ECEVİT’İN CENAZE TÖRENİ (2006)

Eski Başbakanlardan Bülent ECEVİTin cenaze töreni ve cenaze namazı 11.11.2006 tarihinde yapılmış ve aynı gün Devlet Mezarlığında toprağa verilmiştir.

Sabah; cenaze hastaneden alınmış DEMOKRATİK SOL PARTİSİ (DSP) Genel Merkezine getirilmiş, daha sonra TBMM’e ve oradan da KOCATEPE CAMİİNE cenaze namazı kılındıktan sonra da büyük bir halk topluluğu ile birlikte Devlet Mezarlığına defin işlemi gerçekleştirilmiştir.

Cenaze namazı hariç bütün aktiviteler normal ve doğal bir şekilde yerine getirilmiştir.

Cenaze namazına gelince:

Mevtanın yakınları, dostları, kader birliği yapmış insanlar ve halk kitleleri vakit namazını camide kıldıktan sonra cenaze namazını, arzu edenler cami içinde ve diğerleri de cami avlusunda eda edebilirler. Bu bir kuraldır ve düzendir. Bilindiği gibi vakit namazı farzdır, Allah’ın emridir. Cenaze namazı ise Farz-ı kifaye olup toplum olarak sorumluluk yükler.

Farz ı yerine getirmeyip, Farz-ı kifayeyi yerine getirirseniz basit bir ifade ile ŞIK olmaz. Camiye gelip vakit namazını ve cenaze namazını kılmazsanız, bu da Müslüman’a ve Müslüman bir topluma hiç yakışmaz.

Camiler Allah’ın evidir ve ibadet mahalleridir. Vakur, sessiz ve huşu içinde Allah’ın huzurundaymış gibi davranmak mecburiyeti vardır.

Cami avlusunda Müslümanlar miting alanındaymış gibi bağırıp, çağırıp slogan atamazlar, namaz kılmaya gelmiş olan Hükümet üyelerini yuhalayamazlar. Bu davranışlar, ne insanlığa ve ne de Müslümanlığa sığar.

“Türkiye laiktir, laik kalacak” diyerek bağıranlar, hayatında namaz kılmadıkları halde cami avlusuna girip de cenaze namazına duranlar veya namazı kılmayarak orada toplananlar açık yüreklikle ifade edelim ki dini siyasete alet edenlerin ta kendileridir. Bunlar dini kabul etmeyerek, alay edercesine aşağılayanlardır.

İstanbul’un nüfusu Ankara’ya nazaran çok daha yüksek olduğu halde, bu gibi davranışlara, İstanbul’da pek rastlanmamaktadır. Aksine, maalesef, bürokratların bol olduğu ANKARA’da ise sık sık karşılaşılmaktadır.

İDEOLOJİK bir tutum ve davranış mevzu bahis değilse; bürokratların sade vatandaşlardan daha az dini bilgiye sahip oldukları neticesine varılabilir.

 

Nitekim 12 EYLÜL 1980 ihtilal inin baş mimarı ve cumhurbaşkanı olan Zat’ı Şahane 18.7.2005 tarihinde Hürriyet Gazetesinde yayınlanan söyleşisinde:

Ben namaz kılmıyorum, oruç tutmuyorum, hacca gitmiyorum, zekât’ta vermiyorum diyebilmiştir.

Cumhurbaşkanı bu şekilde konuşursa siz Cumhur’dan ne bekleyebilirsiniz! Cumhur’a örnek olması gerekmez mi?

Bu akil insanların yandaşları yerli yersiz meydanlara çıkacak kahrolsun ŞERİAT ( Kasıt Kur-an’ı Kerim’dir ) ve Türkiye Laiktir laik kalacak yaygaraları, dini siyasete alet etmelerinden başka bir şey değildir. Hâlbuki İslamiyet hepimizin ortak paydası olarak algılanmalıdır. Ona dil uzatılması, istismar edilmesi, siyasetin içine çekilmesi hepimizi çok üzmekte ve rencide etmektedir.

Dinin laiklik çerçevesinde siyasiler tarafından algılanmaması yaygın hale gelmiştir. Bu gibi davranışlar hem kendilerine hem de topluma fazlasıyla zarar vermektedir. Milli birlik ve beraberliğimiz sabote edilmektedir.

Dış düşmanların yapamadıklarını, bunlar fütursuzca yapabilmektedirler.

Laiklik; dinsizlik demek değildir.

Laiklik; dini vecibeleri; hiç bir baskı altında olmadan, sağduyu ile hareket ederek yerine getirmek demektir.

Bu şekilde hareket edildiği takdirde LAİKLİK “ADAM olmak demektir.” Aksi ise Lafı güzaftır.

SONSÖZ: Ey sağduyu sahibi kardeşlerimiz gelin, vakit kaybetmeden Kur-an’ı Kerim’in mealini inceleyin, elverdiği kadar onunla amel etmeye çalışın.

Namaz ve Cuma namazı FARZ olup Allah’ın emridir.

Laik devlet Allah’ın Kitabı olan Kur’an-ı Kerime karşı tavır sergilememelidir.

Namazı ve Cuma namazını kılmayı bürokratlarına sağlayamayan Devlet olsa olsa SAPTIRILMIŞ LAİK bir devlettir.

İstanbul 20.11.2006

Continue ReadingECEVİT’İN CENAZE TÖRENİ (2006)

End of content

No more pages to load