CUMA NAMAZI (1996)
Kur’anı Kerim’in Cuma Suresi ile Cuma namazı bütün inananlara Farz kılınmıştır.(kadınlar da dahil)
Cuma namazı topluca kılınan bir namazdır. Bu itibarla bir mescide, camiye, açık veya kapalı bir mekana ihtiyaç vardır.
İslamiyet’in kabulünden Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar Türkler, bu farzı hiçbir baskıya maruz kalmadan yerine getirmişlerdir.
Cumhuriyet’e kadar Cuma günleri resmi tatildi. Cumhuriyetle birlikte Cuma günü tatili değişerek, Hıristiyanların tatil günü olan Pazar günü tatil ilan edildi.(Yahudi’lerin tatil günü ise cumartesidir.)
Cumartesi ve Pazar günlerinin tatil olmasının sebebi; her iki dine mensup olanların dini vecibelerini rahatlıkla yerine getirebilmelerine imkan vermek ve dinlenmelerini sağlamaktır.
Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de ise; serbest meslek erbabı hariç insanlarımıza, Cuma gününün tatil olmaması ve mesai saatleri dolayısı ile Cuma namazını eda etme imkanı verilmemektedir.
Cumhurbaşkanlığı, Meclis başkanlığı ve başbakanlık makamlarının faaliyetleri, herhalde mesai saati ile sınırlı olmadığından, kendi inisiyatifleri ile Cuma namazını eda edebilmekte, diğer tarafta protokolde dördüncü sırada bulunan Genelkurmay başkanı ise inisiyatifini kullanarak Cuma namazına gidememektedir.
Cuma’nın manası toplanmak olduğuna göre; milyonlarca insanı Cuma ezanı ile bir araya getirebiliyorsanız, birlik ve beraberlik fikrini başka yerlerde aramamak gerekir.
-62/9 Ey inananlar, Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah’ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz bu sizin için daha iyidir.
-62/10 Namaz bitince yeryüzüne yayılın; Allah’ın lütfundan rızık isteyin; Allah’ı çok anın ki saadete erişesiniz.
-4/58 Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.
SON SÖZ:
Cuma günü öğle tatili iki saat olarak düzenlenir ise; konu köklü ve adil bir çözüme kavuşturulmuş olur. Yüce Türk Devleti bu ufacık mesai saati ayarlamasını kendi öz evlatlarından esirgememelidir. Bu güne kadar yapılan uygulamalar bir yana; hataya hata ile değil, onu düzelterek karşılık verilmelidir.
Allah yöneticilerin adaletle hükmetmelerini emrediyor. Adaletle hükmetmeyenler; emirlerindekilere rücu eden meselelerin de bu dünyada ve öteki dünyada er geç hesabını verecektir.
O’nun adaleti hiç şaşmaz.