PEYGAMBERLER: Hz. İBRAHİM

Bir zamanlar Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önderyapacağım, demişti. “Soyundan da (önderler yap, ya Rabbi!)” dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez(onlar için söz vermem) buyurdu.(-2/124)
Biz, Beyt’i(Kabe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin(orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükü ve secde edenler için Evim’i temiz tutun,diye emretmiştik.(-2/125)
İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkımdan Allah’a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkar ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!(-2/126)
Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor,(şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; Şüphesiz sen işitensin, bilensin.(-2/127)
İbrahim’in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. (-2/130)
Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti. (-2/131)
Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Ya’kub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslam’ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz  (dedi). (-2/132)
(Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara:) Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim’in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi. (-2/135)
“Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbata indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk” deyin. (-2/136)
Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi.Siz hiç düşünmez misiniz? (-3/65)
İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartışınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, herşeyi bilir, siz ise bilmezsiniz. (-3/66)
İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değil idi. (-3/67)
İnsanların İbrahim’e en yakın olanı,ona uyanlar, şu Peygamber (Muhammed) ve (ona) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur. (-3/68)
De ki: Allah doğruyu söylemiştir. Öyle ise, hakka yönelmiş olarak İbrahim’in dinine uyunuz. O, müşriklerden değildi. (-3/95)
Şüphesiz, alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mabet), Mekke’deki (Kabe) dir. (-3/96)
Orada apaçık nişaneler, (ayrıca) İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse bilmelidir ki, Allah bütün alemlerden müstağnidir. (-3/97)
İbrahim, babası Azer’e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun?Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti. (-6/74)
Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekutunu gösteriyorduk. (-6/75)
Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi.Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi. (-6/76)
Ay’ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi. (-6/77)
Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. (-6/78)
Ben hanif olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. (-6/79)
Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz?Ben sizin O’na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabbim’in bir şey dilemesi hariç. Rabbim’in ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hala İbret almıyor musunuz? (-6/80)
Andolsunki elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjde getirdiler ve:”Selam (sana) “ dediler. O da “(Size de) selam” dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi. (-11/69)
Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki!(biz melekleriz).Lut  kavmine gönderildik.(-11/70)
O esnada hanımı ayakta idi ve(bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı, İshak’ın ardından da Ya’kub’u müjdeledik.(-11/71)
(İbrahim’in karısı:) Olacak şey değil! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey! Dedi.(-11/72)
(Melekler) dediler ki: Allah’ın emrine şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki O,övülmeye layıktır, iyiliği boldur.(-11/73)
İbrahim’den korku gidip kendisine müjde gelince, Lut kavmi hakkında(adeta) bizimle mücadeleye başladı.(-11/74)
İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah’a vermiş biri idi.(-11/75)
(Melekler dediler ki): Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Çünkü Rabbinin(azap) emri gelmiştir. Ve onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir!(-11/76)
Elçilerimiz Lut’a gelince, (Lut) onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da “Bu, çetin bir gündür” dedi.(-11/77)
Lut’un kavmi, koşarak onun yanına geldiler. Daha önce de o kötü işleri yapmaktaydılar. (Lut): “Ey kavmim! İşte şunlar kızlarımdır(onlarla evlenin); sizin için onlar daha temizdir. Allah’tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu!” dedi.(-11/78)
Dediler ki: Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin. (-11/79)
Keşke benim size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim! Dedi. (11/80)
(Melekler) dediler ki: Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vaadolunan (helak) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi? (-11/81)
Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine  (balçıktan) pişirip istif edilmiş taşlar yağdırdık. (-11/82)
(O taşlar:) Rabbin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zalimlerden uzak değildir. (-11/83)
Andolsun biz İbrahim’e daha önce rüştünü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.(-21/51)
O, babasına ve kavmine: Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor? demişti.(-21/52)
Dediler ki: Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk.(-21/53)
Doğrusu siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz, dedi.(-21/54)
Dediler ki: Bize gerçeğimi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?(-21/55)
Hayır, dedi, sizin Rabbiniz, yarattığı göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna şahitlik edenlerdenim.
(-21/56)
Allah’a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım!(-21/57)
Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.(-21/58)
Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler.(-21/59)
(Bir kısmı:) Bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine İbrahim denilirmiş, dediler.(-21/60)
O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.(-21/61)
Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim? Dediler.(-21/62)
Belki de bu işi şu büyükleri yapmıştır. Hadi onlara sorun; eğer konuşuyorlarsa! dedi.(-21/63)
Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp(kendi kendilerine) “Zalimler sizlersiniz, sizler!” dediler.(-21/64)
Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların konuşmadığını pek ala biliyorsun, dediler.(-21/65)
İbrahim: Öyleyse, dedi, Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hala tapacak mısınız?(-21/66)
Size de, Allah’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?(-21/67)
(Bir kısmı:) Eğer iş yapacaksanız, yakın onu da tanrılarınıza yardım edin! dediler.(-21/68)
“Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!” dedik.(-21/69)
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk.(-21/70)
Biz, onu ve Lut’u kurtararak, içinde cümle aleme bereketler verdiğimiz ülkeye ulaştırdık.(-21/71)
Ona(İbrahim’e), İshak’ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Ya’kub’u lütfettik; herbirini salih insanlar yaptık.(-21/72)
Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.(-21/73)
Şüphesiz İbrahim de onun(Nuh’un) milletinden idi.(-37/83)
Çünkü Rabbine kalb-i selim ile geldi.(-37/84)
Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti.(-37/85)
“Allah’tan başka bir takım uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?”(-37/86)”O halde alemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?”(-37/87)
Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.(-37/88) Ben hastayım, dedi.(-37/89)
Ona arkalarını dönüp gittiler.(-37/90)
Yavaşça putların yanına vardı.(Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? Dedi.(-37/91,92)
Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu(kırıp geçirdi.)(-37/93)
(Putperestler) koşarak İbrahim’e geldiler.(-37/94)
İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.(-37/95,96)
Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! Dediler.(-37/97)
Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.(-37/98)
(Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gosterecek. Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlat ver, dedi.(-37/99,100)
İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.(-37/101)
Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? Dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.(-37/102)
Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.(-37/103,104,105,106)
Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim’e selam! dedik.Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. (-37/107:111)

Continue ReadingPEYGAMBERLER: Hz. İBRAHİM

PEYGAMBERLER: Hz. N U H

Andolsun, biz Nuh’u kavmine elçi gönderdik. Onlara:”Ben (dedi), sizin için apaçık bir uyarıcıyım. (-11/25)
Allah’tan başkasına tapmayın! Ben, size (gelecek) elem verici bir günün azabından korkuyorum.”(-11/26)
Kavminden ileri gelen kafirler dediler ki: “biz seni sadece bizim gibi bir insan olarak görüyoruz.Bizden, basit görüşle hareket eden alt tabakamızdan başkasının sana uyduğunu görmüyoruz.Ve sizin bize karşı bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılar olduğunuzu düşünüyoruz.”(-11/27)
(Nuh)dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbim tarafından (bildirilen) açık bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katından bir rahmet vermiş de bu size gizli tutulmuşsa, buna ne dersiniz? Siz onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız? (-11/28)
Ey kavmim! Allah’ın emirlerini bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum.Ben iman edenleri kovacak değilim; çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi, bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum.(-11/29)
Ey kavmim! Ben onları kovarsam, beni Allah’tan (onun azabından) kim korur? Düşünmüyor musunuz?(-11/30)
Ben size: “Allah’ın hazineleri benim yanımdadır” demiyorum,gaybı da bilmem.”Ben bir meleğim” de demiyorum.Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için,”Allah onlara asla bir hayır vermeyecektir” diyemem.Onların kalplerinde olanı, Allah daha iyi bilir.Onları kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum.(-11/31)
Dediler ki: Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bize karşı mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen, kendisi ile bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir! (-11/32)
(Nuh) dedi ki: “Onu size ancak dilerse Allah getirir.Ve siz (Allah’ı aciz bırakacak değilsiniz.(-11/33)
Eğer sizi Allah azdırmak istiyorsa, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdüm size fayda vermez.(Çünkü) O sizin Rabbinizdir. Ve (nihayet) O’na döndürüleceksiniz.” (-11/34)
(Resulüm!) Yoksa, “Bunu uydurdu”mu diyorlar? De ki” Eğer onu uydurduysam günahım bana aittir. Fakat ben sizin işlediğiniz günahtan uzağım.” (-11/35)
Nuh!a vahyolundu ki: Kavminden iman etmiş olanlardan başkası artık (sana) asla inanmayacak. Öyleyse onların işlemekte olduklarından (günahlarından) dolayı üzülme. (-11/36)
Gözlerimizin önünde ve vahyimiz (emrimiz) uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana  (bir şey) söyleme! Onlar mutlaka boğulacaklardır! (-11/37)
Nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler ise, yanına her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Dedi ki “Eğer bizimle alay ediyorsanız, bilin ki siz nasıl alay ediyorsanız biz de sizinle alay edeceğiz! (-11/38)
Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz.” (-11/39)
Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh’a dedik ki:”( Canlı çeşitlerinin) her birinden iki eş ile –(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!” Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti. (-11/40)
(Nuh) dedi ki: “ Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de , durması da Allah’ın adıyladır.Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (-11/41)
Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakıa bulunan oğluna: Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kafirlerle beraber olma! Diye seslendi.(-11/42)
Oğlu: Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım, dedi. (Nuh):”Bugün Allah’ın emrinden(azabından), merhamet sahibi Allah’tan başka koruyacak kimse yoktur” dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu.(-11/43)
(Nihayet) “Ey yer suyunu yut! Ve ey gök(suyunu) tut!” denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de) Cudi (dağının) üzerine yerleşti. Ve: “O zalimler topluluğunun canı cehenneme!” denildi.(-11/44)
Nuh Rabbine dua edip dedi ki: “Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.”(-11/45)
Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.(-11/46)
Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!(-11/47)
Denildi ki: Ey Nuh!Sana ve seninle beraber olan ümmetlere bizden selam ve bereketlerle(gemiden) in! Kendilerini(dünyada) faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabın dokunacağı ümmetler de olacaktır.(-11/48)

Andolsun ki biz Nuh’u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.(-29/14)
Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu alemlere bir ibret yaptık.(-29/15)

Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık.(-54/11)
Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.(-54/12)
Nuh’u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.(-54/13)
İnkar edilmiş olana(Nuh’a) bir mükafat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.(-54/14)
Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yokmudur?(-54/15)
Benim azabım ve uyarılarım nasılmış!(-54/16)

Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh’u kendi kavmine gönderdik.(-71/1)
Nuh şöyle dedi: Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben sizi, “Allah’a kulluk edin; O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin(muahaze etmeden yaşatsın)” diyerek apaçık uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah’ın tayin ettiği vade gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!(-71/2,3,4)
(Sonra NuhJ Rabbim! Dedi, doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim;(-71/5)
Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı.(-71/6)
Gerçekten de,(imana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.(-71/7)
Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum.(-71/8)
Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum.(-71/9)
Dedim ki: Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.(-71/10)
(Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,(-71/11)
Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.(-71/12)
Size ne oluyor ki, Allah’a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?(-71/13)
Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.(-71/14)
Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenktar olarak nasıl yaratmış!(-71/15)
Onların içinde ayı bir nur kılmış, güneşi de bir çerağ yapmıştır.(-71/16)
Allah, sizi de yerden ot(bitirir) gibi bitirmiştir.(-71/17)
Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkarıcaktır.(-71/18)
Allah, onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır.(-71/19,20)
(Öğütlerinin fayda vermemesi üzerine) Nuh: Rabbim! Dedi, doğrusu bunlar bana karşı geldiler de, malı ve çocuğu kendi ziyanını arttırmaktan başka işe yaramayan kimseye uydular.(-71/21)
Bunlar da, büyük hileler, büyük desiseler kurdular! (-71/22)
Ve dediler ki: Sakın ilahlarınızı bırakmayın; hele Ved’den, Suva’dan, Yeğus’tan ve Nesr’den asla vazgeçmeyin! (-71/23)
(Böylece) onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin şaşkınlıklarını arttır! (-71/24)
Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah’a karşı yardımcılar da bulamadılar. (-71/25)
Nuh: “ Rabbim! Dedi, yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma!” (-71/26)
“Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar (yetiştirirler).” (-71/27)
“Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helakını arttır.” (-71/28)

Continue ReadingPEYGAMBERLER: Hz. N U H

PEYGAMBERLER: Hz. ADEM

Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? Dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.(-2/30)
Allah Ademe bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.(-2/31)
Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan ancak sensin, dediler.(-2/32)
(Bunun üzerine:) Ey Adem! Eşyanın isimlerini meleklere anlat dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semavat ve arzda görülmeyenleri(oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.(-2/33)
Hani biz meleklere(ve cinlere): Adem’e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kafirlerden oldu.(-2/34)
Biz: Ey Adem! Sen ve eşin(Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de  kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.(-2/35)
Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları(cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerlerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.(-2/36)
Bu durum devam ederken Adem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden vemerhameti bol olandır.(-2/37)
Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tabi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.(-2/38)
İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedi kalırlar.(-2/39)

Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), “Andolsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder” dedi(ve ekledi:)(-5/27)
Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan(bile) ben, sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, alemlerin Rabbi olan Allahtan korkarım”.(-5/28)
“Ben istiyorum ki, sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın; zalimlerin cezası işte budur.”(-5/29)
Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü: Bu yüzden de kaybedenlerden oldu.(-5/30)
Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Katil kardeş) “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar da olamadım mı ki, kardeşimin cesedini gömeyim” dedi ve ettiğine yananlardan oldu.(-5/31)

Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Adem’e secde edin! diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.(-7/11)
Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.(-7/12)
Allah: Öyle ise,”in oradan!” Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! Çünkü sen aşağılıklardansın! Buyurdu.(-7/13)
İblis: Bana,( insanların) tekrar dirilecekleri güne kadarmühlet ver, dedi.(-7/14)
Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.(-7/15)
İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.(-7/16)
“Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!” dedi.(-7/17)
Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!(-7/18)
(Allah buyurdu ki): Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.(-7/19)
Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.(-7/20)
Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.(-7/21)
Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? Diye nida etti.(-7/22)
(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.(-7/23)
Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu.(-7/24)
“Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve orada(dirilip) çıkarılacaksınız” dedi.(-7/25)
Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi…İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar(diye onları indirdi).(-7/26)

Continue ReadingPEYGAMBERLER: Hz. ADEM

N A M A Z

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.(-2/3)

Namazı tam kılın, zekatı hakkıyla verin, rükü edenlerle beraber rükü edin.(-2/43)

Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.(-2/45)

Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve “İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekatı verin” diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.(-2/83)

Namazı kılın, zekatı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah’ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür.(-2/110)

Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki bende sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!(-2/152)

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki,Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır.( Allah’ın rizasını gözeterek) yakınlara, yetimlere,yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar,zekat verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakiler ancak onlardır!(-2/177)

İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekat verenler var ya, onların mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.(-2/277)

Sizin dostunuz(veliniz) ancak Allah’tır, Resülüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar,zekatı verirler.(-5/55)

Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık(bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?(-5/91)

Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız(cinsi birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve(dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size(ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.(-5/6)

Ey iman edenler! Siz sarhoş iken –ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de –yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. (-4/43)

De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir. (6/162)

Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir.(Ey kafirler!) İnkar etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadın!(-8/35)

Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl. (-20/14)

Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç takva iledir. (-20/132)

Onlar, ne ticaret ne de ve alış-verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak-bullak olduğu bir günden korkarlar.(-24/37)

(Resulüm!) Sana vahyedilen kitab’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir. (-29/45)

Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde),sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah’ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur. (-30/17,18)

Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır. (-62/9)

Namaz kılınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lutfundan isteyin. Allah’ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz. (-62/10)

Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kafirlerin size kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanınızdır. (-4/101)

Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazı kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kafirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kafirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.(-4/102)

Continue ReadingN A M A Z

YOK EDİLEN KÖYLER ŞEHİRLER VE MİLLETLER

Onlardan önce nice nesilleri yok ettiğimizi görmediler mi? Onları, sizi yerleştirdiğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve ardlarından başka bir nesil yetişdirdik.(-6/6)

Biz nice kasabaları yok etmişizdir! Geceleyin veya gündüz uykularında iken baskınımıza uğramışlardır. (-7/4)

And olsun ki, sizden önce nice nesilleri, peygamberleri onlara belgeler getirmişken, haksızlık ederek inanmadıkları zaman yok etmiştik. İşte biz suçlu milleti böyle cezalandırırız. (-10/13)

Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık(onların yerine sizi getirdik).(-10/14)

Halkı iyi olduğu halde Rabbin, haksızlıkla memleketleri helak etmez. (-11/117)

Helak ettiğimiz hiçbir ülke  yoktur ki hakkında(bizce) bilinen bir yazgı olmasın. (-15/4)

Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez. (-15/5)

Ne kadar ülke varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edecek veya en çetin bir şekilde azaplandıracağız. Bu, Kitap’ta(lehv-i mahfuzda) yazılıdır. (-17/58)

Zalim olan nice beldeyi kırıp geçirdik! Arkasından da nice başka topluluklar vücuda getirdik.

Helak ettiğimiz bir belde için artık(yeniden mamur olmak) imkansızdır! Çünkü onlar geri dönemeyeceklerdir.(-21/95)

Nitekim, birçok memleket vardır ki, o memleket(halkı) zulmetmekte iken, biz onları helak ettik. Şimdi o ülkelerde duvarlar, çökmüş tavanların üzerine yıkılmıştır. Nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve(ıssız kalmış) ulu saraylar vardır.(-22/45)

Bunun üzerine Musa’ya: Asan ile denize vur! Diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı(on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.(-26/63)

Ötekilerini de oraya yaklaştırdık. (-26/64)

Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık. (26/65)

Sonra ötekilerini suda boğduk. (26/66)

Nuh: Rabbim! Dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı. (26/117)

Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık. (26/119)

Sonra da geri kalanları suda boğduk. (26/120)

Ad (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı. (26/123)

…biz de kendilerini helak ettik.  … (26/139)

Semud (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı. (26/141)

Bunun üzerine onları azap yakaladı. … (26/158)

Lut (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı. (26/160)

Sonra diğerlerini helak ettik. (26/172)

Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki …Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!(-26/173)

Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı. (-26/176)

…,kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi.  … (-26/189)

Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere ( gönderdiğimiz) uyarıcıları(peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz. (-26/208,209)

Biz, refahından şımarmış nice memleketi helak etmişizdir.İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir.Onlara biz varis olmuşuzdur. (-28/58)

Rabbin, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezine göndermedikçe,o memleketleri helak edici değildir. Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helak etmişizdir. (-28/59)

Görmedin mi, Rabbin ne yaptı ad kavmine! Direkleri (yüksek binaları) olan, ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem şehrine, o vadide kayaları yontan Semud kavmine, kazıklar (çadırlar,ordular) sahibi Firavun’a! Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler. Oralarda kötülüğü çoğalttılar. Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı. Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir. (-89/6:14)

Continue ReadingYOK EDİLEN KÖYLER ŞEHİRLER VE MİLLETLER

GÜNEŞ, AY , YILDIZLAR VE DÜNYA

O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra, semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi. O, her şeyi hakkıyle bilendir. (-2/29)

O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece “OL!” der, o da hemen oluverir. (-2/117)

O, sabahı aydınlatır. O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, aziz olan, pek iyi bilen Allah’ın takdiridir. (-6/96)

O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bir toplum için ayetleri geniş geniş açıkladık. (-6/97)

Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüzü bürüyüp örten! Güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır. Bilesinizki, yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. (-7/54)

Gökleri ve yeri yarattığı günde Allah’ın yazısına göre Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dört’ü haram aylardır. İşte bu doğru hesaptır. O aylar içinde kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekun savaşırlarsa siz de onlara karşı topyekun savaşın ve bilin ki Allah sakınanlarla beraberdir. (-9/36)

Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (aya) birtakım menziller takdir eden O’dur. Allah bunları ancak bir gerçeğe binaen yaratmıştır. O, bilen bir kavme ayetlerini açıklamaktadır. (-10/5)

Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş’a istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah’tır. Her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. (-13/2)

Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O’dur.Geceyi de gündüzün üzerine O örter. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır.(-13/3)

O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah’ın emri ile hareket ederler.Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.(-16/12)

Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı.(-16/15)

Yedi gök,yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur. Ne varki siz, onların tesbihini   anlamazsınız. O, halimdir, bağışlayıcıdır. (-17/44)

İnkar edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları biri birinden koparmamızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı? (-21/30)

Onları sarsmasın diye yeryüzünde bir takım dağlar diktik. Orada geniş geniş yollar açtık! Ta ki maksatlarına ulaşsınlar.(-21/31)

Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık. Onlar ise, gökyüzünün ayetlerinden yüz çevirirler. (-21/32)

O, geceyi, gündüzü,güneşi, ayı…yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.(-21/33)

(Resulüm!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (-22/47)

Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir. (-25/61)

Dağları yerinde donmuş gibi görürsün, oysa onlar bulutlar gibi geçerler. Bu her şeyi sağlam tutan Allah’ın işidir. (-27/88)

Allah’ın geceyi gündüze ve gündüzü geceye kattığını, her biri belirli bir süreye kadar hareket edecek olan güneşi ve ayı buyruk altında tuttuğunu! Allah’ın yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilmez misin?(-31/29)

Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O’nun nezdine çıkar. (-32/5)

Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer,üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a hamdolsun. O, yaratmada dilediği arttırmayı yapar. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir. (-35/1)

Rüzgarları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah’tır. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden diriltilmesi de böyle olacaktır. (-35/9)

Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin icine sokar! Güneş ve ayı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gider. İşte (bütün bunları yapan) Rabbiniz Allah’tır. Mülk O’nundur. O’nu bırakıpta kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir. (-35/13)

Gece de onlar için bir ibret alametidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.(-36/37)

Ay için de birtakım menziller(yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi(hilal) olur da geri döner. (-36/39)

Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler. (-36/40)

De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkar edip O’na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir. (-41/9)

O, yeryüzünde sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde(mevsim) isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti. (-41/10)

Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemiyerek, gelin! Dedi. İkisi de”İsteyerek geldik”dediler.(-41/11)

Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semayı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, aziz, alim Allah’ın takdiridir. (-41/12)

O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. ……(-42/11)

Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Dilediğine rızkı bol verir, dilediğinden de kısar. O, her şeyi bilendir. (-42/12)

Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz elbette genişleticiyiz. (-51/47)

Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten indirmiş olduğu rızıkta(yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgarları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır. (-45/5)

Continue ReadingGÜNEŞ, AY , YILDIZLAR VE DÜNYA

İNSANIN HİZMETİNE SUNULAN VARLIK VE İMKANLAR

O,yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı.Sonra semaya yöneldi,onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi.O herşeyi hakkıyla bilendir.(-2/29)

Allah’tır ki,gökleri ve yeri yarattı,gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyvalar çıkardı! İzni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi! Nehirleride sizin için akıttı. (-14/32)

Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı!geceyi ve gündüzüde istifadenize verdi. (-14/33)

Hayvanları da O yarattı.Onlarda sizin için ısıtıcı ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz. (-16/5)

Atları, katırları,eşekleri binmeniz ve ziynet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır. (-16/8)

Gökten suyu indiren O’dur.Ondan hem size içecek vardır, hemde havanlarınızı otlatacağınız bitkiler. (-16/10)

Su sayesinde sizin için ekinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır. (-16/11)

O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlarda Allah’ın emri ile hareket ederler.Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır. (-16/12)

İçinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O’dur.Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun. (Bütün bunlar) O’nun Lutfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir. (-16/14)

Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı. (-16/15)

Göğün boşluğunda emre boyun eğdirilmiş olarak uçuşan kuşları görmediler mi? Onları orada Allah’tan başkası tutamaz. Kuşkusuz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır. (-16/79)

Biz gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık.Onlar ise gökyüzünün ayetlerinden yüz çevirirler.(-21/32)

Biz, büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın (dininin)işaretlerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerinde dururken üzerlerine Allah’ın ismini anınız (ve kurban ediniz).Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık(canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin,hem de ihtiyacını gizleyen- gizlemeyen fakirlere yedirin.İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik. (-22/36)

Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır……(22/37)

Görmedinmi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de, kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur. Çünkü Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. (-22/65)

Dinlensinler diye geceyi (karanlık) ve (çalışsınlar diye) gündüzü aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda bir çok ibretler vardır. (-27/86)

İki deniz birbirine eşit olmaz.Bu tatlıdır,susuzluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da tuzludur, acıdır (boğazı yakar).Hepsinden de taze et (balık) yersiniz ve giyeceğiniz süs eşyası çıkarırsınız. … (-35/12)

Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan (geçen) beyaz, kırmızı,değişik renklerde ve simsiyah yollar(yaptık).(-35/27)

Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık. (-36/34)

Allah, kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.(-40/79)

O, size yeri beşik kılmış ve doğru gidesiniz diye yeryüzünde size yollar yaratmıştır.(-43/10)

O göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendi katından size boyun eğdirmiştir. Elbette düşünen bir toplum için ibretler vardır.(-45/13)

Rahman Kur’an’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona açıklamayı öğretti.(-55/1:4)

Güneş ve ay bir hesaba göredir.(-55/5)

Bıtkiler ve ağaçlar secde ederler.(-55/6)

Göğü Allah yükseltti ve nizamı O koydu.(-55/7)

Sakın dengeyi bozmayın.(-55/8)

Ölçüyü adaletle tutun ve eksik tartmayın.(-55/9)

Allah, yeri canlılar için yaratmıştır.(-55/10)

Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları vardır.(-55/11)

Yapraklı daneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.(-55/12)

O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? (-55/13)
Söyleyin öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir? (-56/58)

Onu sizmi yaratıyorsunuz yoksa yaratan bizmiyiz? (-56/59)

Şimdi bana, ektiğinizi haber verin. (-56/63)

Onu sizmi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? (-56/64)

Ya içtiğiniz suya ne dersiniz? (-56/68)

Buluttan onu sizmi indirdiniz, yoksa indiren bizmiyiz? (-56/69)

Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi? (-56/70)

Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi, (-56/71)

Onun ağacını sizmi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? (-56/72)

Biz onu bir ibret ve çölden gelipgeçenlerin istifadesi için yarattık. (-56/73)

Biz yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? (-78/6,7)

Sizi çifter çifter yarattık. (-78/8)

Uykunuzu bir dinlenme kıldık. (-78/9)

Geceyi bir örtü yaptık. (-78/10)

Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı yaptık. (-78/11)

Üstünüzde yedi kat sağlam göğü bina ettik. (-78/12)

(Orada)Alev alev yanan bir kandil yarattık. (-78/13)

Size tohumlar, bitkiler, sarmaş dolaş olmuş bağlar ve bahçeler yetiştirmek için üstüste yığılıp sıkışan bulutlardan şarıl şarıl akan sular indirdik. (-78/14:16)

Semada da rızkınız ve size vadedilen şeyler vardır. (-51/22)

Continue ReadingİNSANIN HİZMETİNE SUNULAN VARLIK VE İMKANLAR

İNSANIN YARADILIŞI

Hatırlaki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanımı halife kılıyorsun? dediler.Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim,dedi. (-2/30)

Sizi bir tek candan yaratan, ondanda yanında huzur bulsun diye eşini yaratan O’ dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi. Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği agırlaşınca, Rableri Allah’a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız diye dua ettiler.(-7/189)

Ey insanlar! eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz,şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan(aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları(önce)belirsiz,(sonra) belirlenmiş canlı et parçasından yarattık ki size(kudretimizi)gösterelim.Ve dilediğimizi belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz! sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için(sizi büyütürüz).İçinizden kimi vefat eder! yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür! ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. . . .(-22/5)

Ölüden diriyi,diriden de ölüyü O çıkartıyor! yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor.İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.(-30/19)

Sizi topraktan yaratması,O’nun( varlığının) delillerindendir.Sonra siz (her tarafa) yayılan insanlar oluverdiniz.(-30/20)

O ki,yarattığı her şeyi güzel yaratmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır.(-32/7)

Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş,ona kendi ruhundan üflemiştir.Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır.Ne kadar az şükrediyorsunuz!(-32/9)

Allah sizi topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. O’ nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Bir canlıya ömür verilmeside, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah’a kolaydır. (-35/11)

Allah sizi bir tek nefisten yarattı, sonra ondan eşini yarattı. Sizin için hayvanlardan sekiz eş meydana getirdi. Sizi de annelerinizin karınlarında üç katlı karanlık içinde çeşitli safhalardan geçirerek yaratıyor. İşte bu yaratıcı, Rabbiniz Allah’ tır. …(-39/6)

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız. (-50/16)

İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (o su) sırt ile göğüs kafesi arasından çıkar. İşte Allah insanı tekrar yaratmayada kadirdir. (-86/5:8)

İncire, zeytine,Sina dağına ve şu emin beldeye yemin ederimki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. (-95/1:5)

İnsan, kendisinin kemiklerini biraraya toplayamayacağımızı mı sanır? (-75/3)

Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter. (-75/4)

Continue ReadingİNSANIN YARADILIŞI

ALLAHIN VARLIĞININ DELİLLERİ

Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş’a istiva eden, güneşe ve ayı emrine boyun eğdiren Allah’tır. (Bunların)her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız çin her işi düzenleyip ayetleri açıklamaktadır. (-13/2)
Gökten suyu indiren O’dur. Ondan hem size içecek vardır, hem de hayvanlarınızı otlatacağınız bitkiler.
(-16/10)

(Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir.İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır.(-16/11)

O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi.Yıldızlar da Allah’ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır. (-16/12)

İçinden taze et(balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için denizi emrinize veren O’dur.
Gemilerin denizde (suları) yara yara gittiklerini de görüyorsun.(Bütün bunlar) O’nun lutfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir. (-16/14)

Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmakları ve yolları yarattı. (-16/15)

Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen halis bir süt içiriyoruz. (-16/66)

Rabbin balarısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler(kovanlar) edin. Sonra meyvelerin herbirinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet(bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır. (16/68)

Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları (önce) belirsiz,(sonra) belirlenmiş canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim. Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir. (-22/5)

Gece de onlar için bir ibret alametidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler. (-36/37)

Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar(döner). İşte bu, aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir.(-36/38)

Ay için de bir takım menziller (yörüngeler) tayin ettik.Nihayet o, eğri hurma dalı gibi(hilal)olur da geri döner. (-36/39)

Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir.Her biri bir yörüngede yüzerler.(-36/40)

Onların zürriyetlerini dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için büyük bir ibrettir. (-36/41)

Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder. (-42/30)

Denizde dağlar gibi akıp gidenler (gemiler)de O’nun (varlığının) delillerindendir. (-42/32)

Dilerse O, rüzgarı durdurur da,onun (denizin) üstünde kalakalırlar.Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.(-42/33)

Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi? (-56/57)

Söyleyin öyleyse ,(rahimlere) döktüğünüz meni nedir? (-55/58)

Onu sizmi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz? (-56/59)

Aranızda ölümü takdir eden biziz. Ve biz, önüne geçilebileceklerden değiliz. (-56/60)

Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir alemde tekrar var edelim diye (ölümü takdir ettik) . (56/61)

Şimdi bana, ektiğinizi haber verin. (-56/63)

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? (-56/64)

Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız. (-56/65)

“Doğrusu borç altına girdik.(-56/66) Daha doğrusu, biz yoksul kaldık” (derdiniz).(-56/67)

Ya içtiğiniz suya ne dersiniz? (-56/68)

Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? (-56/69)

Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi? (-56/70)

Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi, (-56/71)

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? (-56/72)

(insanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?(-88/17:20)

Continue ReadingALLAHIN VARLIĞININ DELİLLERİ

End of content

No more pages to load