İSLAMİYET ORTADOĞU İSRAİL (1998)
610 Yılında son Kitap yeryüzüne indirilmeye başlamış ve 23 senede tamamlanmıştır. Bu itibarla İslamiyet’in başlangıç tarihi de 610 dur. Bilahare Müslümanlar Mekke-Medine ekseninden dört bir yana dağılmaya başlamıştır.711 de Cebel-i Tarık boğazı geçilmiş, İberik Yarımadası etki altına alınmış ve Endülüs Emevi Devleti kurulup Avrupa’yı tehdit eder duruma gelmiştir.
Bütün semavi dinler Allah’ın takdiri ile ORTADOĞUDA (dünyanın kalpgahı)meydana gelmiş ve buradan yayılmıştır.
İslamiyet’le birlikte ORTADOĞU Müslümanların kontrolüne geçmiş ve bu hâkimiyet 1948 senesine kadar devam etmiştir. Tam 1338 sene.
Genel jeostratejik bir kural olarak; Ortadoğu’yu elinde bulunduranlar, yaşlı Avrupa kıtasını karadan iki ana stratejik istikameti kullanarak istila edebilir veya etki altına alabilir.
BİRİNCİ ANA İSTİKAMET:
Kuzey Afrika-Cebel-i Tarık boğazı-İspanya-Fransa-Orta Avrupa,
İKİNCİ ANA İSTİKAMET:
Anadolu-Balkanlar-Orta Avrupa,
Yukarıda kısaca temas edildiği gibi, İslamiyet’in ilk yayılma yıllarında, birinci ana stratejik istikamet denenmiş, İspanya ele geçirilmişse de Fransa istila edilip Orta Avrupa’ya(HEDEF)varılamamıştır.
Yedi asır kadar İspanyada etkisini devam ettirebilen Müslümanlar; onbeşinci asırda gerisin geriye Afrika’ya çekilmek zorunda kalmış ve yeniden Hıristiyanların eline geçmiştir.
İkinci ana stratejik istikamet Osmanlıların Trakya’ya geçmelerinden sonra kullanılmış, Viyana önlerine kadar varılmışsa da Orta Avrupa(HEDEF)istila edilememiştir.
Osmanlıların Balkanlardaki yönetimi takriben altı asır devam edebilmiş,1918 Mondros mütarekesi ile Boğazlar hattına çekilmek durumunda kalınmıştır.
İslamiyet’in Anadolu’daki egemenliğine son vermek için, bu defa Sevr anlaşmasıyla istila edilmek istenmiş fakat Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bir avuç Müslüman Türk, destanlar yazarak savaşmış, vatanlarına sahip çıkmış, ezan sesini bu topraklarda devam ettirebilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra Balkanlardaki Müslümanlar ise baskılara rağmen dinlerini devam ettirebilmişler, İspanyada olduğu gibi din kıyımına uğramamışlardır.
Yaşlı Avrupa kıtasının stratejik iki ana istikametten Müslümanlarca istila veya etkileme harekâtı; onbeşinci asırda İspanyanın Müslümanlardan tamamen arındırılması, Osmanlıların ise Viyana kapılarından geri çekilmeye mecbur edilmeleri ile(17nci yy,)2ominci yüzyılın başında Avrupa İslamiyet’in etkisinden tamamen kurtarılarak sona ermiştir.
Böylece İslamiyet asıl üssü olan ORTADOĞU’YA(KALPGAH’a) çekilmek durumunda bırakılmıştır.
ORTADOĞUDA İSRAİL DEVLETİ:
Her ne pahasına olursa olsun Ortadoğu üssünün Müslümanların elinde bulundurulması hayati öneme haiz ise de; dünyayı yönetenlerin planları gereği, birinci dünya savaşı ile Osmanlıların Ortadoğu hâkimiyetine son verilerek, sahipsiz bir konuma getirilmiş, askeri ve ekonomik yönden çok zayıflatılmıştır. İkinci dünya savaşı Ortadoğu’yu daha da zayıflatarak, işgaline çok uygun bir zemin hazırlamıştır
İki atom bombasının Japonya’ya atılmasından üç sene sonra, Yahudilerle Hıristiyan’ların, yıllarca süren büyük çabaları neticesinde,1948 senesinde FİLİSTİN toprakları üzerinde İSRAİL devleti kurulmuştur.
Müslüman ORTADOĞU’NUN(KALPGAH’ın)böğrüne bir HANÇER gibi saplanmıştır. Böylece Müslümanların 1338 sene süren hâkimiyetleri sona ermiş, Ortadoğu’nun en kritik bölgesi İsrail’in eline geçmiştir. Müslüman topluluklar tam ortadan, bundan böyle birbirleriyle fiziki temas sağlayamayacak şekilde, ikiye bölünmüş, ilerde de telafisi mümkün olamayacak bir biçimde zafiyete düşürülmüştür.
İsrail;1947.1967.1973 savaşları ile etrafındaki Müslüman Arap devletlerini sindirebilmiş, o tarihten bu yana da sahip olduğu topraklarda hâkimiyetini pekiştirmiştir. Hedefi vaat edilmiş topraklar yani ORTADOĞU(KALPGAH)dur.
Dünyayı yönetenlerin yardımı ile etrafındaki ülkeler(Lübnan, Irak, İran, Kuveyt, Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan ve PKK vasıtası ile Türkiye)devamlı baskı altında tutulmaktadır.
İSRAİL’İN GÜCÜ:
İsrail’in gücünün kaynağı, kendi devleti dışında, asırlar önce bütün dünyaya yayılmış; ilimde bilimde, teknolojide, sanatta en üst seviyelere ulaşmış Yahudi asıllılar ile dünya sanayini, harp sanayisini ve ticaretini ellerinde bulunduran, Yahudi kuruluşlar ve Yahudi işadamlarıdır.
Dünya ticareti, mali yönetimi, sanayi ve harp sanayi, yazılı ve görsel basın, medya kuruluşları, fiilen veya dolaylı yoldan İsrail’e arka çıkanların emrinde veya kontrolündedir. İsrail’in hedefi dünyayı yönetebilecek güce sahip olmaktır. Rahmetli Üzeyir Garih’in sözleri ile bu güç bilimdir, bu güç paradır; bu iki güç Yahudilerin milli karakteridir. Bundan dolayı sayıca az olmalarına rağmen, yeryüzündeki varlıklarını üçbin senedir devam ettirebilmişlerdir.
SON SÖZ:
Müslümanlar son dört yüz yıldır, gitgide güçlerini yitirerek zayıflamışlar, dolayısı ile İsrail hançerinin bağırlarına saplanmasına engel olamamışlardır. Bu zafiyetten kurtulmanın yolu; Müslümanların şekilcilikle yetinmeyip, Kur’an-ı Kerim’in içeriğini öğrenip onunla amel ederek çok çalışmak sureti ile bilimde ve paraca üstünlük sağlamaktır. Tek kurtuluş yolu budur. Bunu görmeyen gözler, algılayamayan kalpler mühürlenmiş demektir.
Son Peygamber Hz. Muhammed(sav.)in ümmeti, gücünü yitirmiş, diğer tarafta Yahudi’nin gücü dünyaya hâkim olmuşsa, herhalde KIYAMET SAATİ yaklaşmış olmalı!