Dünyaya şekil veren bir oluşum:
18.Asrın başında, herkese açık, sosyal amaçlı, dini yönü olmayan bir oluşum gerçekleştirildi.1789 Fransız ihtilali ile rüştünü ispat etmiş, kimlik kazanmış olan bu oluşum ülkelerin yönetiminde söz sahibi olan, seçkin erkekleri bir araya getirmiş ve bu insanlar arasında sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı temel almıştır.20nci asrın ilk yarısında dünya devleti olan Osmanlı imparatorluğunun çöküşü hızlandırılarak gerçekleştirilmiş, dünya yetmiş sene sürecek komünizm ideolojisi ile karşı karşıya bırakılmıştır.
İki dünya savaşı ile insanlık âlemi büyük yaralar alırken, orta doğunun göbeğinde, Müslümanları hançer gibi ikiye bölecek şekilde (bu oluşumun büyük gayretleri ile) yeni ve küçük bir devlet kurulmuştur.
Yirminci asrın ikinci yarısındaki olaylar, Sovyetler Birliğinin dağılması, komünizmin çöküşü, yeryüzünde çok güçlü bir elin varlığını açıkça hissettirmeye başlamış, diğer tarafta dini yönü olmadığını iddia eden bu oluşum asrın sonunda İslamiyet’i hedef olarak seçtiğini açıklamıştır. Nitekim bu açıklamanın üzerinden 6-7 sene geçmeden,21nci asrın başında 11 Eylül 2001 de Newyork’taki dünya ticaret merkezinin ikiz kuleleri, dünya kamuoyunca da halen bilinmeyen eller tarafından yerle bir edilmiştir. Faturası da Müslümanlara kesilmiştir. Bu faturanın bedelini tahsil etmek için ABD Silahlı kuvvetleri harekete geçirilip önce Afganistan ardından Irak uydurma ve sudan bahanelerle işgal edilmiş, yüz elli binden fazla Müslüman evladı öldürülmüştür. Her iki ülkenin de işgali halen devam etmektedir. Öte yandan büyük orta doğu projesi ile de orta doğudaki Müslümanlar yok edilme tehdidi ve baskısı altında tutulmakta sıranın onlara geleceği bütün dünyaya her vesile ile duyurulmaktadır.
Bütün bu olup bitenlerin gayesi nedir?
Dünyada Müslümanların yoğun olduğu bölgeler hedef alınarak, tümünü sindirmek ve yok etmek.,
Petrol ve diğer enerji kaynaklarını ele geçirerek kontrol altında tutmak.,
Orta doğuyu kontrol altında tutarak vaat edilmiş toprakları İsrail’in emrine sunmak,
Bahse konu oluşumun ABD yi kullanarak bütün dünyayı ele geçirmek ve yönetmek düşüncesidir.
Dini bir yönü olmadığını açıklamalarına rağmen, bu oluşumun içinde Yahudiler ve Hıristiyanlar elele verip sözde Müslüman üyelerin de desteğini alarak birlikte çalışıp, Müslümanları ortadan kaldırmak veya kendi saflarına çekmektir.”Bendensin-onlardansın”ın gerçek anlamı aslında budur.
Avrupa Birliği , ABD nin Türkiye’yi istila edip Müslüman kimliğinin yok edilmesini can-ı gönülden istemektedir (İberik Yarımadasında olduğu gibi).Kıbrıs konusundaki tutumu, sözde Ermeni soykırımı konusundaki yaklaşımı ve başından beri PKK ya arka çıkması bunun açık bir göstergesidir.
1 Mart 2003 tezkeresi TBMM de kabul edilse idi bile ABD Türk askerinin Irak’a girmesine razı olmayacaktı. Kanaatimizce, ABD. nin niyeti; Türkiye’nin güney doğusunu kullanarak Irak’a girmek ve İncirlikte olduğu gibi güney doğu Anadolu’da sürekli kalmaktı. Sabiha Gökçen ve daha birçok hava alanını; Trabzon, İskenderun, Mersin limanlarını kullanma talepleri bu düşünceyi doğrulamaktadır. Bu istekleri reddedilince, Orta doğuyu işgal planları(İran ve Suriye dâhil) çok zora girmiş, hatta imkânsız hale gelmiştir.
ABD. Orta doğuda başarılı olabilir mi?
Orta doğu harekâtının en zayıf halkası, kıtalar ötesi bir operasyon oluşudur. ABD neresi? Orta doğu neresi? ABD’nin bu harekâtı uzun süre devam ettirmesi ekonomik, sosyal, moral gücü açısından ve insani değerlere hiç yer verilmediği için imkânsız gibi görünmektedir. Hiç bir mantığa, düşünceye, izana yer vermeyen, stratejik, jeopolitik ölçülere sığmayan bu harekâtı, aklıselim ve sağduyu sahibi ABD. Halkının kabul etmesi mümkün görünmemektedir. Bekleyip göreceğiz.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Türkiye 1 Mart Tezkeresini TBMM den geçirmemekle Orta doğu için en büyük ve menfaatlerine en uygun adımı atarak ABD ile komşu olmuştur. Türkiye AB ve Rusya ile ilişkilerini her yönde pekiştirirken, ABD’ye taviz vermeden bekle gör politikasını uygulamalıdır.
PKK’ya karşı kendi gücü ile sonuna kadar (Kürt vatandaşlarını himaye ederek) mücadeleye devam etmeli, taviz vermemeli,1990 larda olduğu gibi zafiyet göstermemelidir.
Yurt sathında milli birlik ve beraberliği, istiklal harbi ruhu ile pekiştirmeli, ekonomik atılımlara devam etmeli, her birey askeri gücün temelinin ekonomik güç olduğunu daima göz önünde bulundurmalıdır.
Dışarıdan gelebilecek kışkırtmalara daima hazırlıklı olarak, derhal karşı propaganda ile savuşturulmalıdır. Ülkeyi etkilemesine hiçbir zaman meydan verilmemelidir.
Türkiye’nin konumu hiçbir ülkeninkine benzememektedir. Bu itibarla; büyük devletler ülkemizi parçalayıp bölmeye çalışırken, biz Ata’mızın emanetine ayrılığa meydan vermeden var gücümüz ile sahip çıkmalıyız.