Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş’a istiva eden, güneşe ve ayı emrine boyun eğdiren Allah’tır. (Bunların)her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız çin her işi düzenleyip ayetleri açıklamaktadır. (-13/2)
Gökten suyu indiren O’dur. Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler.
(-16/10)
(Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir.İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.(-16/11)
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi.Yıldızlar da Allah’ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır. (-16/12)
İçinden taze et(balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O’dur.
Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun.(Bütün bunlar) O’nun lutfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir. (-16/14)
Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı. (-16/15)
Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen halis bir süt içiriyoruz. (-16/66)
Rabbin balarısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler(kovanlar) edin. Sonra meyvelerin herbirinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet(bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır. (16/68)
Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz,(sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir. (-22/5)
Gece de onlar için bir ibret alametidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler. (-36/37)
Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar(döner). İşte bu, aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir.(-36/38)
Ay için de bir takım menziller (yörüngeler) tayin ettik.Nihayet o, eğri hurma dalı gibi(hilal)olur da geri döner. (-36/39)
Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir.Her biri bir yörüngede yüzerler.(-36/40)
Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibrettir. (-36/41)
Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder. (-42/30)
Denizde dağlar gibi akıp gidenler (gemiler)de O’nun (varlığının) delillerindendir. (-42/32)
Dilerse O, rüzgarı durdurur da,onun (denizin) üstünde kalakalırlar.Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.(-42/33)
Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi? (-56/57)
Söyleyin öyleyse ,(rahimlere) döktüğünüz meni nedir? (-55/58)
Onu sizmi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz? (-56/59)
Aranızda ölümü takdir eden biziz. Ve biz, önüne geçilebileceklerden değiliz. (-56/60)
Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir alemde tekrar var edelim diye (ölümü takdir ettik) . (56/61)
Şimdi bana, ektiğinizi haber verin. (-56/63)
Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? (-56/64)
Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız. (-56/65)
“Doğrusu borç altına girdik.(-56/66) Daha doğrusu, biz yoksul kaldık” (derdiniz).(-56/67)
Ya içtiğiniz suya ne dersiniz? (-56/68)
Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? (-56/69)
Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi? (-56/70)
Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi, (-56/71)
Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? (-56/72)
(insanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?(-88/17:20)