BATI MEDENİYETİ
Batı medeniyeti seviyesini yakalama ideali ve bu yolda sarf edilen gayretler; Halk-Sol partiler-Ordu üçgeninde telafi mümkün görünmeyen ve ileride daha vahim neticelere gebe olan çok büyük olumsuzlukları zahirende olsa beraberinde getirmiştir.
HÂKİMİYET:
Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre, halkının bağrından çıkan ordusu, halkına karşı neden tavır alıp, dayatmakta ve zorla halkını yönetmeye talip olmaktadır?
Halk, anılan ideali gerçekleştirmeye gönül koymuş, milli ve dini benliğini koruyarak, var gücü ile gayret göstermektedir. Bunda hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Zira Türk Halkı Cumhuriyeti canları kanları pahasına kurmuştur. Bu husus bir ferde veya bir zümreye mal edilmemelidir ve edilemez de!
TÜRKLER:
Türkler, İslamiyet’ten önce de büyük devletler ve medeniyetler kurmuş asil bir millettir. İslamiyet’in kabulünden sonra, birkaç asır içinde Kur’an-ı Kerim’in insanoğlunun yaşamına kattığı büyük imkânlarla ve”inanmışsanız en üstünsünüz”düsturu ile üç kıtaya hâkim olarak dünya devletini kurabilmişlerdir.
DÜNYA DEVLETİ:
Dünya devleti olan Osmanlının kuruluşunda İslamiyet’in rolü asla inkâr edilemez. Diğer yanda bu büyük imparatorluğun çöküşünün, ayrıca ardından kurulan Cumhuriyetimizin, bütün gayretlere rağmen yetmiş seneden beri batı medeniyet seviyesinin üzerine çıkamamasının faturalarını Kur’an-ı Kerim’e kesemezsiniz, kesmemelisiniz!
BÜROKRATLAR:
Bugün devlet yönetimini ellerinde bulunduran sivil ve asker bürokratlar, laiklik kisvesi altında, maalesef din ile hiç ilgisi yokmuşçasına devlet yönetmektedirler. Uhrevi olan Kur’an’ı Kerim ile tamamen dünyevi olan demokrasi ve insan hakları hepsi birey içindir. Yani insanın refahı ve saadeti içindir. Onun canını, malını, namusunu, şeref ve haysiyetini korumak içindir.
ORDU HALK İLİŞKİSİ:
DİNİ BAKIMDAN;
Demokrasi elden gidiyor, yerine şeriat düzeni geliyor, yobazlık hortluyor, Türkiye geriye götürülüyor yakınmaları ilmi verilere göre incelenip değerlendirilmelidir. İrtica, yobazlık, dini kıyafet ile şekilcilik,1400 sene önceki yaşam tarzı benimsenerek uygulanıyor vaveylaları; Kur’an’ı Kerim ile bağdaştırılıp ”O böyle emrediyor”denilmemelidir.
Kur’an’ı Kerim;ben müslümanım diyerek iman eden herkesin uyması zorunlu esaslardan ibarettir
Aile, cemiyet, okul Kur’an’ın içeriğini öğretmemiş, siz de merak edip öğrenmediyseniz, dolayısı ile emirlerini yerine getirmediyseniz, ayrıca etrafınızdakilere de tavır ve hareketlerinizle mani olmaya kalkışırsanız, siz her zaman halkınızla karşı karşıya gelirsiniz.
YAŞAM TARZI:
Silahlı kuvvetlerin komuta heyeti, askeri okula girişinden emekli oluncaya kadarki yaşamlarını ailesi ile birlikte, kışla, lojman, orduevi üçgeni arasında geçirir. Bu bir fasit dairedir. Hizmet yükünün ağırlığı nedeniyle halkın arasına giremeyip, onunla haşır-neşir olamamaktadır. Siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal olayları sadece görsel ve yazılı basından takip edebilmekte ve maalesef onlara akademik kariyer yapma fırsatı da verilmemektedir.
KIŞKIRTMALAR:
Kışkırtmalar, tamamen dış kaynaklı ve Kur’an-ı Kerimi bilmek ve anlamak istemeyen aydınların marifetidir. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra zamanın NATO genel sekreteri Willey Claes’in verdiği”Radikal İslam soğuk savaş sonrası dönemde, batının karşılaştığı en büyük tehdittir”beyanı bunun en açık delilidir.
Nato’nun açıkladığı tehdit, ülkede meydana getirilen kışkırtmalar ve solcu aydınların, medyanın bir bardak suda kopardığı fırtınalar, Silahlı Kuvvetlerin komuta kademesini maalesef büyük ölçüde etkilemiş ve dönüşü olmayan bir mecraya sürüklemiştir.
ASKERLİK SANATI:
Askerlik bir sanattır. Bu sanatı icra edenler yönetimde mutlak itaat ister ve beklerler. Bunun adı mutlakıyettir. Ülkede meydana gelebilecek istikrarsızlıklar nedeniyle bu sanat mensuplarından;(faaliyetleri, yaşayış ve yapıları itibarı ile)demokrasi ile bağdaşmaları beklenmemelidir.18.Bölüm izle
Bu konu; devletin demokrasiyi özümsemiş müesseselerinin, özümsemeyip halen mutlakıyetle yönetilen müessesesine galebe çalması, diğer bir deyişle, bütün erklerin, siyasi otoritenin emrinde olması meselesidir.
Siyasi otoritenin hizmet göremez hale geldiğini bahane ederek, TSK ‘nın müdahaleye yeltenerek, devleti yönetme girişimi, yetmiş senedir demokrasiyi tesis ve yaşatmak için yapılanları yok edeceği gibi, devleti kurtaracağım derken demokrasiyi tahrip eder
Gerçek ve ileri demokrasilerde, devlet yönetimindeki sivil ve asker bürokratlar ve siyasiler, dengeli bir şekilde (hiçbir dayatmaya maruz kalmadan)işlevini sürdürebilmektedir. Türkiye de ise maalesef hiçbir zaman demokrasi ağırlığını bu dayatmacı zümre üzerinde hissettirememiştir. Çünkü demokrasiyi özümsemek; eğitim, kültür ve zihniyet meselesidir. Son 37 yılda yapılan dört askeri müdahale işte bu kafa yapısına sahip olanların eseridir. Bu değişmediği takdirde askeri müdahaleler önümüzdeki senelerde de devam edecektir.
SON SÖZ:
Demokrasi; eğitim, kültür ve zihniyet meselesidir. Tahammül ve hoşgörü gerektirir. İnsanların bir siyasi otorite altında eşit şartlarda yaşamasıdır. Siyasi otoriteye her ne sebeple olursa olsun başkaldırması veya dayatması düşünülmemelidir. Aynı zamanda genellikle çoğunluğun isteklerine uyabilme olgunlunu gösterebilmektir.
Demokrasilerde müesseseler arasındaki koordinasyonu siyasi otorite sağlar.
Demokratik bir ülkede, insanların dini vecibelerini yerine getirmeleri, hiçbir engellemeye veya dayatmaya maruz kalmamalıdır