReadingÖRTÜNME VE ZİNA

ZEKAT VE FAİZ

Namazı tam kılın, zekatı hakkıyla verin, rüku edenlerle beraber rüku edin.(-2/43)

Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya,yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve”İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekatı verin” diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.(-2/83)

İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekat verenler var ya, onların mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.(-2/277)

Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah’tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekatı verirler.(-5/55)

Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük. Allah buyurdu ki: Kimi dilersem O’nu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.(-7/156)

Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim’in dininde (de böyleydi). Peygamberlerin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitablarda), gerekse bunda (Kur’an’da) size
“müslümanlar” adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekatı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlanızdır. Ne güzel mevladır, ne güzel yardımcıdır!(-22/78)

Onlar ki zekatı verirler;(-23/4)

Onlar zekatı vermezler; ahireti inkar edenler de onlardır.(-41/7)

FAİZ:

Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çapmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların”Alım-satım tıpkı faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kim Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah’a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.(-2/275)

Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahda ısrar eden hiç kimseyi sevmez.(-2/276)

Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terkedin.
(-2/278)

Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resulü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz silindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.(-2/279)

İnsanların mallarında artış ölsün diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekata gelince, işte zekatı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.(-30/39)

Continue ReadingZEKAT VE FAİZ

HAC VE KURBAN

Biz, Beyt’i (Kabe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rüku ve secde edenler için Evim’i temiz tutun, diye emretmiştik.(-2/125)

Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah’ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah’ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir.(-2/158)

Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir.(Hac yolculuğu için) emin ollduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki , hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan korkun. Biliniz ki Allah’ın vereceği ceza ağırdır.(-2/196)

Hac, bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara, yönelmek, kavga etmek yoktur. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakının.(-2/197)

(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin ve O’nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz.(-2/198)

Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden siz de akın. Allah’tan mağfiret isteyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir.(-2/199)

Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah’ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.(-2/200)

Şüphesiz, alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mabet), Mekke’deki (Kabe)dir.(-3/96)

Orada apaçık nişaneler, (ayrıca) İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse bilmelidir ki, Allah bütün alemlerden müstağnidir.(-3/97)

İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakinen görmeleri, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana ( Kabe’ye) gelsinler. Artık onlardan hem kendiniz yayın, hem de yoksula, fakire yedirin.
(-22/27,28)

Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev’i (Kabe’yi) tavaf etsinler.(-22/29)

KURBAN:

Biz, her ümmete-( Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rïzık olarak verdiklerimiz üzerine Allah’ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlahınız, bir tek İlah’tır. Öyle ise, O’na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlaslı ve mütevazi insanları müjdele!(-22/34)

Biz, büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın (dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır.Şu halde onlar,ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah’ın ismini anınız (ve kurban edınız). Yan üstü yere düşdüklerinde ise, artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirler verin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.(-22/36)

Onların ne etleri ne de kankarı Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!(-22/37)

(Resulüm!) Kuşkusuz biz sana Kevser’i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.(-108/1,2,3)

Continue ReadingHAC VE KURBAN

DUA VE ORUÇ

Kullarım sana, beni sorduğunda( söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde(kullarım da) benimdavetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar. (-2/186)

Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.(-7/55)

Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah’a (Allah’tan korkarak) ve(rahmetini) umarak dua edin, muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır.(-7/56)

El açıp yalvarmaya layık olan ancak O’dur. O’nun dışında el açıp dua ettikleri onların onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kafirlerin duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır. (-13/14)

Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme.Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığmız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.(-18/28)

ORUÇ:

Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.(-2/183)

Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer gùnlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.(-2/184)

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutmadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.(-2/185)

Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin için birerelbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği ( aydınlığa), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah ayetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.(-2/187)

Continue ReadingDUA VE ORUÇ

AHİRET:

Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler.(-2/123)

Sur’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!(-39/68)

Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.(-39/69)

Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.(-39/70)

Bu gün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çarçabuk görendir.(-40/17)

O gün zalimlere, özür hiçbir fayda sağlamaz. Artık lanet de onlarındır, kötü yurt da onlarındır!
(-40/52)

Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.(-41/20)

Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? derler. Onlar da: her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O’na döndürülüyorsunuz, derler.(-41/21)

Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyorsunuz.(-41/22)

( Ey insanlar!) O gün (hesap için) huzura alınırsınız; size ait hiçbir sır gizli kalmaz.(-69/18)

Kitabı sağ tarafından verilen: Alın,kitabımı okuyun; doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum, der.(-69/19,20)

Artık o, meyveleri sarkmış yüce bir cennette hoşnut kalacağı bir hayat içindedir.(-69/21,22,23)

(Onlara denir ki:) Geçmiş günlerde işlediklerinize ( iyi amellerinize) karşılık, afiyetle yeyin, için.
(-69/24)

Kitabı sol tarafından verilene gelince,o: Keşke, der, bana kitabım verilmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! (-69/25,26)

Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi!(-69/27)

Malım bana hiç fayda sağlamadı;(-69/28)

Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti. (-69/29)

Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın;(-69/30)

Sonra alevli ateşe atın onu! (-69/31)

Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun!(-69/32)

Çünkü o, ulu Allah’a iman etmezdi,(-69/33)

Yoksulu doyurmaya teşvik etmezdi.(-69/34)

Bu sebeple, bugün burada onun candan bir dostu yoktur.(-69/35)

Ancak günahkarların yediği kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur.(-69/36,37)

Continue ReadingAHİRET:

KIYAMET:

O gün gök sallanıp çalkalanır. (-52/9)

Dağlar yürüdükçe yürür. (-52/10)

Yalanlayanların vay haline o gün! (-52/11)

Ki onlar daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır. (-52/12)

Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. (-54/1)

Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edebilen bir büyüdür, derler. (-54/2)

Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan ( utançtan yere bakar) bir halde ve davetçiye koşarak kabirlerinden çïkarlar. O esnada kafirler: Bu , çok çetin bir gündür! derler.
(-54/7,8)

Gök yarılıp da kızarmış yağ renginde Gül gibi olduğu zaman, (-55/37)

Yer şiddetle sarsıldığı,(-56/4)

Dağlar parçalandığı, (-56/5)

Dağılıp toz duman haline geldiği,(-56/6)

Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman,(-56/7)

Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!(-56/8)

Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!(-56/9)

(Hayırda) önde olanlar,(ecirde de) öndedirler.(-56/10)

Artık Sur’a bir defa üflendiği, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur(kıyamet kopar).(-69/13,14,15)

Gök de yarılır ve artık o gün o, çökmeye yüz tutar.(-69/16)

O gün gökyüzü, erimiş maden gibi olur.(-70/8)

Dağlar da atılmış yüne döner.(-70/9)

Dost, dostu sormaz.(-70/10)

O gün (kıyamet günü) yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar çökùntü ile akıp giden kum yığınına döner.

(-73/14)

İşte, göz kamaştığı, ay tutulduğu,güneşle ay biraraya getirildiği zaman!(-75/7,8,9)

O gün insan,”Kaçacak yer neresi!” diyecektir.(-75/10)

Yıldızların ışığı söndürüldüğü,gökkubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştum).(-77/8,9,10,11)

Sür’e üflendiği gün, bölük bölük Allah’a gelirsiniz;(-78/18)

Gökyüzü açılır ve orada pek çok kapılar oluşur;(-78/19)

Dağlar yürütülür, Serap haline gelir.(-78/20)

Birinci üflemenin (kainatı) sarstığı, onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, işte o gün yürekler kaygıdan oynar, gözler yorgun düşer.(-79/6,7,8,9)

Güneş katlanın dürüldüğünde,(-81/1)

Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde,(-81/2)

Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde,(-81/3)

Gebe develer salıverildiğinde,(-81/4)

Vahşi hayvanlar toplanıp bir araya geririldiğinde,(-81/5)

Denizler kaynatıldığında,(-81/6)

Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde,(-81/7)

Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,(-81/8,9)

(Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında,(-81/10)

Gökyüzü sıyrılıp alındığında,(-81/11)

Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yaklaştırıldığında,(-81/12,13)

Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.(-81/14)

Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı,kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insanoğlu (yapıp) gönderdiklerini ve (yapamayıp) geride bıraktıklarını bir bir anlar.

(-82/1,2,3,4,5)

Continue ReadingKIYAMET:

ZULÜM VE ZALİMLER

Allah kendisine mülk ( hükümranlık ve zenginlik ) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni ( Nemrut’u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir,demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez. (-2/258)

İnkar edip zulmedenleri Allah asla bağışlayacak değildir. Onları ( başka) bir yola iletecek de değildir.
(-4/168)

Tevrat’ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir. (-5/45)

Yalan sözlerle Allah’a iftira edenden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler! (-6/21)

İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız. (6/129)

…..Gerçek şu ki , zalimler iflah olmazlar? (-6/135)

…..Ve aralarından bir çağrıcı, Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun! Diye bağırır. (-7/44)

Onlar, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. (-7/45)

Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine Kur’an kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem Ateşi’ne giden kimse mı? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. (-9/109)

Kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar (kıyamet gününde) Rablerine arz edilecekler, şahitler de: İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir,diyecekler. Bilin ki, Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir! (-11/18)

Onlara biz zulmetmedik; fakat, onlar kendilerine zulmettiler…….(-11/101)

Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve ” Haydi gel!” dedi. O da “(Haşa), Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!” dedi. (-12/23)

Allah Teala sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimler ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar. (-14/27)

…..Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. (-46/10)

BOZGUNCULUK:

Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde ( hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azab vardır. (-5/33)

Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lanet olasılar! Bırakmış, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar( sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa( fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.(-5/64)

Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın. (-11/85)

Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri ( akrabalık bağlarını) terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir.
Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır. (-13/25)

İnkar edip de (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat artıracağız. (-16/88)

İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
(-26/183)

Continue ReadingZULÜM VE ZALİMLER

İLMİ GERÇEKLER VE MÜSLÜMANLAR:

609 senesinde Kur’an’ı Kerim ayet ayet PEYGAMBER MUHAMMED’e indirilmeye başlanmış ve 23 senede tamamlanmıştır.
Birkaç yüzyılda Ortadoğu ve etrafındaki ülkeler ve topluluklar İslamiyeti kabul ederek Müslüman olmuşlardır.

Müslümanlar, Hıristiyan Avrupa’ya ulaşmak için 711 tarihinde Cebelitarık boğazını geçerek İberik yarımadasını ele geçirmişlerdir. Fransa üzerinden Orta Avrupa’ya ulaşma gayretleri başarılı olamamış, yarım adada beş asır kadar varlıklarını devam ettirebilmişler ve bilahare gerisin geriye Kuzey Afrika’ya çekilmek durumunda kalmışlardır.

Osmanlı Devleti; 1300 senesinde Marmara Denizi doğusunda kurulmuş, kısa zamanda Çanakkale Boğazı geçilerek TRAKYA, İstanbul alınmış sonra Balkanlar ele geçirilmiş ve Viyana kapılarına dayanmıştır.
Osmanlılarında hedefi, Orta Avrupayı ele geçirerek İslamiyeti yaymak ve etki altına almaktı.
Bu gayretler 400 sene kadar sürmüş, 18 nci yüzyıl başlarından itibaren de gerilemeye başlamış 200 sene içinde de tekrar Anadolu’ya dönmek zorunda kalmıştır.

Osmanlı Devletinin yerine Doğu Trakya ve Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.

Afrika’nın kuzeyinden veya diğer bir ifade ile Akdenizin güneyinden ve bilahare Akdenizin kuzeyinden, diğer bir ifadeyle Balkanlar üzerinden Müslümanların, Hıristiyanların Kalpgahı olan Orta Avrupayı ele geçirecek ve etkileyecek stratejik harekat’ı hüsranla neticelenmiştir.

Bu iki stratejik harekatı gerçekleştirmek isteyen Müslüman topluluklar ve devletler tarihin derinliklerine gömülüp yer küreden silinip yok olmuşlardır. Avrupa’daki Hıristiyan topluluk ve devletleri ise dimdik ayakta kalabilmişler ve hatta dünya hakimiyetini tesis edebilmişlerdir.

Bu gün dünya nüfusu 7 milyarın üzerindedir. Bunun takriben 2 milyarı Müslümandır.
Dünyadaki Müslüman devletlerin ve toplulukların dışındaki devletlerin sahip oldukları imkan ve kabiliyetleri şöyle sıralayabiliriz:
Ekonomik güç
Yaşam standartları
İlim ve bilim birikimleri
Teknoloji
Sanayi
Elektiriğin bulunması ve uygulamaları
Karayolu,demiryolu, hava,deniz ve uzay araçları
Petro- Kimya sanayi
İletişim ve uydu araçları
Nükleer enerji ve sanayi ….ila

Yukarıda sıralanan konularda Müslüman topluluk ve devletlerin hiçbir katkısı olmamıştır.
Bunun sebebi ilmi verilerle tespit ve özeleştiri yaparak, açık yüreklilikle ortaya konulmalıdır.

Müslümanların ana hedefi yukarıda sıraladığımız konuları benimsemek ve onları daha ileri götürmek ve yenilerini ilave etmek olmalıdır.

İLİM İLE İLGİLİ BAZI AYETLERİN MEALLERİ:

Allah Adem’e bütün isimleri, öğretti.Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz,şunların isimlerini bana bildirin, dedi. (-2/31)

Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan ancak sensin, dediler. (-2/32)

Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü haram aylardır. …(-9/36)

Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş’a istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah’tır. ( Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip ayetleri açıklamaktadır. (-13/2)

O, size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve(yağmur dolu) ağır bulutları meydana getirendir.
(-13/12)

O,geceyi, gündüzü, güneşi, ayı…yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.(-21/33)

Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. O’nun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir. (-24/35)

Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanırsın. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler. (Bu,) her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır. (-27/88)

O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı. Biz gökyüzünden su indirip, orada her faydalı nebattan çift çift bitirdik.
(-31/10)

Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, aziz ve alım olan Allah’ın takdiridir.
(-36/38)

Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi(hilal) olur da geri döner.(-36/39)

Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.(-36/40)

O, yeryüzünde sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.(-41/10)

Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz. (-51/47)

Rahman Kur’an’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona açıklamayı öğretti. (-55/1,2,3,4.)

Güneş ve ay bir hesaba göre (hareket etmekte) dir. (-55/5)

Göğü Allah yükseltti ve nizamı ( dengeyi) O koydu. (-55/7)

Sakın dengeyi bozmayın. (-55/8)

İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverniştir. (-55/19)

Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar. (-55/20)

Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin.
Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz. (-55/33)

Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız. (-55/35)

İnsan, kendisinin kemiklerini biraraya toplayamayacağımızı mı sanır? (-75/3)

Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter. (-75/4)

Hayır! Akıp giden, bir kaybolan bir etrafı aydınlatan yıldızlara andolsun, (-81/15,16)

Yaratıp düzene koyan,takdir edip yol gösteren, (topraktan) yeşil otu çıkarıp sonra da onu kapkara bir sel artığına çeviren yüce Rabbinin adını tesbih ( ve takdis) et. (-87/1,2,3,4,5.)

Hz. KUR’AN DİLİ ARAPÇADIR:

( Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklansın diye her peyganberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve Hikmet sahibidir. (-14/4)

Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. (-12/2)

Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik.
Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, (işte o zaman) Allah tarafından senin ne bir dostun ne de koruyucun vardır. (-13/37)

Apaçık Kitab’a andolsun ki biz,anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur’an kıldık.(-43/2,3.)

DİNLERİNİ PARÇALAYANLAR:

İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz ( ezeli bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve işleri bitirilirdi). (-10/19)

Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. SonraAllah onlara yaptıklarını bildirecektir. (-6/159)

Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan ( olmayın.Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir. (-30/32)

ALLAH İNSANA ŞAHDAMARINDAN DAHA YAKINDIR:

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız. (-50/16)

Eğer (Peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, (-69/44)

Elbette onu kıskıvrak yakalardık. (-69/45)

Sonra onun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık). (-69/46)

Hiçbiriniz buna mani de olamazdınız. (-69/47)

SONUÇ:

Bu gün Dünyadaki Müslümanların nüfusu takriben iki milyara yakındır. Bunun, yüzbinlerle ifade edilebilecek kadarı Hz. Kuran’ı veya mealini kısmen bilerek onunla amel etmeye gayret göstermektedir. Geri kalan çoğunluk ise; İMAN, İNANÇ ve ŞEKİLCİLİKLE yetinmektedir.
1580 senedir, Dünyadaki MüslümanTopluluklarının büyük bir bölümü, Hz. Kur’an’ın veya mealininin içeriğini bilmeden amel ediyorsa, Müslümanların zafiyetini başka yerlerde aramamak gerekir.

Bu günkü Dünya konjoktüründe Müslümanların, diğer toplulukların ve devletlerin seviyesine ulaşabilmeleri için bir elinde Hz. Kur’an’ı veya mealini, diğer elinde İLMİ ve PARA’YI bulundurmak mecburiyetindedirler. Bunun dışında başka bir yolun olmadığı açıkça ortadadır.
Ana dili Arapça ola Müslümanların dışındaki Müslümanların Hz. Kur’an’ın içeriğini bilmesi ve onunla amel edebilmesi için Hz. Kur’an’ın Mealini ( Tercümesini) öğrenmesi elzemdir. Bu maksatla ana okulu dahil orta eğitim, lise veya koleşlerde; öğretim metodlarına uygun olarak Hz. Kur’an Meali ders olarak okutulmalıdır.
Bu eğitim,çocuğun kendisine, ailesine ve diğer herhangi bir kuruluşa bırakılmamalıdır.
Bu eğitimden geçmemiş, fakat okuma, yazması olan her birey biraz gayret göstermek suretiyle O’nu rahatlıkla okuyup anlayabilir.

Sana Kitabı indiren O’dur. O’nun ( Kur’an’ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleride müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Halbuki O’nun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek payeye erişerler ise: Ona inandık; hepsi Rabb’imiz tarafındandır, derler.( Bu inceliği ) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.
( Açıklama : “Muhkem ayet” manası açık seçik anlaşılan ve tereddüte yol açmayan ayet demektir. ” Müteşabih” ise Muhkemin zıddıdır.) (-3/7)

Continue ReadingİLMİ GERÇEKLER VE MÜSLÜMANLAR:

CİNLER:

Cinler Allah’a ortak koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştır. Bilgisizce O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Haşa! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir. (-6/100)

Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, “Ey Çin topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız”der.Onların, insanlardan olan dostları ise:”Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık” derler. Allah da buyurur ki: Allah’ın dilediği hariç, içinde ebedi kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabb’in hikmet sahibidir, bilendir. (-6/128)

Ey çin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mı! Derler ki: ” Kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.(-6/130)

Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yatattık.(-15/27)

Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi. (-27/39)

Sabah gidişi bir aylık mesafe,akşam dönüşü yine bir ayllık mesafe olan rüzgarı da Süleyman’a(onun emrine ) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabb’inin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık. (-34/12))

Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azab içinde kalmazlardı.(-34/14)

Hani cinlerden bir gurubu,Kuran’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur’anı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) “Susun” demişler, Kur’anın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdir. (-46/29)

Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekilerini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik. (-46/30)

Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.(-46/31)

Cinleri öz ateşten yarattı.(-55/15)

Ey insan ve Çin! Sizin de hesabınızı ele alacağız. (-55/31)

Hal bu iken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? (-55/32)

Ey Çin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp gidebilirsiniz.(-55/33)

Öyleyse Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (-55/34)

De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kuran’ı) dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, doğru yola ileten harikulade güzel bir Kur’an dinledik de ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabb’imize asla ortak koşmayacağız. (-72/1,2)

Hakikat şu ki, Rabbimizin şanı çok yücedir. O, ne eş ne de çocuk edinmiştir. (-72/3)

Doğrusu bizim beyinsiz olanımız (iblis veya azgın cinler), Allah hakkında pek aşırı yalanlar uyduruyormuş. (-72/4)

Halbuki biz, gerek insanlar gerekse cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler, sanmıştık. (-72/5)

Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını arttırırlardı. (-72/6)

Onlarda sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardır.(-72/7)

Doğrusu biz (cinler), göğü yokladık, fakat onu sert bekçilere, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. (-72/8)

Halbuki, (daha önce) biz onu bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyecek bir alev huzmesi buluyor. (-72/9)

Bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü Murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi? (-72/10)

Gerçekten biz, – kimimiz salih kişiler, kimimiz ise bunlardan aşağıda olmak üzere- türlü türlü yollar tutmuştuk. (-72/11)

(Artık) şu gerçeği şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah’ı aciz bırakamayacağız, başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız.(-72/12)

Doğrusu biz, o hidayeti (Kur’anı) işitince ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne bir (ecrinin) eksikliğe uğratılmasından ne de haksızlık edilmesinden korkar. (-72/13)

İçimizde, (Allah’a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır. (-72/14)

Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır. (-72/15)

KIYAMET GÜNÜ

Göğün sarsıldıkça sarsılacağı, dağların yürüdükçe yürüyeceği gün; işte o gün, daldıkları yerde eğlenip oyalanacak kıyameti yalanlayanlara yazık olacak. (-52/9,12)

Kıyamet saati yaklaşır, ay yarılır; onlar bir delil görünce hala yüz çevirirler ve” süregelen bir sihir” derler.(-54/1,2)

Gözleri dalgın dalgın, çekirgeler gibi yayılmış, O çağırana koşarak kabirlerinden çıkarlar. İnkârcılar:”Bu, zorlu gündür” derler. (-54/7,8)

Gök yarılıp da, Gül gibi kızardığı, yağ gibi eridiği zaman haliniz nice olur? (-55/37)

Ey inananlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, sizde üç sınıf olursunuz. (-56/4,7)

Sur’a bir üfürüş üfürüldüğü, yer ve dağlar kaldırılıp bir vuruşla birbirine çarpıldığı zaman, işte o gün olacak olur, kıyamet kopar. (-69/13,15)

Gök yarılır; o gün düzeni bozulur.(-69/16)

Gök,o gün, erimiş maden gibi olur.(-70/8)

Dağlar da atılmış pamuğa döner. (-70/9)

Hiç bir dost diğer bir dostunu sormaz. (-70/10)

Kıyametin koptuğu gün, yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar, yumuşak kum yığını haline gelir. (-73/14)

Gözün kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: “Kaçacak yer nerede?” der. (-75/7,10)

Yıldızların ışığı giderildiği zaman, (-77/8)

Gök yarıldığı zaman,(-77/9)

Dağlar pamuk gibi atıldığı zaman, (-77/10)

Peygamberlere ümmetleri hakkında şahidlik vakitleri bildirildiği zaman. (-77/11)

Sur’a üfürüldüğü gün hepiniz bölük bölük gelirsiniz. (-78/18)

Gökler kapı kapı açılacaktır.(-78/19)

Dağlar yürütülüp serap olacaktır(-78/20)

O gün bir sarsıntı sarsar. (-79/6)

Peşinden bir diğeri gelir. (-79/7)

O gün kalpler titrer. (-79/8)

İnsanların gözleri yere döner. (-79/9)

Güneş dürülüp ışığı kalmadığı zaman; (-81/1)

Yıldızlar düşüp, söndüğü zaman; (-81/2)

Dağlar yürütüldüğü zaman; (-81/3)

Doğurması yaklaşmış develer başıboş bırakıldığı zaman; (-81/4)

Yabanı hayvanlar bir araya toplatıldığı zaman; (-81/5)

Denizler kaynaştırıldığı zaman; (-81/6)

Canlar bedenlerle birleştirildiği zaman; (-81/7)

Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman; (-81/8,9)

Amel defterleri açıldığı zaman ; (-81/10)

Gök yerinden oynatıldığı zaman; (-81/11)

Cehennem alevledirildiği zaman; (-81/12)

Cennet yaklaştırıldığı zaman; (-81/13)

İnsanoğlu önceden ne hazırladığını görecektir. (-81/14)

Gök yarıldığı zaman,(-82/1)

Yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman, (-82/2)

Denizler kaynaştığı zaman, (-82/3)

Kabirlerin içi dışa çıktığı zaman, (-82/4)

İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür. (-82/5)

ZULÜM VE ZALİMLER:

Allah kendisine mülk verdiği için şımararak Rbbi hakkında İbrahim ile tartışmaya giren (nemrut’u) görmedin mı! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sende onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez. (-2/258)

İnkar edip zulmedenleri Allah asla bağışlayacak değildir. Onları bir yola iletecek de değildir. (-4/168)

Tevrat’ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak,dişe dış. Yaralarda kısastır. Kim bunuq bağışlarsa kendisi için o keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir. (-5/45)

Yalan sözlerle Allah’a iftira edenden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler! (-6/21)

İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız. (-6/129)

……Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.(-6/135)

……Ve aralarından bir çağrıcı, Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun! Diye bağırır.(-7/44)

Onlar, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. Onlar ahireti de inkar edenlerdir. (-7/45)

Binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden kimse mi ? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez,(-9/109)

Kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir. Onlar Rablerine arz edilecekler, şahitler de: İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir, diyecekler. Bilinki, Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.(-11/18)

Onlara biz zulmetmedik! fakat onlar kendilerine zulmettiler…….(-11/101)

Evinde bulunduğu kadın, O’nun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve”Hadi gel!” dedi. O da” Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!” dedi. (-12/23)

Allah Teala sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapa sağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar. (-14/27)

……Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.(-46/10)

Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın fenalığından ( kurtulmak için) elbette bunları feda ederlerdi. Halbuki ( o gün ) onlar için, Allah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler ortaya çıkmıştır.(-39/47)

BOZGUNCULUK:

Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde ( hak ) düzeni bozmaya çalışanların cezası ya ( acımadan ) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmelidir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. (-5/33)

Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın! insanlara eşyalarını eksik vermeyin! yeryüzünde bozgucular olarak dolaşmayın. (-11/85)

Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir. Ve kötü yurt onlarındır. ( cehennem) (-13/25)

İnkar edipte Allah yolundan alıkoyanlar varya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat arttıracağız. (-16/88)

İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. (-26/183)

Continue ReadingCİNLER:

MÜ’MİN

İman eden ve islam dinine inanan kimselerdir.
Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; (-23/1)
Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler; (-23/2)
Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler; (-23/3)
Onlar ki, zekatı verirler; (-23/4)
Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; (-23/5)
Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir. (-23/6)
Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. (-23/7)
Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler; (-23/8)
Ve onlar ki, namazlarına devam ederler. (-23/9)
İşte, asıl bunlar varis olacaklardır; (-23/10)
(Evet) Firdevs’e varis olan bu kimseler, orada ebedi kalıcıdırlar. (23/11)

Allah ile birlikte bir ilah daha tanıma! Sonra kınanmış ve kendi başına terkedilmiş olarak kalırsın. (-17/22)
Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “of!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. (-17/23)
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve:”Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse şimdi de sen onlara(öyle) rahmet et!” diyerek dua et. (-17/24)
Rabbiniz sizin kalplerinizdekini çok iyi bilir.Eğer siz iyi olursanız, şunu bilin ki Allah, kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır.(-17/25)
Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. (-17/26)
Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür. (-17/27)
Eğer Rabbinden umduğun (beklemek durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan,hiç olmazsa kendilerine gönül alıcı bir söz söyle. (-17/28)
Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma.Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun. (-17/29)
Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür. (-17/30)
Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur. (17/31)
Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur. (-17/32)
Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velisine (hakkını alması için) yetki verdik. Ancak bu veli de kısasta ileri gitmesin. Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacağını almıştır. (-17/33)
Yetimin malına , rüşdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir. (-17/34)
Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir. (-17/35)
Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül bunların hepsi ondan sorumludur. (-17/36)
Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. (-17/37)
Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbinin nezdinde sevimsizdir. (-17/38)
İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme; sonra kınanmış ve (Allah’ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın. (-17/39)

Continue ReadingMÜ’MİN

End of content

No more pages to load