1995 Aralık seçimlerinden elde edilen sonuçlar ve bilahare milletvekillerinin göz ardı edilemeyecek şekilde parti değiştirmeleri ile ortaya çıkan veriler Trakya, Marmara bölgesi, İzmir ve havalisi, Antalya ve havalisi, az da olsa Orta ve Doğu Karadeniz bölgesi insanımızın dinden ve diyanetten uzaklaştığını açıkça ortaya koymaktadır. Kırsal kesimden bu bölgelere göç edenler dikkate alındığında, daha vahim bir durum ile karşılaşılmaktadır.
Viyana kapılarına dayanan Türk-Müslüman Osmanlı Orduları, Birinci Dünya savaşı ile Balkanlardan atılmış ve İstanbul, İzmir, Antalya, Adana bölgeleri istilaya uğramıştır. Hedef ilk etapta Müslüman-Türklerin bu topraklardaki hâkimiyetini kırmak ve bilahare, Anadolu’nun tamamını ele geçirerek(İspanyada olduğu gibi)Müslümanlardan arındırmaktır.
Atatürk ve bir avuç Müslüman-Türk bu planı bozmuşlarsa da Batı bu emellerinden vazgeçmeyerek; ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal yaptırımlarla ve kendi siyasetçilerimiz ve yöneticilerimizin, bilinçli veya bilinçsiz destekleri ile(diğer ülke insanlarının İslam’a yaklaşmalarına karşı)kendi ülkemizde insanlarımız, planlı bir şekilde İslamiyet’ten uzaklaştırılmaktadır.
Nüfus kayıtlarında dini İslam olarak tescil edilen bu bölgelerdeki insanlarımızın pek çoğu, Kur’an-ı Kerim’in farz kıldığı:
-Beş vakit namazı kılmamakta,
-Cuma namazı eda etmemekte
-Oruç tutmamakta
-Zekât vermemekte
-Hacca gitmemekte ve İslamiyetin diğer vecibelerini yerine getirmedikleri gibi, içki içip, kumar oynamaktan, zina yapmaktan da kaçınmamaktadırlar.
Batının 18nci yüzyılda birey için ortaya koyduğu (saptırılmış) laiklik kavram’ı,(pozitivizm felsefesi),Kur’an-ı Kerim’e göre en büyük fitnedir. Büyük fitnedir çünkü bütün toplumu etkilemekte, hukuki olarak dini reddetmemekle beraber, çalışma hayatında dine hiç yer vermemektedir. Böylece insanımız zaman içinde dinden tamamen uzaklaştırılarak, İslamiyet’le bağdaşmayan bir yaşam tarzına itilmektedir.
Biraz daha ileri gidenler, Müslümanlığı Arap’ın dini diye niteleyerek, Türk’lerin Müslüman olmadan önce de, tarih boyunca, büyük medeniyetler kurduğunu beyan etmektedirler.
SON SÖZ:
Bu yazı Türkiye’nin kaderini ellerinde bulunduran, ilgililere ve yetkililere ithaf olunur.